"Merhaba sevgilim. Nasılsın? Uzun zaman oldu. Seni çok özledim. Daha önce gelemediğim için beni affet. Çok zor zamanlar geçirdim ama şimdi daha güçlüyüm. Sevdiğim insanlar yanımda artık yalnız değilim. Sana güzel haberlerim var. Sevgilim, sana sevgilimi getirdim. İlk önce sen tanı istedim. Senin onayını almak için geldim. Buradan sonra babamın mezarına gideceğim. Oda sevdiğim adamı tanısın istiyorum. Anne, ben evleniyorum. Bak buda yüzüğüm beğendin mi?"
Jongin, ince parmaklarını annesine uzatıp sanki görebilirmiş gibi boşlukta salladı. Annesinin onu gördüğüne, onu duyduğuna inanıyordu. Aslında buna bende inanıyordum.
"Oh, aşk merdivenin kurumamış anne, gelmeden önce bir tane daha almıştım. Onu da diğerinin yanına dikeceğim."
"Onları ben suladım Jongin. Canım sıkıldığı zamanlar sık sık annenin yanına geldim ve ona seni anlattım. Aşk merdivenini suladım. Çünkü üzülmeni, tekrar ağlamanı istemedim." Jongin elimi sıkıca tutup başını göğsüme gömdü.
"Ben çok şanslı bir adamım Chanyeol senin gibi mükemmel birine sahibim."
"Şanslı olan benim, mükemmel olansa sen." Elimi beline sardım ve saçlarına bir öpücük kondurdum. Jongin tekrar annesine döndü.
"Gördün mü anne işte onu sevmem için bir neden daha. O renksiz hayatıma renk getirdi. Mutluyum anne yemin ederim çok mutluyum. Seni ve babamı haksız yere suçladım. Bilmiyordum çok üzgünüm. Ama mutlu olarak sizi de mutlu edeceğim. Sizi seviyorum anne, baba."
-
"Aman tanrım bu ev çok güzeeel." Tao ve Sehun'u yolcu ettikten sonra mezarlığa oradan da aileme ait olan eve gelmiştik. "Vay canına beni daha önce getirmeliydin Chanyeol woah." Kapı girişinde durmuş etrafı inceleyen sevimli varlığı izliyordum. "Aman tanrım!"
"Sürpriz." Diyebildim sadece. O kadar sevimliydi ki.
"Yılanlarım. Chanyoel onları gönderdiğini düşünüyordum. Ah tanrım çok sevimliler. Sizi çok özledim çocuklar." Sanki kendi çocuklarıymış gibi onlarla ilgilenmeye yemlerini vermeye başladı. Balıkları aldığım gün onları bu eve getirmiştim. Bir arkadaşımdan onlarla ilgilenmesini istemiştim. Jongin yılanları bırakıp kollarıma koştu ve sıkıca boynuma sarıldı. Küçük bir çocuk gibiydi. Onunla ömrümün sonuna kadar oynayabilirdim. "Peki, balıklarıma ne olacak?"
"Onlar artık büyükannenin." Jongin rahatlamış görünüyordu.
Evimize yerleşip ilk akşam yemeğimizi ve ilk seksimizi yaşamıştık. Dolu dolu geçen bir gecenin ardında ilk sabahımıza uyanmıştık. O kadar sevimli görünüyordu ki! Dirseklerim üzerinde doğruldum ve bu sevimli varlığı izlemeye başladım. Dağınık yaşıtı beni gülümsetiyordu. Bacaklarının biri bacaklarımın üzerindeydi. Kollarını iki yana açmış geniş yatağı ele geçirmişti.
"Evimizde ilk sabahımız ve ben çok açıktım. Bana kahvaltı hazırlamalısın Jongin."
"Ama çok uykum var Chanyeol beş dakika daha." Yüzünü buruşturup kafasını yastığa gömdü ve poposunu bana dönüp uyumak için pozisyon aldı.
"Kocanı aç mı bırakacaksın?" Jongin uykulu gözlerini açıp bana baktı. Bakışları çok donuktu.
"Yüzüğü takmakla iş bitmiyor Park Chanyeol önce nikâhımız kıyılsın ondan sonra kocam olduğunu iddia edebilirsin." Kafasını yastığa tekrar gömdü. Demek bundan bahsediyordu. Tao'nun arada şikâyet etmesinin nedenini şimdi daha iyi anlıyordum.
"Bir dakika sen ne dedin?"
"Hala kocam değilsin o nedenle bana zorla bir şey yaptıramazsın. Ve unutma ben bir prensi-aah..." Kollarımın arasına alıp yataktan kaldırdım ve evin kapalı havuzuna ilerleyip Jongin'le birlikte suya atladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Last Prince
FanfictionYazan: Nina Türü: Romantik - (Yaoi) Karakterler: Jongin, Chanyeol, Sehun, Tao ve diğer EXO üyeleri. Kim Jongin 19 yaşında sıradan bir üniversite öğrencisiydi. Fakat sıradan olamayacak bir hayata adım atmak üzereydi. Aşk ne zamandan beri sıradandı...