Beşinci defadır odasından boş dönüyordum. Kendini odasına kilitlemiş saatlerdir odasından çıkmamıştı. Beni yanlış anlamıştı benim amacım onu incitmek değildi. Ona kendimi affettirmeliydim. Öğlen yemeği bile yememişti ve dün gece onu yatağına kadar taşıdığımda ne kadar zayıf bir bedene sahip olduğunu görmüştüm. Yardımcımı odama çağırıp Sehun için güzel bir şeyler hazırlamasını emrettim. Yarım saat sonra istediğim yemekler hazır bir şekilde yardımcımın elindeki tepsiyle Sehun'nun kapısının önündeydim."Anahtar?" Odanın yedek anahtarını alıp kapıyı yavaşça açtığımda Sehun'u yatağında sırtı bana dönüp bir şekilde uyuduğunu gördüm. Fısıltıyla "Yemeği masaya koyup çıkın!" dedim. Kapının kapanma sesiyle yavaşça yanına ilerledim ve taptığım o güzel yüzü izlemeye başladım. Yanakları ağladığı için kızarmış ve hala ıslak görünüyordu. Elimle yanağından çenesine doğru inen yaşları sildiğimde gözlerini yavaşça açmıştı. "Sen uyumuyor muydun?" Hızla doğruldu ve yatağına oturdu.
"Odamda ne arıyorsun? Kilitliydi nasıl girebildin?" Siniri hala geçmemişti. Çömeldiğim yerden kalktım ve masaya doğru ilerledim. Tepsiyi elime alıp kucağına koydum.
"Yemek yediğinden emin olmak istedim." Arkamı dönüp odadan çıkmak üzereyken beni durdurdu.
"Bir şey unutmadın mı?" Kafamı çevirip ona döndüğümde öfkeyle bakan yüzünü görmüştüm. "Bana bir özür borçlusun prens bozuntusu!" Topuklarım üzerinde döndüm ve ağır adımlarla tekrar yanına ilerledim. Altıma bir sandalye çekip hemen yanına oturdum.
"Sana bir özür borçlu değilim Sehun. Beni yanlış anladın orada seni aşağılamaya çalışmıyordum." Pür dikkat beni dinliyordu. Konuşmama kaldığım yerden devam ettim. "Biz doğduğumuz andan itibaren ağır bir eğitimden geçiyoruz. Bu senin aklının alamayacağı kadar ağır! Senin gibi ağzı bozuk biri olup istediğimi söyleyebilmeyi dilerdim." Yemeği soğumaya başladığı için yemesini işaret ettim. Kaşığı alıp çorbadan bir yudum aldı.
"İ-istediğini yapıyorsun. Şuan ne istesen yapıyorlar bunu sen söylemiştin." Haklıydı söyledim.
"Haklısın ama dediğin gibi şuan!....Şuan istediğimi yapabiliyorum tabi yaptığım her hareketin bir sorumluluğu var. Ailemize zarar verecek, adımıza leke sürecek şeyler yapamam. Siktiğimin bakanlarıyla yemek yerken sanki karşımda sevgilim varmış gibi sahte bir ifadeye bürünüyorum ama hepsinin dolandırıcı olduğunu ülkeyi kaosa sürüklediğini biliyorum ama hiçbir şey söyleyemiyorum." Sehun elindeki kaşığı bırakınca ben elime aldım ve ona çorbasını içirmeye başladım.
"A-ama?"
"Dinle, bebeğim sadece dinle!" Sehun'a çorbasını içirip ızgaraya geçtiğimde küçük parçalara böldürdüğüm etleri çatala takıp Sehun'nun küçük ağzına bırakmaya başladım. İtiraz etmeden yiyordu. "Biz sandığın kadar şaşalı bir hayat yaşamıyoruz. Evet, haklısın istediğimi yiyebiliyor ve giyebiliyorum ama istediğimi yapamıyorum. Her hareketim izleniyor ve ağzımdan çıkan her kelime magazin dergileri için büyük bir haber niteliği taşıyor. Bende senin gibi özgürce küfür edebilmeyi isterdim. Sevmediğim insanlarla kavga edebilmeyi yüzünü gözünü dağıtmayı isterdim. İstediğim yere rahatça girip insanların bakışları üzerimde olmadan hareket edebilmeyi isterdim ama yapamam Sehun. Benim sorumluluklarım var. Ben doğduğumdan beri bir zindanda yaşıyor gibiyim, beni bu zindandan kurtaracak birine ihtiyacım var. 'O' biri sen olur musun?"
Sehun söylediklerim yüzünden ağzındaki lokmaları yutmakta zorlandı ve öksürmeye başladı. Su dolu bardağı uzatıp içmesini sağladım. Elimle sırtını pat patlıyordum. Şimdi de öksürmekten gözünden yaş geliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Last Prince
FanficYazan: Nina Türü: Romantik - (Yaoi) Karakterler: Jongin, Chanyeol, Sehun, Tao ve diğer EXO üyeleri. Kim Jongin 19 yaşında sıradan bir üniversite öğrencisiydi. Fakat sıradan olamayacak bir hayata adım atmak üzereydi. Aşk ne zamandan beri sıradandı...