{B-1}

155 29 3
                                    

"Öldürün onu!" diyen saçları yüzünü kapatan bir adam ve karşısında dizlerinin üzerine çökmüş bir kız, ağlıyordu ve aynı zamanda yalvarıyordu. "Lütfen hayır buna izin verme. Ateş hayır!" ve sonra bir silah sesi duyulmuştu. Kızın cansız bedeni yere yığılmıştı. Bense karanlıkta olan biteni izliyordum ve gördüklerimden sonra titremeye başladım. O bir katildi. Gözünü kırpmadan kızı vurmuştu. Daha sonra yavaş yavaş buradan kaçmak için adım attım. İkinci adımımı attığımda arkamdaki çöp tenekesine çarptım.

Katilin gözleri bir anda beni bulmuştu. Korkuyordum ve kurtulmanın tek yolu ondan kaçmaktı. Arkamı döndüm , koşarak uzaklaşmaya başladım arkamdan adım sesleri geliyordu. Peşimdeydiler eğer yakalarlarsa beni öldüreceklerdi. O an olabildiğinden daha hızlı koşuyordum. Adım sesleri gittikçe yaklaşıyordu. Kalbim o kadar hızlı atıyordu ki sanki avuçlarımdaymış gibi hissediyordum. Yavaş yavaş yorulmaya başlamıştım ve adım seslerinden anlaşıldığı üzere çok yakınımdaydılar. Bir anda bir el kolumu kavradı ve beni karanlığa çekti. Eliyle ağzımı tutuyordu. Sesimi çıkaramıyordum. Sırtım duvara çarpmıştı ve o kişi üzerime eğilmişti. Peşimdeki adamlar daha yeni koştuğum o dar sokakta ilerliyorlardı. İzimi kaybetmişlerdi. Yani sanrım çünkü tam ben nefesimi verecekken birisi bizi farketmişti ve beni çeken çocuğuk elimden tutup koşmaya başlamıştı. Fazlasıyla hızlı koşuyorduk. Çocuk bir anda durmuştu çünkü kaçtığımız adamlarla karşı karşıyaydık. Bizi bir çemberin içine almışlardı. Katil taktığım siyah şapka sayesinde yüzümü göremiyordu. Bende onunkini göremiyordum saçlarının ön kısımları uzundu ve gözlerini kapatıyordu. Tesadüfen ismini öğrenmiştim.

Ateş.

Bana doğru yavaş yavaş geliyordu bense hiçbir yere kıpırdayamıyordum. Silahını belinden çıkarttı ve tam kalbimin olduğu yere koydu. Yavaşça tetiği çekti ve alaycıl bir ifadeyle güldü.

"Sen bana kafa mı tutuyorsun
bakalım küçük hanım?"
dedi ve biraz daha yaklaştı.

O an gözleri tuttuğum ele bakıyordu. Evet çocuğun elini bırakmamıştım çünkü korkuyordum. Silahı kalbimin üzerinden indirip çocuğun eline koydu. Bu sefer beni kurtaran çocuğun kapşonunu kaldıracaktı ki minik bir ses gelmişti ve arkamdaki adam yere yığılmıştı, sonra karşımızda diğer adamlar...

Hepsi teker teker yere yığılıyorlardı. Katil bir anda silahı benim başıma koyup beni bir kenara çekti. "Eğer bana bir şey yaparsanız bu küçük kızın cansız bedeninin gözlerinizin önüne yere sererim." diyordu ama kimin nereden ateş ettiği bilinmiyordu. Sürekli gözleri etrafı kolluyordu ama kimseyi göremiyordu. Son anda bir silah sesi daha gelmişti. Kafamdaki silah ve arkamdaki beden yavaş yavaş aşağı doğru inmeye başladı. Arkamdaki beden çöktükçe bende çöküyordum çünkü katilin elleri hala benim üzerimdeydi.

Çocuk koşarak yanıma geldi ve beni kolumdan tutup ayağa kaldırdı. Hızlı adımlarla siyah arabaya yürüyordu bense peşinden sürükleniyordum çünkü artık çok yorulmuştum. Her bir adımda bacaklarım daha çok titriyordu. En sonunda arabanın yakınına geldiğimizde bir kız koluma girip beni içeri soktu ve karşıma oturdu. Çocukta içeri girdi ve kapıyı kapatıp yanıma oturdu. Araba süratle ilerliyordu ve nereye gittiğimiz hakkında en ufak bir fikrim bile yoktu.

"Onlar öldü mü?" diye bir soru yönelttiğimde içlerinden birisi bana bakıp güldü.

Onun yüzünü kapatan hiç bir şey yoktu. Kumraldı siyaha yakın gözleri vardı tıpkı benim ki gibiydi. "Hayır sadece uyuşturucu iğneydi." dediğinde bir an içim ürpermişti o katil bizi bulacaktı ve sonumuzu getirecekti. Ben daha Rümeysa ve Rabia'yla yurt dışı gezisine gidecektim. Hayallerim bir bir suya düşüyor ve yok oluyorlardı. "Artık kafandaki şapkayı çıkartabilirsin çünkü güvendesin." diyen bir başka çocuğa şapkanın altından kötü bakışlarımı gönderdim ve "Size güvenebileceğimi kim söyledi?" diye bir soru yönelttim.

Karşımdaki sarışın çocuk "O da sana kalmış." dediğinde şunu farkettim ki hiçbiri yüzünü benden saklamıyordu ve benim yüzümden başları belaya girmişti, ben resmen onlara direniyordum.

Şapkamı yavaşça kafamdan çıkardım ve kıvırcık şaçlarım omuzlarıma döküldü. Karşımdaki kumral çocuğun gözleri saçlarımda takılı kalmıştı, kendini tutamayarak "Vay be saçların çok tatlı." demişti sevimli bir sesle. Bende gülümseyip "Teşekkürler." dedim çekingen bir tavırla. Sonra kız gözlerime yumuşak bir tavırla bakarak "Hangi okulda okuyorsun?" dedi. Saçlarımı geriye atıp "Galatasaray Üniversitesi'nde okuyorum." dedim.

Yanımdaki çocuk bana baktı ve "Aynı okuldayız." dedi. Biraz önce beni güldüren çocuk aklına yeni gelmiş gibi söze başladı.

"Benim adım Baran, yanımdaki çirkin şempanzenin adıysa-" derken çocuk Baran'ın kafasına bir tane geçirdi ve gülmeye başladılar. "Tamam ya niye vuruyosun? Sonra bu çocuk neden böyle deyip duruyorsunuz. Neyse bu kişinin adı Yağız. En belirgin özelliği yumruk atmak."
dediğinde Yağız gülümsedi ve Baran konuşmaya devam etti.

"Yanındaki yakuşuklu ise Alper ve onun karşısındaki çukulata da Elçin." dediğinde bende kendimi tanıtmak istedim." Bende Dila."dedim ve Baran gözlerini kısarak düşünür gibi yaptı.

"Biliyor musun içimden bir ses senin en mükemmelötesihiperyakuşuklu kankanın ben olacağını söylüyor." dedi ve sırıttı bense onun bu hallerine gülüyordum.

Araba durduğunda yavaşca kapı açıldı ve herkes sırayla arabadan indiler. Elçin bana bakıp gülümseyerek "Hadi gelsene. Evde eğlence var, dönüşte bırakırız seni." dedi ama benim bir an önce eve gitmem gerekiyordu. "Hayır teşekkürler. Sonra görüşsek olur mu? Çünkü kızlar beni bekliyor." dedim. Baran arabaya koşarak geri bindi ve "Bende geliyorum pikaçuu." dediğinde Yağız sakin ama sinirli bir dilde Baran'a bakış attı ama Baran arabadan inmedi. Alper "Yağız sıkma kızı gel buraya. Engin abi bıraksın." dediğinde Baran yüzü asılmış bir şekilde arabadan indi. Kapı kapandı ve bende evin adresini Engin abiye verdim.

Araba normal hızla giderken başımı cama yasladım, dışarıyı seyretmeye başladım. Yavaş yavaş uyku çökmeye başlamıştı. Göz kapaklarım bana ihanet edercesine kapanıyordu. Daha fazla kendimi yormadan sessizliğe gömüldüm. arabanın ani fren yapması üzere karşı koltuğa uçmuştum resmen. Hayır derin uykudaki insana böyle yapılmazdı. Engin abi benim olduğum tarafa dönüp "Dila hemen arabadan in ve koşabildiğin kadar hızlı koş katiller burda!" dediğinde benimden vurulmuşa dönmüştüm hızlı bir şekilde şapkamı alıp kapıyı açtım ve arabadan indim, son süratle koşmaya başladım. Burası orman yoluydu ve onlardan kaçamanın tek yolu ormana sapmaktı. Ağaçlara çarparak ilerliyordum. Arkamdan tam üç kişi geliyordu. Büyük çalıların arkasına saklandım ve o üç kişinin benden uzaklaşmasını izledim. Yavaşça nefesimi verecekken boynumda hissetiğim demir şeyle nefesim boğazımda kalmıştı.

"Yakalandın küçük hanım."

*****

Yorum ve votelerinizi bekliyorum :))

8 HARFHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin