"Do something! she can't die!"

108 9 1
                                    

Muhtemelen en fazla 2 bölüm sonra final yapacağım.

29 Aralık

Hastahanenin kantinindeki sandalyelerden birine bıraktım güçsüz bedenimi. İki elimle tuttuğum karton kahve bardağını tek elime emanet edip sabahtan beri titreyen telefonumu arka cebimden çıkardım. Tarih ve saate bir göz attığımda yaklaşık 55 saattir uyumadığım gerçeği yüzüme tokat gibi çarptı. Sertçe yutkunup kan çanağına dönmüş gözlerimi birkaç saniyeliğine yumdum. Amacım uyumak değildi. İstesemde zaten uyuyamazdım. Gözlerim kapalı olsada yanıma oturan kişinin Justin olduğunu anlamam uzun sürmedi. Çünkü annemi ölüme uğurladığım son birkaç günde yanımdan ayrılmayan tek kişi Justin'di.

"Sen güçlü bir kızsın tıpkı annen gibi."

"Değilim. Değiliz. Annem beni bırakıyor Juss! Onun için bu hayata 23 yıl boyunca katlandım. Küçüklüğüme dair annemle olan tek bir anımı bile hatırlamıyorum. Ama yinede onun için hep nefes aldım. Çünkü her ne kadar anlaşamasak da ben ölürsem yaşayamayacağını biliyordum. Onun için babasızlığada annesizliğide katlandım ama o şimdi BENİ NE HALE DÜŞECEĞİMİ UMURSAMADAN BIRAKIP GİDİYOR ANNEM GÜÇLÜ FALAN DEĞİL KORKAĞIN TEKİ!" Cümlemin sonuna doğru isemeden bağırarak tüm hastahaneyi ayağa kaldırmıştım.

Elimde değildi onun beni göz göre göre bir çukura itip gitmesini sindiremiyordum. Onunla hiçbir zaman diğer anne-kızlar gibi olmamıştım. Biyolojik babama aşık olan annem sırf benim için onu terk etmişti. Ama onu bıraktığı için hep benden nefret etmiş benden esirgediği sevgisini başka adamlarla paylaşmıştı. 7 yaşımdayken annemi başka adamla öpüşürken gördüğümde bile onu anlamıştım.

Onun için sevgisiz büyümeyi bile sorun etmemiştim tek isteğim beni yalnız bırakmamasıydı. Ne zaman uyuduğumu ve ya yukarı çıktığımı bilmiyordum gözlerimi açtığımda loş beyaz ışığın altındaki hasta yatağındaydım. Ne zamandan beri uyuyordum? Aniden doğrulmamla sağ koluma keskin bir acı saplandı. Serum. Muhtemelen sakinleştirici vermişlerdi. Kanayan kolumu umursamadan iğnenin ucunu sertçe çekip yan ayak koridorda koştum. Sağ kolumdan damlayan kanlar beyaz seramikle buluşmaya devam ederken annemi haykırarak koridorda koşarak annemi arıyordum. Odayı bulmamla hızla içeri daldım.

Hemşire ve Justin'in benle konuşmalarını umursamadan annemin yanına çöktüm. Çok fazla zayıflamıştı. Küçük bir çocuk kadan kalan bedenini aydınlatan tek şey varla yok arası gülüşüydü. Elini iki elimin arasına aldım ve göz yaşlarımın akmasına izin verdim.

"Bella, güzelim kolun kanıyor bırakda hemşireler baksın." başımı olumsuz anlamda salladım. Daha da ısrar etmedi çünkü yapmayacağımı biliyordu. Birkaç dakika boyunca sadece koluna sarılıp huzur veren kokusunu içime çektim. Huzur dolu kokusundan ayrılmamı sağlayan tek şey annemin aniden başlayan öksürme kriziydi. Ağzından avuç dolusu kanlar gelirken doktorlar beni hızla yanından çekip onla ilgilenmeye başladılar.

"Hayır, hayır, hayır. Ölemez." Justin arkamdan bana sıkıca sarılıp herhangi ani bir hareket yapmamı engellerken anlamadığım şeyler fısıldıyordu kulağıma. Birkaç dakikanın sonunda doktorlar annemin güçsüz bedeninden çekilerek yeniden bana yer açtıklarında hızla yere çöküp annemle eşitledim yüzümü. Seyrek ve hırıltılı bir şekilde nefes alıyordu. Soğuk elini kavradığım zorla gülümseyip konuştu.

"Ölmek yeni başlangıç ilk adımdır. Ben asla ölmeyeceğim." ellerini elimden ayırıp kalbimin üzerine yerleştirip devam etti.

"Daime burada olacağım kızım. Unutma ölen tek şey bedenim olacak. Biliyorum sana sevgimi yeterince gösteremedim ama seni hep sevdim ve bu asla değişmeyecek. Senden asla nefret etmedim Bella. Sen benim en güçlü parçamsın her zaman ayakta kalacağını biliyorum." Birkaç kere daha öksürdü.

"Bunca zaman asla benden nefret etmediğin için sana minnettarım biriciğim. Seni seviyoru-" Cümlesini tamamlayamadan eli kalbimin üzerindeki yerden usulca yatağa düştü. Göğüs kafesi hareket etmeyi kesti.

"Hayır, hayır, HAYIR! BİR ŞEYLER YAPIN O ÖLEMEZ!"

Jelibon | Justin Bieber TAMAMLANDIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin