Rabia'dan;
"Tamam Rümeysa. Ben Dila'yı kandırırım. Sen sadece rolünü iyi oyna gerisi kolay." diyip telefonu kapattım. Yarın Dila'nın doğum günüydü ve ona bir süpriz yapacaktık.
O sırada arkamdan gelen ses ile yaslandığım ağaçtan doğruldum ve yavaşça arkamı döndüm. Ama bir dakika Dila'nın burada ne işi vardı? "Ödümü kopardın kızım ya. Altıma edecektim. Burda ne işin var?" diye sorduğumda tepkisiz bir şekilde bana bakıyordu.
"Neyin peşindesiniz? Konuşmalarınızı duydum." dediğinde şaşırmıştım. Çünkü eğer duyduysa planın ne olduğunu biliyor demekti. Ve süprizinde. Normalde sevinirdi ama şu an sinirli görünüyordu. "Dila neyin var ve ne kadarını duydun?" dediğimde
"Rabia eğer şu an mantıklı bir cevap vermezsen herşey farklı olacak."
Sanırım son cümleyi duymuştu ve yanlış anlamıştı."Şimdi...yarın günlerden ne?"diye sordum. "Pazar." dedi normal bir tavırla. Bu kız maldı. İnsan kendi doğum gününü unutur mu be? "Ve senin doğum günün."dedim. O an aklına bir şey gelmiş gibi gülümsedi. Sonra "Yani siz benim doğum günüm için mi şey yaptınız. Yaa!" dedi ve boynuma atladı. Evet şu an ölmek üzereydim çünkü kıvırcık arkadaşım sarılırken hem teşekkür ediyor hemde daha çok sıkıyordu. "Dila tamam öleceğim birazdan." dedim. Sarılmayı bıraktı ve gözlerini kısarak bana baktı ve ne soracağını hepimiz biliyoruz sanırım. "Ne yapacaksınız benim için?" dedi.
"Ama bunu söylersem süpriz denen birşey kalmaz ortada. Bu yüzden bekle ve gör." diye ukala bir tavırla konuştuğumda kafama bir tane geçirip güldü. "Bekleyeceğiz artık ne yapalım."dedi. Bizim sevgi anlayışımız buydu; kafaya vurmak, omuza yumruk atmak, mal, salak, aptal, gerizekalı gibi iltifatlar(!) kullanmak falan daha bir sürü bir şey var da şu an saymayım. "Buraya nasıl geldin yani gelebildiğine göre dönüş yolunuda biliyorsundur... herhalde...sanırım...İnşallah. Değil mi karşim?" dedim belli belirsiz.
O da bana bakıp tedirgince dudağını ısırarak "Iıı... şey ben yolu kaybetmiş olabilirim. Peki sen nasıl geldin buraya? Geldiğine göre biliyorsundur dönüşü." dedi imalı imalı.
Ama bende hatırlamıyordum. Kafamı olumsuz anlamda salladım. Dila yavaş yavaş alkışlamaya başladı. "Aferin. Şu an ne oldu biliyor musun?" dediğinde boş boş ona baktım."Ben söyleyim. SIÇTIK!" dedi üzerine basarak. Hava tamamen zifiri karanlık olmuştu ve biz burada kalmıştık.
"Rabia sen buraya neden geldin?" dedi. "Şimdi şöyle oldu... ben aslında yürüyüş yapmak için ormanın kenarındaki yolda yürüyordum. Sonra arkamdan iki tane sokak köpeği koşmaya başladı. Onların bana geldiğini görünce bende koşmaya başladım. Bunlar bana iyice yaklaştığında bende ormana girdim. Baya bir koştum sonra arkama baktığımda köpekler yoktu ve hava kararmak üzereydi. Bende yola çıkana kadar yürümeye devam ettim. Sonra buraya geldiğimde Rümeysa beni aradı ve senin iş hakkında konuşmaya başladık. Zaten telefondan sesi kesik kesik geliyordu. Planın üstünden geçtik ve kapattık. Sıra sende." dedim. "Boşver benim ki uzun hikaye eve gidince anlatırım." dedi. İlk defa üstelememiştim. "Bence yukardan gidelim."dedim. "Hayır bence düz devam edelim." diyen Dila ile şimdi gelde inatlaş. "Dila ama bence burası bizi caddeye götürebilir." dedim ve yukarıyı işaret ettim. "O zaman şöyle yapalım. Sen yukarı git bende düz gidiyim." dediğinde vazgeçmeyeceğini anladım ve pes ettim. "Tamam düz gidelim ama bir şey olursa sen sorumlusun."dediğimde memnun olmuşcasına sırıttı.
Yarım saattir yürüyorduk ve hiçbir gelişme yoktu. Hâlâ ormandaydık. Sonra ileride bir ışık belirdi. Ev gibi bir şey vardı sanırım. Dila heyecanla bana dönüp orayı işaret etti ve "Ben demiştim. Bak bir ev var orada hadi gidelim." dedi , beni bileğimden tuttu ve sürüklemeye başladı. "Kızım mal mısın? İyi niyetli insanlar olmayabilirler o zaman ne yapacağız? Saçmalama." Dediğimde durup bana baktı ve "Haklısın ama tek yol bu. Başka türlü çıkamayacağız buradan." dedi. "Yinede bence yürümeye devam edelim vardır buranında bir çıkışı."dedim. Evin önünden geçerken kapı açıldı. Bir adam vardı. Saçlarından yüzü görünmüyordu ve korkutucu duruyordu. Dila henüz çıkan adamı görmemişti ama adamın bizi görmesi an meselesiydi. Dilayı kolundan çektim ve kalın bir ağacın arkasına yasladım. Umarım bizi görmez diye içimden dua ediyordum. "Dila şimdi sessizce biraz bekleyelim. Şu adam gitsin öyle yola devam edelim çünkü pek iyi birine benzemiyor." dediğimde Dila sessizce arkasını döndü ve ağzı bir karış açık kaldı. Evet adam ya da çocuk yakışıklıydı ama Dila sanki onu tanıyormuş gibi bakıyordu. Hayır yani hoşlandı falan diyeceğim ama gözlerini görmeden bence olmaz yani. Ya martı kaşlıysa dimi? Derken mırıldandığımı farkettim ve sustum. Dila ise bana deliymişim gibi bakıyordu. Kulağıma eğilip sessizce "Ben bu çocuğu tanıyorum." dediğinde mutlu oldum. " O zaman bizi burdan çıkartabilir." dedim. Dila bana bir bakış atıp "Gözlerimin önünde bir kızı öldürdü ve sen bizi kurtarabilir diyosun öyle mi? " dediğinde hayatımın 331. şokunu yaşadım. O sırada bir anlık şokla 'ne?' diye bağırdım. Dila ağzımı tutmaya çalıştığında çok geç olduğunu anladık. Çocuk dışarda sigara içiyordu ve benim sesimi duyunca belinden silahını çıkarttı ve sigarayı yere attı. Biraz etrafa bakındı sonra yolun sağ tarafına doğru yürümeye başladı. Biz yolun karşısındaki bir ağacın arkasındaydık. Çocuk gözden kaybolmuştu sanıyordum ki yan taraftan bize yaklaştığını farkettim. Bu çocuk bence ışınlanmayı bulan ilk insan çünkü daha yeni zıt yöne gidiyordu. Ama direk ona bakmadım. Çünkü onu farkettiğimi hissederse elindeki silah ikimizden birine zarar verebilirdi. Dila'nın gözlerine baktım. Ve bir anda "Koş!" dedim Dila ile bir anda arkamıza bakmadan koşmaya başladık. Ağaçlara sürtmekten ve kafamı dallara vurmaktan başım dönmeye başlamıştı. Boyunun uzun olmasının kötülükleri 1; koşarken ağacın dallarına kafa atmak. Garip sesler geliyordu. Sanki dalgaların kıyıya vurma sesine benziyordu. Sesler gittikçe artmaya başladı ve çok doğru bir tahminde bulunduğumu anladım. İlerden sadece deniz görünüyordu veee yolun sonu. Şu an bir uçurumun kenarındaydık. Dila'nın elleri titriyordu. Benimse ellerim buz kesilmişti. Çocuk önümüzde psikopat gibi sırıttı ve bir adım yaklaştı. Ben ise bir adım geriye gitmiştim ama daha fazla gidemedim çünkü bundan sonrası ölümdü. Dila çocuğa bakıp "Ateş.."dedi fısıltıyla "Yapma ne olur." gözlerinden anlamadığım korkuyla karışık birşeyler geçiyordu Dila'nın.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
8 HARF
Fiksi RemajaSadece bir olay 8 kişinin ölüm fermanı olmuştu. Onlar ölümden kaçmıyorlardı sadece intikam için gereken her şeyi yapmaya çalışıyorlardı. "Etrafında kimse kalmadığında saklanabileceğin her yere saklan ama sakın kaçma. Çünkü kaçtığın an ailenin ölümün...