hospital

585 61 22
                                    

Multiye bu dünyaya verilmiş bir hediye bırakıyorum. Sizin de canınız durduk yere dinlediğinizde bile acımıyor mu ya? Olmayan aşkımın acısını çekmeye başlıyorum adeta. Hele o keman sesi yok mu, ruhumu teslim ediyorum orada. BİRİ FLICKER'A GRAMMY VERSİN!

Bear pek yoktu bölümde ama elimden geldiğince Hope&Liam aşkını yansıtmaya çalıştım. Fiona&Niall sadece bu bölümlük bu kadar ön plandaydı, endişelenmeyin. Öbür bölümler için çok güzel fikirlerim var. Tekrar hızlı yazacağım, gaza geldim. Ve bu bölümü yazarken mutluluk yazamadığımı, dramayı ise beş saniyede hallettiğimi fark ettim. İlginç pofjwıjfıwo 

Bölüm hakkındaki yorumlarınızı bekliyorum, hatta genel olarak son üç bölüm hakkındaki çünkü onlara yorum atmamışsınız:(( 

İyi okumalar!

*

Sevgili 2018, senin hakkında yanıldığımı bana bu kadar erken göstermek zorunda değildin. Biraz mutluluğumun tadını çıkarmamı bekleyebilirdin. Senden şimdiden nefret ediyorum.

"Kahve?" Bir hafta önce çok sevmeme rağmen şimdi sadece ona karşı sinirli hissettiğim 2018 ile olan zihnimdeki konuşmayı bölen sesin sahibine döndüğümde Bethany'nin elindeki bardağı bana uzattığını gördüm. Teşekkür ederek aldığımda karşıma oturmuştu. Bu sırada Louis de kendisine çay alıyordu.

"Burada mısın?"

Nişanlısının yanına oturan Louis'nin sorusu üzerine bir süre sessizce etrafımı izledim. Çoğu insanın göz altları uykusuzluktan ve muhtemelen ağlamaktan şişmişti, buradan ne zaman huzur içinde çıkacaklarını düşünüyor olmalılardı. Zaten gecenin üçünde hastane kantininde olan bir insanın mutlu olmasını bekleyemezdim.

"Evet. Siz gidin, ben Niall ile kalacağım."

Kafalarıyla onayladıktan sonra kalkarak gecenin en son giden çifti olmuşlardı. Ben de bir kahve de Niall için alarak asansöre doğru ilerledim. Yoğun bakım ikinci kattaydı ve bacaklarım merdiven çıkamayacak kadar güçsüzdü.

İkinci katta indiğimde sessiz koridorlarda biraz ilerleyerek sırtını kapıya yaslamış oturan arkadaşımın yanına gittim. Çevredeki sandalyeler boştu ama olur da Fiona uyanırsa diye buradan uzaklaşmak istemiyordu. Yorgun hareketlerle elini uzatarak bardağı almıştı, yanına otururken bütün bunların onun için ne kadar zor olduğunu düşündüm. Neredeyse hiçbir gece doğru düzgün uyuyamıyordu çünkü Fiona'nın nefesinin uykusunda kesilmesinden korkuyordu.

"Eve gitmeyecek misin?" Diye sordu boğuk bir sesle.

"Bugün buradayım."

"Bear ne olacak?"

"Annem evde. O gelene kadar Harry ile Destiny baktı."

Onaylayarak kafasını salladıktan sonra gözünü karşıya dikmişti, ben de kahvemden bir yudum alıp onun gibi karşıyı izledim. Öbür koridordaki odadan biri çıkmış, ağlayarak merdivenleri inmişti. Ortadaki koltuklarda uyuyan bir kadın vardı. Onun dışında burada pek insan yoktu, herkes odaların içindeydi. Biz odaya giremiyorduk çünkü doktor Fiona için pek de iyi olmayacağını söylemişti.

"Hazır olduğumu zannediyordum." Niall'ın aniden konuşmaya başlamasıyla ona döndüm. Gözünü hala karşıdan ayırmıyordu.

"O kadar uzun süredir bu hastalıkla mücadele ediyor ki... Bazen bayılıyor, bazen kalbi öyle ağrıyor ki ağlamaya başlıyor. Geçenlerde bir gün yeni daldığım uykumdan onun ağlamasıyla uyandım. 'Ne oldu?' Diye endişeyle sorduğumda, kalbini tuttu ve 'Dayanamıyorum artık.' Diyerek ağlamaya devam etti. Çok ağrıyor, biliyor musun Liam? Hissedebiliyorum ben. Bu yüzden kendimi hazırladım. 'O gün geldiğinde güçlü olacaksın.' dedim kendi kendime. 'Ağlamayacak, onun kalbi artık ağrımıyor diye mutlu olacaksın.' Ama onu öyle kablolar arasında görünce...''

My Therapy / LPHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin