Sinirle telefonumun köşesini ısırdım. Ne yapıyorum ben ya. Yüzümü buruşturarak telefonu ağzımdan çıkardım ve Ashley'e döndüm.
"Umarım kıçına meteor çarparda 3 gün ateş sıçarsın Ash!"
Göz devirip bize yaklaşan adının Klaus öğrendiğim çocuğa seslendi. Çocuk diyordum çünkü benden 2 yaş küçük 1. Sınıf öğrencisiydi. Ash, Sam'den ayrıldım diye depresyonda olduğumu düşünüp bana sevgili arıyordu. Sinirle bacağına tekme attım. Sevgili falan istemiyordum zaten kalbimde biri vardı. İsmini dahi bilmediğim biri. Klaus teklif dahi beklemeden masaya oturunca ayağa kalkıp tepeden ona bakarak konuştum.
"Bak sevgili Klaus, tek hücreli arkadaşım sana ne dedi bilmiyorum ama yalan söylüyor. Senden hoşlanıyor ve beni de maşa olarak kullandı. Ben sizi başbaşa bırakayım."
Normalde böyle bir şeyi kesinlikle yapmazdım çünkü kimsenin duygularıyla oynamak doğru değildi. Ama Klaus'un Ash'ten nefret ettiğini bildiğim için bunu yapmakta bir sakınca görmedim. Onları bankta başbaşa bırakırken Ashley'in bana ettiği küfürleri duyabiliyordum. Arkamı dönüp sinsi bir sırıtışla ona öpücük gönderdim ve üniversitenin çıkışına doğru ilerledim. Bugün dersim yoktu zaten Ashley beni yaka paça getirmişti. Cebimden telefonumu çıkarıp Jelibon'dan mesaj gelip gelmediğine baktım. Gelmemişti. Onu sıkmak istemiyordum fakat içimdeki ruhumu kemiren merak duygusunu da yenemiyordum. Yüzümü asıp telefonu arka cebime sıkıştırıp yola devam ettim.
Yanından geçtiğim herkes bana uzaylı görmüş masum köylü gibi bakıyordu. Bu da neydi şimdi? Dikkatlerin bende olmasından nefret ederdim. Bu konuda fena halde özgüven eksikliğim vardı. Yol ayrımına gelince durdum. Evimin olduğu sağ sokağa ilerlemek yerine sola saparak uçurumun olduğu sokağa girdim. Az önceki bakışlar bana kendimi kötü hissettirmişti. Ne zaman böyle kötü hissetsem uçuruma gider oturup rahatlamayı beklerdim. Tıpkı şimdi olduğu gibi.
Uçurumun ucuna gelince tereddüt etmeden oturdum ve bacaklarımı aşağıya sarkıttım. Yükseklik korkum vardı ama aşağıda deniz olması beni rahatlatıyordu. Neredeyse yarım saat orda gözlerim kapalı denizin dalgalarını ve uğulduyan rüzgarı dinledim. Daha rahat hissediyordum. Arka cebimdeki durmaksızın titreyen telefonu çıkartıp ekran kilidini açtım. Tüm sosyal medya hesaplarımdan sayısız bildirim geliyordu. Popüler biri değildim en fazla kendi bölümümdeki arkadaşlarımdan oluşan sınıf WhatsApp grubundan bildirim gelirdi o kadar.
Bakmaya üşenip bildirimleri temizle tuşuna basarak temizledim. Ama yeniden bildirim gelmeye devam ediyordu. Evde bakmaya karar verip YouTube'a girip kulaklıklarımı çıkarttım. Bildirimler beni rahatsız etmişti ve bu da yeni yakaladığım huzurun beni terk etmesine neden olmuştu. Kulaklığı telefona takıp diğer uçlarını da kulaklarıma yerleştirdikten sonra telefonu elime aldım. Öneriler kısmında yeni bir şarkı vardı. Justin Bieber'ın 2U adlı bir şarkısıydı bu. Parmağımı şarkıya tıklamak için yaklaştırdığım sırada bir 'dank' sesi kafamda yankılandı. Şarkının kapağında ben vardım. Şaşkınlıkla ağzım aralanırken titreyen ellerimle şarkıyı açtım.
Y/N: Bella'nın açtığı şarkı 2U ve klibi kendimce düzenledim. Tabii ki telif hakkı yüzünden kafamdaki videoyu yapıp atamadım. O yüzden kafamdaki şeyi birazdan okuyacağınız kısımlarda yazmış olacağım. Ha bu arada Justin ve Bella hergün mesajlaşıyorlar ve arada Bella ona video bile atıyor. Ama ben bu kısımları yayımlayıp hikayeyi sıkıcılaştırmak istemedim.
Mükemmel ritim kullaklarıma dolarken, gözlerime akın etmiş yaşlarda yerle buluşuyordu. Şarkının sözleri Jelibon'nun dün bana yolladığı mesajlarla aynıydı. Jelibon'un benim için yazdığı sözler. Ağzımdan bir hıçkırık kaçarken videodan Justin'in dans edip güldüğü görüntüler gitti ve yerini benim sadece Jelibon'a attığım fotoğraf ve videolar aldı. Şarkının patlama kısmına gelince benim kahkaha atarken Jelibon'a attığım video eşlik etti. Ardından Justin'in güldüğü video. Beni fotoğraflarım sırayla gösterilirken ardından aynı pozlarla Justin'in fotoğrafları geliyordu. Purpose Tour'da ki Justin'in danslarında birini yaparken attığım video ekranın yarısını kaplarken diğer yarısını da aynı hareketleri yapan Justin kaplıyordu. Video sonuna kadar hep ben ve Justin'in videoları vardı. Benim için yazılan sözlere eşlik eden ikimizin videoları.
Şarkı bitince telefonu yere bıraktım ve ağlamaya başladım. Mutluydum fazlasıyla hemde. Ama bu benim istediğim bir şey miydi bilmiyorum. Jelibon'un, yıllardır hayran olduğum kişi olması. Aşık olduğum adamın, 6 yıldır koşulsuz sevip değer verdiğim adam çıkması kesinlikle hayalini kurmayı dahi cesaret edemediğim bir şeydi. Yeni bir hıçkırığı serbest bırakırken telefonumun bildirim sesi kulağıma doldu. Gelen mesajı hızla açtım.
Jelibon: Sanırım sana fena halde kapıldım Bells. Aldığım her nefeste o havayı benimle paylaşmanı istiyorum. (12:00)
🍁🍁🍁🍁🍁
Satır arası yorum yapsanız ya da en azından vote falan verseniz çok güzel olur. Düşünceleriniz benim için önemli. Sizi seviyoruummm ❤️
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Jelibon | Justin Bieber TAMAMLANDI
Historia CortaBilinmeyen Numara: Hey selam! Kim olduğumu sorgulamadan sadece bana gerçek bir dostluğun nasıl olduğunu hissettirir misin? 🌌13 Ağustos pazartesi 2017🌌