{B-6}

73 22 2
                                    

Multimedia~ Kızlar

Rümeysa'dan;

Yağız'ın arabası hastanenin önünde durdu. Kapımı açtım ve Yağız'ın da inmesini bekledim. Yanıma geldi ve beraber hastane kapısına girmeden bahçeye göz gezdirdim. Belki Dila hava almak için bahçeye çıkmış olabilirdi. Gözlerim odağını bulmuş gibi duraksadı, daha iyi görebilmek için kısıldı ve sonra beş kat oranında açıldı. Öyle ki açılmaktan bir an alnımla birleşecek sandım. Ateş miydi o? Üzerindeki de Dila? Are you serious? Really nigga.

Yağız baktığım yere baktı ve o da benim kadar şaşırmıştı. Sonra güldü. Bende 'komik mi yaprağğm' bakışı attım. O da zaten gülüşünü öksürükle temizledi. Tam Dila'nın yanına gidecekken kolumdan tutup durdurdu beni. "Ne yapıyorsun? Yanlarına gidip Dila'yı kaldırmayı falan düşünmüyorsun değil mi?"

Evet öyle düşünüyordum. "Evet öyle düşünüyorum." dedim ve kolumu elimden kurtardım. Bizim kıvırcığa bak hele. Oğlanın üstünde... tövbe tövbe. "Saçmalama. Belli ki kasıtlı olarak yapılan bir şey değil. Yanlışlıkla düşmüş işte. Belli olmuyor mu hiç? Yani sonuç olarak hastanede fantezi yapa-" cümlesini tamamlayamadan dirseğimi karnıma geçirdim. "Ne biçim konuşuyorsun sen ya! Öyle bir kız değil o." diye konuştum sonra tekrar onlara döndüm. Hâlâ birbirlerinin gözlerinin içine bakıyorlardı.

Yağız hâlâ bakmaya devam ettiğimi görünce beni kolumdan çekti ve hastaneye soktu. Hastanenin giriş katındaki danışmana ilerledik. Yağız kolunu mermere koyarak danışmanın dikkatini çekmesini sağlamaya çalıştı. Ama kızın tek derdi sanırım hastanedeki en yakışıklı doktoru kankasına anlatmaktı. Yağız öksürdü ve sonuç olarak kızın da dikkatini çekti. Kız oflayarak başını telefonundan kaldırdı ve tam kaşlarını çatmış ağzını açacakken kapattı. Hayran bakışlarını Yağız'ın yüzüne çevirdi. Ama ben o gözleri oyardım.

Yağız'ı elimle ittirdim ve kızın odak noktasına girmeye çalıştım. "Emirhan Güney hangi odada kalıyor?" diye konuştum sertçe. Kız afalladı ve bilgisayardan bakmaya başladı. O sırada tırnaklarımla masada ritim tutturuyordum. "Şey ameliyathaneden yeni çıkmış. 318 numaralı oda."dedi. Teşekkür etmeden Yağız'ı çekiştirdim ve asansöre doğru ilerlemeye başladım. Bu kıskançlığım onun sırıtmasına sebep olmuştu.

Rabia'dan;

Emirhan ameliyathaneden çıkmıştı ve şu an odadaki yatakta uyuyordu. Emirhan'ın ameliyattan çıktığını ben hastane koridorundaki bir koltukta kıvrılmışken beni uyandıran hemşire söylemişti. Güya en yakın arkadaşlarım haber verecekti de beni uyandıracaklardı. Nerede bff, nerede kardeşlik? Sonuç olarak şu an mutlu ve huzurluydum. Onun iyi olmasını istiyordum. Ama hâlâ affetmiş değildim galiba. Aslında bu daha sonraya erteleyebileceğim bir konuydu. Şu anlık sadece onun iyi olmasını istiyordum.

Odadaki koltuktan kalktım ve yatağın yanına doğru ilerlemeye başladım. Uyuyan bir Emirhan'ı izlemekte ayrı güzeldi. Ellerimi tereddütlü bir şekilde saçlarına doğru uzattım. Görüş hizama elim girmeden titrediğinin farkında bile değildim. Derin nefes alarak saçlarına dokundurdum elimi ve saç tutamlarıyla oynamaya başladım. Çok yumuşaklardı. Zaten sevgili olduğumuz zamanlarda en çok saçlarıyla oynamayı seviyordum. Sevgili olduğumuz zamanlar...   Gözlerim doldu, istesem de onu affedemezdim ki. Çok acı çekmiştim ben. Şimdi birden bire karşıma çıkıp hiç bir şey olmamış gibi davranmasına izin veremezdim ki. Gurur aşktan önce geliyordu. Benimde bir gururum vardı ve Emirhan'ı tekrar kabul ederek onun benden tekrar gitmesine sebep olamazdım. Başta güvenim kalmamıştı zaten.

"Canım acıyor," diye fısıldadım duymayacağını bile bile. "Senin canın da acıdığı için daha fazla acıyor." Burukça gülümsedim. "Acıyor değil mi?"dedim. "En çok ben üzülüyorum, en çok ben ağlıyorum, en çok benim canım acıyor. Sence ben bunları hakediyor muyum? Ya da bunları hakedecek ne yaptım? Sanırım sadece sevdim." durdum ve kafamı iki yana salladım. "Sevmedim, çok sevdim." Artık gözümdeki yaşlar durmuyordu. Birisi göz çukuruma gelmeden diğeri akıyordu.

8 HARFHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin