"Emirhan çık şu evden artık. Haydi!"
Emirhan şükürler olsun ki evden çıktığında rahatlarcasına bir of çekmiştim. Daha sonra arkasına cüssesinden dolayı kolayca sakladığı şeye bakabilmek için büyük çaba sarfetmiştim. Yüzüne baktım. Gülümsüyordu.
Ne yapmaya çalıştığını anlamıyordum. Gözlerime tedirgince baktı, arkama geçti ve o mükemmel ses tonuyla kulağıma fısıldadı.
"Gözlerini kapat Defnem." dedi. Yavaşça gözlerimi kapattım. Adım Rabia'ydı ama Emirhan kokumun çok güzel olduğunu söyleyip bana bu lakabı takmıştı. Onun dışında kimse bana defne ya da defnem diyemiyordu. En yakın arkadaşlarım bile. O sırada boynumda hissettiğim yumuşak hisle gözlerimi açmıştım.
Birden karşıma geçip gülümsedi. aldığı şey bir kolyeydi. Kalp şeklindeydi ve içinde yapboz parçası şeklinde bir boşluk vardı. O kadar güzeldi ki ömrüm boyunca çıkarmak istemeyeceğim türdendi. Emirhan bana bakıp elindeki bir başka kolyeyi bana uzattı. Bu kolye ise benim kolyemi tamamlayan yapboz parçasıydı.
"Ee ne zaman bana bunu takmayı düşünüyorsun?" dediğinde şaşırmıştım çünkü Emirhan böyle takı falan takmazdı. Arkasını döndüğünde takmak için parmak uçlarıma çıktım ve kolyeyi boynuna taktım. Bana doğru dödü ve bana sıkıca sarıldı.
"Bu kolye sen beni unutana dek ya da benden vazgeçene kadar boynundan çıkmayacak. Anladın mı?" dediğinde büyük ihtimal mutluluktan kızarmıştım.
"Bu kolye bizim ilacımız olacak." diyerek onu tamamladığımda eğildi ve boynuma ufak bir öpücük kondurdu. Midem kasılıyordu. O kadar mutluydum ki...
*********
"Emirhan bırakma beni lütfen!"
Hastaneye gelmiştik onu sedyeyle götürüyorlardı. İçim acıyordu. Tam küllerimden doğacakken bir fırtınayla yine kül olmuştum.
"Acil ameliyathaneyi hazırlayın, yarası derin." dediklerinde doktorun kolundan tuttum ve gözlerinin içine bir umutla baktım. Ona bir şey olmamalıydı.
"N-ne yarası?" dedim içim kül olurken. Doktor bana baktı ve sakinleştirmek istercesine kollarımdan tuttu.
"Göğüsünde bıçak yarası var. Yara derin ve dikişleri patlamış, fazla kan kaybetti. Şimdi ameliyata girip onu kurtarmak zorundayım."
"Onu kurtarmadan buradan çıkmayın. Lütfen onu kurtar!" derken kolunu çekip ameliyathaneye girdi. İçerden bir hemşire çıktı ve hızlı adımlarla yanıma geldi.
"Acil A-rh pozitif kana ihtiyacımız var. Kan kaybı çok." dediğinde hemşirenin kolundan tuttum.
"Benim kanım. Ben verebilirim." dediğimde beni büyük bir hızla bir odaya soktu. Hemen hasta sedyesine yatıp kolumu açtım. Hemşire hızlı ve dikkatlice işini yapıyordu.
Rümeysa'dan;
Rabia koşarak parktan çıktı. Emirhan'ın elinden kan sızıyordu. Birden Emirhan Rabia'ya seslenerek koştuğunda Baran'ın çoktan burada olmadığını farkettim. Dila'ya baktığımda bana baktı. Gözleri dolmuştu. Nefesi kesilmeye başladığında ona sarıldım. Dila yaşlı gözleriyle bana bakarak "Hepsi benim yüzümden." dediğinde yanlış konuştuğunun farkında değildi. Elleri titremeye başlamıştı. Ayşe yanımıza geldi.
"Ne yapacağız?" Yapacak birşey yoktu. Rabia'dan haber bekleyecektik.
"Ayşe istersen-" derken ağzımı tuttu ve kulağıma eğildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
8 HARF
Teen FictionSadece bir olay 8 kişinin ölüm fermanı olmuştu. Onlar ölümden kaçmıyorlardı sadece intikam için gereken her şeyi yapmaya çalışıyorlardı. "Etrafında kimse kalmadığında saklanabileceğin her yere saklan ama sakın kaçma. Çünkü kaçtığın an ailenin ölümün...