22.Bölüm

3.6K 687 35
                                    



Her gün çeşit çeşit yemek geliyordu odama. Ama benim canım hiçbir şey istemiyordu. Tabakların hepsini boşaltıp öyle gönderiyordum. Zayıflamıştım. Gözle görülür şekilde zayıflamıştım.

Üzerime göre dikilen takımlar bile şimdi iki beden küçültülmek zorunda kalınmıştı. Ve bütün bunların suçlusu bendim. Yaşadıklarımın bütün sorumlusu benim aptalca hislerimdi.

Sıcak kollar bedenimi sardığında sanki huzur bulmuş gibiydim. Bu kolları tanıyordum, bu sıcaklık ona aitti. Kendime binlerce kez küfür ettim, yine aynı hatayı yapıyordum. Yine ona kapılıyordum o ise beni hiç umursamıyordu. Soğuk yatak bedenimi ele geçirdiğinde sıcak kollara atıldım ve beni kucağına alıp sıkıca sarılmasına neden oldum.

"Üzgünüm bebeğim çok üzgünüm." diyordu. Sıcak nefesini kulağıma üflediğinde muhteşem kokusunu içime çektim ve sanki mümkünmüş gibi biraz daha ona sokuldum.

"C-Chanyeol." dedim gözlerimi açmaya çalışarak. Çok fazla içmiştim midem bulanıyor başım feci şekilde dönüyordu. Aç karnına içmek çelimsiz bedenimi daha da zayıf düşürmüştü.

"Efendim sevgilim." Gözlerimi açıp görüş alanıma girdiğinde nefesimi tutup onu izlemeye başladım. Chanyeol hiç konuşmadı, birkaç dakika boyunca beni izledi. Konuşmasını istiyordum ona soracağım sorulara cevaplar vermesini istiyordum. Yalan da olsa beni terk etmeyeceğini söylemesini istiyordum. Beni terk edeceğini biliyordum. Bunu bütün hücrelerimde hissediyordum. Yokluğuna alışmam için bana zaman tanımasını istiyordum.

Ondan ayrı da yaşayabilirim. Güçsüz görünsem de yapabilirim. Annemin yokluğuna bile alışmışken birkaç haftadır tanıdığım bu yabancının yokluğuna neden alışmayayım ki?

Yalan(!)

Biliyorum, yokluğunda daha da saçmalayıp, kendime zarar vereceğim. Ve ondan nefret edeceğim. Tıpkı annemden ettiğim gibi.

Chanyeol bana bir söz vermişti. Beni asla terk etmeyeceğini söylemişti ama sözünde durmuyordu.

"Seni seviyorum." Gözlerim yavaş yavaş kapanmaya başladığında duyduğum en son kelimeler bunlar olmuştu. 'Seni seviyorum.'

Yine sabah olmuştu ve ben dün gece yaşadıklarımın gerçekliğine inanıp inanmamakta zorlanıyordum. Bir rüyada gibiydim. Hiç uyanmak istemediğim bir rüya.

Chanyeol'u dünden beri görmüyordum. Her zaman olduğu gibi yine yoktu. Sürekli işi bahane ederek dışarı çıkıyor ve saatlerce saraya dönmüyordu. Bense gün geçtikçe daha da zayıflıyordum ve yüzüm iyice solmaya başlamıştı. Chanyeol ne durumda olduğumu bilmiyordu. Ne halde olduğumdan haberi bile yoktu.

Acı ama...yokluğuna alışmaya başlamıştım. Aynı çatı altında olsak da artık sorun değildi. Artık eskisi kadar üzülmüyordum. Demek ki ona karşı olan hislerim gelip geçiciydi diyordum ama sürekli aynı şeyi yapıyordum. Onu özlemediğimi, onu artık eskisi gibi sevmediğimi kendime inandırmaya çalışıyordum. Sonra acı gerçekler bir tokat gibi yüzüme vuruyor ve onu deliler gibi özlediğimi, aşkından eriyip yok olduğumu söylüyordu.

Günlerdir kendimle çelişiyordum. Ama ne yaparsam yapayım elime hiçbir şey geçmiyordu.
Büyükannem birkaç güne kadar geliyordu. Seyahati bitmek üzereydi. O güne kadar kendimi toparlamaya çalışıyordum. 'Kendine gel Jongin çocuk gibi davranmaktan vazgeç!' Diyordum.

Yataktan kalkmaya çalıştığımda baş dönmesiyle birlikte midemin de çalkalandığını hissettim. Banyoya doğru ilerledim ama sanki bacaklarımdaki güç çekilmiş gibiydi. İki adım sonra kendimi yerde buldum. Gözlerim sanki yılların yorgunluğunu taşır gibi yavaş yavaş kapanıyordu. O sırada kapım açıldı ve Sehun bana doğru koşmaya başladı.

The Last PrinceHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin