2.Bölüm

6.3K 795 46
                                    



Sen gittiğinden beri yalnızlığıma alışmaya çalışıyorum. Bazen aptalca şeyler yapıyorum. Belki görürsün ve gelip beni kurtarırsın diye....ama boşuna çabalıyorum biliyorum. Bunu her defasında hissedebiliyorum. Yoksun yine yoksun! Ama sana bir söz verdim, sensiz de iyi idare ettiğimi sana kanıtlayacağım. Beni bıraksan da hala beni çok sevdiğini biliyorum, çünkü bende seni çok seviyorum. Ve çok özlüyorum.

"Neden keyifsizsin?" Bazen hiç tanımadığınız insanlara daha rahat açılabilirsiniz. Her şeyi anlatıp içinizi dökersiniz. Sonrasında ise inanılmaz bir rahatlama, huzur. Sanki hafiflemiş gibi bir duyguya kapılırsınız.

Şuan bende hiç tanımadığım, adının Chanyeol olduğunu bildiğim bu yabancıya her şeyimi anlatmak istiyorum. Beni rahatlatmasını biraz da olsa huzur vermesini istiyorum. Acaba o huzuru sende bulabilir miyim Chanyeol?

"Yorucu bir gündü." Büyük elleri sıkıca kavradığı ellerimi bıraktı ve arabanın kapısını açıp içine girmemi bekledi. Araca girdiğimde beni karşılayan yine 'o' muhteşem koku oldu. Tanrım bu parfümün adını mutlaka öğrenmeliyim. Olağanüstü.

Araba son model bir Mercedes'di sabah şu tv sunucularının arkasında gördüğüm arabaya benziyordu. Bir tesadüf olduğunu düşünüp arabanın içini incelemeye başladım.

Chanyeol ile aramızdaki fark;

1: Ben oldukça dağınık bir insanım. Küçücük evimin içinde koskoca bir fili kaybedebilirim. Ama Chanyeol tertemiz ve düzenli arabası ile bana fark üstüne fark bindirebilir.

2: Chanyeol oldukça zeki bir adama benziyor. Konuşma tarzı ve kelimelerini seçerken ki tavırları beni oldukça etkiliyor. Bense daha 1.sınıftayım ve neredeyse derslerden çakmak üzereyim. Aşırı unutkan bir insanım. Öyle ki beslediğim iguanayı serinlemesi için buzluğa koydum ve dışarı çıkardığımda çoktan donarak ölmüş olduğunu gördüm. Beş dakika yalnızca beş dakika gecikmiştim. O anda Sehun aramamış olsaydı şuan yaşıyor olurdu. Ben masumum. Her neyse.

Chanyeol aracına bindi ve emniyet kemerini takıp bana döndü. Emniyet kemerini takmadığımı görünce kaşlarını çattı ve kendininkini çıkarıp üzerime doğru eğildi. O muhteşem koku burnuma dolduğunda ona hissettirmeden derin bir nefes aldım. Emniyet kemerini takıp kafasını kaldırdı ve o an göz göze geldik. Bakışları dudaklarıma kaydı, sonra yine gözlerini gözlerime kenetledi. Verdiğim nefesi içine çekiyordu. Verdiği nefesi içimde hissedebiliyordum.

"Nereye gitmek istersin?" Koyu kahve gözleri gözlerimi taciz ederken nereye gitmeliyim diye düşünmeye başladım.

"Beni sevgilime götürebilir misin?" Geç bir saatti ve beni gördüğüne sevinmeyeceğine biliyordum. Chanyeol ondan istediğim şeyin farkına vardığında hayal kırıklığıyla birlikte bir iç geçirdi ve yavaşça sürücü koltuğuna geri döndü.

"Sevgiline?" Kafamı salladım.

"Evet, sevgilime. Giderken bir çiçekçiye uğrayabilir miyiz?" Chanyeol duygu karmaşası yaşıyordu. Çattık der gibi sinirle kafasını cama çevirdi ve arabayı çalıştırdı.

"Nereye?"

"Sana yolu tarif edeceğim." Koyu kahve gözlerini bir saniye olsun yoldan ayırmıyordu. Yarım saatlik yolculuğumuz süresince tek kelime etmedi. Araç durduğunda içinden çıktım ve yolda gelirken aldığımız çiçekleri kucağıma aldım. Chanyeol arabadan inmedi ben arkamı dönüp baktığımda şaşkınlıkla beni izliyordu. Beş dakikalık bir yürüme mesafesinden sonra onu görmüştüm. Sevgilimi. Hayatımdaki en değerli şeyimi, annemi!

"Nasılsın tatlım? Beni özlediğini hissettiğim için geldim. Bir süre gelemeyebilirim. Okulun kapanmasına az bir zaman kaldı ve ben sanırım ders çalışmalıyım. Anne çok üzgünüm aşk merdivenin de kurudu. O kadar besledim her gün suyunu verdim ama canlı şeylere karşı alerjim var yaşatamıyorum. Kendime bile bakmaktan acizim. Sana yeni bir aşk merdiveni aldım. Onu mezarına dikeceğim ve sürekli sulayacağım. Seni çok özlüyorum anne. Bir süre daha yanımda kalamaz mıydın? Sana hala kızgınım biliyorsun değil mi? Bildiğini biliyorum. Sonra yine geleceğim seni çok seviyorum sevgilim."

The Last PrinceHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin