Önceki bölümleri düzenlemeye alacağımı söyledim ama şu sıralar proje ödevleri sözlüler ve sınav üçkeni arasına kaybolmak üzreydim diye bırakıp buraya doğru düzgün girmeyi, ölmeyeceğimi bilsem nefes bile almam. Dün The 100 adında yeni bir diziye başladığım için bugün de tembellik edip dizi izleyeceğim. Yarın bölümleri düzenlemeye başlayacağım. Görüşürüz!
🍁🍁🍁🍁🍁
Bölüm Şarkısı: Sia - I'm In Here
Murphy kanunlarına göre doğru insan tamda beklenmeyen anda karşımıza çıkan insandır. Her kalabalık ortama, üzerimizde en kibar elbiseler, en içten gülücükler alıp gideriz. Herkesin alnında ne yazar okumaya çalışırız. Gel gör ki doğru insan, sen eşofman terlikle markete çıktığın zaman düşürdüğün parayı arkandan sana yetiştirmek için koşan insandır aslında. Doğru insanı ararken girilen şekil şemal, bizi onun için doğru olmaktan çıkarır aslında.
En doğru, en doğal olandır. Bunu unutur, o bizi yüzlerce metreden seçsin diye şatafata boğarız kendimizi. Bu sebeple bekleyiş kaybettirir insana aslında aynı şekilde arayış da. Çünkü gerçek, yağmuru seyrederken yalnızlığa ağlamaktır. Aramak ya da beklemek değil aslolan görebilmektir. Herkes için doğru bir insan vardır. Ve ben kendimkini çoktan kaybettim. Sağ tarafımdan –benden birkaç sıra uzaktan- gelen ağlama sesiyle düşüncelerimden sıyrıldım.
Hayley, sıraya kapanmış bir şekilde hıçkırarak ağlıyordu ve muhtamelen sesinin fakında değildi. Sessizce yanına oturup kolumu omzuna atarak yüzümü ona yaklaştırdım. Hayley, sınıfın kilolu kızlarından biriydi. Ama kalbinin güzelliği yüzüne öyle güzel yansımıştı ki hayran olmamak elde değildi. Tabii insanların kalıplaşmış güzellik kanunlarına göre kilosu yüzünden çirkinler sınıfındandı.
"Hayley, neden ağlıyorsun?" İyi misin diye sormayacaktım. İyi olmadığını biliyordum. Başını yavaşça sıradan kaldırıp şişmiş gözlerle bana baktı.
"Unut gitsin Bella, o piç kurularıyla uğraşmak boşa kürek çekmekten ibaret."
"Yine seninle uğraştılar mı?" Belli belirsiz kafasını salladı. Ağzımı açmamla sanki dublaj yapıyormuşum gibi başka bir sesin kulaklarıma dolması bir oldu.
"Hey Bella! O şişman orospuya yardım edecek kadar hasta değilsindir umarım. Unut gitsin o şişkonun salya sümük ağlaması kimin umrunda! Eğer dalga geçilmek istemiyorsa her önüne geleni yememeliydi." Sinirin damarlarımda kol gezdiğini hissedebiliyordum. Sinirle yerimden fırlayıp arkadaki okulun popüler çocuklarının yanına giderek önlerinde dikildim.
"Hayatımda gördüğüm en taş kalpli insanlarsınız. Bir insanın dış görünüşüyle dalga geçmek nasıl hoşunuza gidiyor aklım almıyor. O kız bedeninden ibaret değil. Sizin aksinize bir kalbi ve karekteri. Burda belki ilaçları yüzünden böyle olmuş edebiyatı yapmayacağım çünkü bu en sizin kadar saçma. Belki istediği şeyi yiyerek bedenine acı çekirmek istememiştir canı istemiş yemiştir. Ne yaparsa yapsın nasıl görünürse bu ondan başka kimseyi ilgilendirmez." Tam dönüp gidecekken yeniden şok olmuş yüzlere bakarak konuştum.
"Kalplerinizde, beyinleriniz gibi körelmiş. Yazık."
🍁🍁🍁🍁🍁
"Naber lan çayıma batırdığımda erimesinden korkup 2 saniye sonra geri çektiğm bisküvim."
Omzuma atılan kol ve sesin sahibine çevirdim bakışlarımı. Carl. (Y/N: Hatırlamayanlar için, Carl Justin'in ünlü olmayan en yakın arkadaşlarından biri. Daha önceki bölümlerde Bella ile olan mesajlaşmaları var.)
"Aman Tanrı'm Mark!" Hızla kollarımı Carl'ın bedenine doladım. Onun burada ne işi vardı?
"Kız zaten 3 kilo bir şeysin bak dayanamayıp bende sarılırsam üstüne basılan sakıza dönersin. Kız çekilsene!"
"Aman be özledim sarılayım dedim hemen götün kalktı."
"Oy kızdın mı sen? Bu boyla kızınca Angry Birds'e dönüyorsun he." Dedikten sonra çatılmış kaşlarımı elleriyle düzeltip beni koca kollarının arasına aldı.
"Özledim seni, ibne Justin senle görüşürsem tüm dondurulmuş pizzalarımı çöpe atmakla tehdit etti diye gelemedim. Neyseki 127 pizzamın tamamını 1 ayda bitirdim de kavuştum." Kollarından sıyrılıp karşımdaki sandalyeye oturttum onu.
"Ne yani Justin hepinizi benden uzaklaştırmaya mı çalışıyor?" Omuz silkti.
"Aslında sadece beni. Beyfendi saçma bir şeyler söyleyip seni üzerim diye korkuyormuş." SJustin beni zaten üzeceği kadar üzdü. Carl'a cevap vermek yerine onun burda olmasına sevindiğimi garsona dev boy pizza getirmesini söyleyerek belirttim.
"Aslan yengem benim!" Ters ters bakarak masadaki küçük vazoyu bir silahmışcasına havaya kaldırdım. Carl teslim olurcasına ellerine havaya kaldırdı.
"Yenge dediğim için mi yoksa aslan dediğim için mi kızdın benim sevimli Angry Bird'üm." Vazoyu ona fırlattım. Eğilerek son anda vazo siparişlerimizi getiren garsonun ayak uçlarına düştü. Mahçup bir şekilde adama gülümseyip yerime oturduktan sonra alttan Carl'a tekme attım.
"Carl, dökül bakalım neden geldin?"
"Aşk olsun ben hep kafamda bir kurnazlık olunca mı yanına geliyorum?"
"Evet."
"Beni çok iyi tanımışsın yiğidim." Ağzına koca bir pizza dilimi daha atıp konuştu.
"Justin'e onu yok edeceğini söylemişsin. Helal olsun be! O yılışık mankenle çıkıp seni bıraktığı için o kel herife kızgınım. Dökül bakalım napacaksın ona. Her anında destek olurum sana."
"Yok öyle bir şey Carl. Bir hal yapıp o herif için enerjimi harcamak istemiyorum." Bana 'ciddi misin?' bakışları atınca omuz silkip elindeki pizzayı alıp tek seferde mideye indirmeye çalıştım. Eee, ben kendimi Carl'a kıyaslarsam olacağı buydu. Pizzanın yarısı ağzıma sığmayıp üzerime düştü. Carl beni umursamadan yeni bir dilim alıp tekrar konuştu.
"Aklımda çok piç fikirler var. İtiraz hakkın yok. Lafının arkasında olacaksın. Yarın buluşup o vizyonsuz herife gününü göstermeye başlıyoruz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Jelibon | Justin Bieber TAMAMLANDI
Historia CortaBilinmeyen Numara: Hey selam! Kim olduğumu sorgulamadan sadece bana gerçek bir dostluğun nasıl olduğunu hissettirir misin? 🌌13 Ağustos pazartesi 2017🌌