24.Bölüm (M)

4.9K 681 35
                                    



"Ne? Aman tanrım Chanyeol nerede beni ona götürün lütfen!" Yataktan kalkmaya çalıştığımda baş dönmesiyle birlikte geri olduğum yere düşmüştüm. Sehun kollarından tutup bana oturmamda yardımcı oldu.

"Sen burada kal!"

"B-bende gelemez miyim?"

"Hayır, burada bekle Jongin onu sana getireceğim." dedi ve arkasına bakmadan çekip gitti.

"Tao, gelene kadar seninle konuşmamız gerekenler var Jongin." O anda kapıdan, yanında iki adamla birlikte ihtiyar Lee içeri girdi. Hırpalanmış gibi görünüyordu.

"S-sorun ne büyükanne?" İhtiyar Lee ağır adımlarla odanın ortasına doğru yürüdü ve eğildi.

"Bay Lee'nin bize anlatacakları var tatlım, sakince dinlemeni istiyorum tamam mı?" Büyükannem yatağımın yanına gelip oturdu ve ellerimi ellerinin arsına alıp sıkıca tuttu. Bana güç vermeye çalışıyor gibiydi. Sehun da bende bütün bu olanlara anlam vermeye çalışıyorduk.

"N-neler oluyor büyükanne? Yoksa C-Chanyeol?" dedim ona bir şey olma ihtimali bile kalbimi paramparça ediyordu.

"Chanyeol iyi bebeğim endişelenme gerek yok! Sadece Bay Lee'nin anlatacaklarını dinle." İhtiyar Lee ellerini önünde birleştirip anlatmaya başladı.

"Chanyeol'un size karşı bakışlarını gördüğüm ilk anda anlamıştım. Çok farklı bakıyordu. Sürekli sizin peşinizdeydi ve sizi, kendine saplantı halinde getirmişti. Olay gittikçe işin içinden çıkılmaz bir hal alıyordu. Birkaç hafta önce saraya döndüğümde aranızdaki yakınlaşmaya bire bir şahit olmuştum. Sizde ona karşı bir şeyler hissediyordunuz ve bu kraliyet ailesi için büyük bir skandal demekti. Büyükhanıma duyurmadan çözmem gerektiğine karar verdim."

"Ç-çözmek? Siz neden bahsediyordunuz? Y-yoksa ona bir şey mi yaptınız?" Aman tanrım duyduklarıma inanamıyordum.

"Tatlım endişelenme o iyi, sadece dinle!" Büyükannem ellerimi daha da sıktı ve saçlarıma bir öpücük kondurdu.

"Onu saraydan uzak tutmak için elimden geleni yaptım. Sürekli görevler verdim, sarayda mümkün olduğunca az vakit geçirmesini sağladım. Şüpheleniyordu ama ona fırsat tanımadım. Siz hastanelik olduğunuzda Chanyeol'u konuşmak için bir depoya çağırdım. Artık zamanı gelmişti. Ona sarayı derhal terk etmesini yoksa çok kötü şeyler olacağını, kraliyet kurallarına göre bir prense cinsel tacizden tutuklanacağını söyledim. Ama Chanyeol bunun doğru olmadığını sizi asla bırakmayacağını söyledi. Bende onu...!"

"S-siz ne? Ona ne yaptığınız Bay Lee?" Artık gözyaşlarıma hâkim olamıyordum. Bütün bedenim tir tir titriyordu.

"Onu saraydan uzaklaştırmalıydım. Biz sıradan askerler değiliz prens Jongin. Hep, bir sonraki hamleyi düşünmek zorundayız ve bende öyle yaptım. Chanyeol'un kabul etmeyeceğini biliyordum. O nedenle onu o depoya çağırmıştım zaten."

"Ona ne yaptın lanet olası ihtiyar?" Artık sakin kalamıyordum. Hızla ayağa kalktım ve ihtiyarın üzerine yürüdüm. Sehun ve büyükannem beni zor zapt ediyorlardı. Delirmiş gibiydim. Onun kılına zarar verse onu kendi ellerimle öldüreceğimi biliyordum.

"Chanyeol aracına doğru ilerlerken arkamı döndüm ve aynı anda üç el silah sesi duydum. Yaralandı. Ağır yaralıydı."

"N-ne?" Dizlerim titreyerek bulunduğum yere çöktüm ve onun kanlar içindeki görüntüsünü hayal ettim. Yaralı ve acı çekiyordu.

"Bebeğim, endişelenme Chanyeol iyi birazdan Tao onu getirecek. Anlatmaya devam edin Bay Lee!"

"Yanımda en güvendiğim adamlarımdan birini götürmüştüm. Chanyeol'un artık nefes almadığını söyledi. Ona, cesedinden kurtulmasını ve arabasını ıssız bir yere bırakmasını söyledim. Tüm direktiflerimi yerine getirdi. Ama Chanyeol'un öldüğü ve onu kendi evinde tedavi ettiği gerçeğini bende biraz önce sizden öğrendim." İhtiyar Lee yüzünü buruşturdu planları ters teptiği için üzgün görünüyordu. İç çekti ve anlatmaya devam etti. "Arkasından görevini tamamladığına dair bir istifa mektubu yazıp büyükhanımın çalışma odasına bıraktım. Geçerli bir neden olarak görünmüştü gözüme ama bütün çabalarımı boşa çıkardınız."

The Last PrinceHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin