Final konuşması falan yapmakta iyi değilim. Bu benim bitirdiğim ilk kitap o yüzden fazlasıyla alışmıştım. Bitirince kendimi boşlukta hissetmeye başladım. Her neyse 2. bir kitap gelir mi emin değilim. Kitabın şu anki okunma sayısı 1.1K ve vote sayısı 143. Eğer kitap 2k okunma ve 300 vote alırsa 2. kitap gelebilir. Biraz zor ama kitabı paylaşarak, yorum yaparak öne çıkmasını sağlarsanız okunma sayısı artar. Sonra görüşürüz.
Bölümü şarkıyla okuyun. Bitince yeniden başa sararsanız daha iyi olacaktır.
Bölüm Şarkısı: Eurielle - City of The Dead
Yılbaşı Sabahı - 31 Aralık
Justin'den;
Buruk bir gülümsemeyle antidepresanların etkisindeki Bella'ya baktım. Mobilyaların üzerinde dans ederek kafayı buluyordu. Ya da beni bıktırıp dışarı çıkmamızı sağlamaya çalışıyordu
"Güzelim in ordan. Son kez söylüyorum hiçbir güç beni o hippilerin cirit attığı yere götüremez."
***
Yılbaşı Akşamı"Biraz hızlan Jelibon'um tüm eğlenceyi kaçıracağız." Gözlerimi devirip adımlarımı hızlanırdım. Eğlenceyi seven birisiydi ama bugünki amacı sadece annesinin yasını daha fazla tutmak istememesiydi. İkimizde o bataklığa sürüklendimi bir daha çıkamayacağının farkındaydık. Sonsuza kadar acılarını hissetmeyi red edemezdi ama şimdilik elimizden geldiğince umursamayacaktık. Otoparkın içinde zıplayarak koşan Bella'ya yetiştim.
"Sevimli olduğunu mu zannediyorsun?"
"Bence çok sevimliyim." Dedikten sonra durup gülümsedi.
"Kesinlikle sana katılıyorum." dedim ve onu göğsüme yaslayarak sarıldım. Bu gülüşünde içindeki kırık kızın payı yoktu. Saf mutluluk ve samimiyet vardı. Nasıl bu kadar güçlü olabiliyordu? Sonunda otoparktan çıktığımızda beni nasıl tek bir öpücüğüyle buraya gelmeye ikna ettiğini sorguladım. Tanrım! her yer yarı çıplak sallanan bedenlerle doluydu. Gitmeyi teklif edeceğimi bilen Bella'nın attığı köpek yavrusu bakışlarına dayanamayıp, beni eğlencenin ve müziğin tam mekezine sürüklemesine izin verdim. Kesinlikle en tuhaf yılbaşını geçirecektim.
***
Etrafta salınanan bedenler. Sarhoş beyinler. Birbirine karışmış onlarca belki yüzlerce parfüm kokusu. Ve tüm bu berbat çöplüğün ortasında kendine has tuhaf dansını yaparak en ufak gülümsemesiyle bile yıldızları kıskandıracak kadar parlayan sevgilim. O kollarımın arasındayken mutluydum. Sanki 4 yaşımdan beri hayalini kurduğum onlarca şeyin bir araya gelmiş hali gibiydi. Benim için özelden bile öteydi. Onu kaybetmekten deli gibi korkuyordum ve şu sıralar bu korku tüm bedenimi çevrelemişti. Belki de bu yüzden en çok eğlenmem gereken günde somurtarak etrafı izliyordum.
"Juss, eğer cidden istiyorsan gidebiliriz."
"Sorun yok güzelim. Tuhaf bir duygu tüm benliğimi çevrelediği için keyifsizim o kadar." hareket etmeyi kesip yüzümü avuçlarının arasına alınca belindeki kollarımı daha da sıkılaştırdım.
"Problem her neyse bana anlatabileceğini biliyorsun değil mi?"
"Sadece seni kaybetmekten korkuyorum."
"Böyle düşünmene sebep olan ne? Seni asla bırakmayacağım. Unuttun mu biz aynı nefesi paylaşıyoruz. Senden ayrı kalırsam nefesim kesilir. Asla ayrılmayacağız." cevap vermedim, sadece dokunmaya kıyamadığım dudaklarını öperek duygularımı hissettirmeye çalıştım. Bir bank bulup oturduğumuzda konuyu değiştirerek bu kasvetli havadan kurtulmayı amaçladım.
"Bells, küçükken en çok neyin hayalini kurardın?"
"Aile kavramı olan bir evde büyümek isterdim,birbirine sımsıkı sarılan düşünce sımsıkı tutan bir şefkat.Kötü adamların neden kötü olduğunu düşündüm ve buldum arkada bırakacakları birileri yok,düştüğünde elinden tutacak birileri yok bu hayatta daima ayaklarını çivilemek zorunda hayata çünkü düşerse onun tutunacak bir kanadı olmadı.Yarımdı ve eksiğini tamamlayabilmenin tek yolu yalnız kalmaktı,kim ona şefkat eli uzatsa onu paramparça edecekti.En büyük şifa,çivilediği ayaklarıyla elini uzatan insanların bileklerini kırmaktı. Böyle biri olmamanın hayalini kurardım." derin bir nefes aldı ve yeniden konuştu.
"Her neyse soru sırası bende. Peki dünyanın en büyük yalanı ne?" Biraz düşünür gibi yaptım. Aslında net bir cevabım yoktu. Dünyanın binlerce yalanı vardı. Ama en büyük olanı ise,
"Hayatımızın belli bir anında, yaşamımızın denetimini elimizden kaçırırız ve bunun sonucu olarak hayatımızın denetimi yazgının eline geçer. Dünyanın en büyük yalanı budur sanırım."
Ellerimden tutup beni ayağa kaldırdı. Önce sımsıkı sarılıp daha sonra dudaklarını dudaklarıma kitleyerek ruhlarımızı birbirine sardı. Olduğum yerde değildim. Hiçbir zaman bulunduğum yere ait hissetmemiştim. Onun yanı dışında. O yanımdayken nerede olursak olalım hep olduğum yere aitmiş gibi hissediyorum. O yanımdayken sorunlar görünmez bir bulut oluyordu. Dudaklarını dudaklarımdan ayırdığı sırada eş zamanlı olarak kulağıma ardı ardına 3 kez ateş etme sesi geldi. Mermilerin hedefi kimdi? Bella'yı omuzlarından tutarak yüzüne baktım. Ağzından kan geliyordu. Daha sonra benden destek alan bedeni yere yığıldı.
Kurşunların hedefi O'ydu.
Yere çöküp başını kucağıma aldım. Ölemezdi. Bunun için tek bir sebep yoktu. İlk defa gerçekten mutlu olmak için bir adım atacaktık. Beni yarı yolda bırakamazdı. Gözlerim kan gölüne dönmüş karnına kaydığında gözyaşlarımı daha fazla tutamadım. Aynı anda binlerce şey hissediyordum. İnci gibi dişlerine bulanmış kan ile nefes nefese kalarak ufak bi tebessüm bahşetti. Az önceki kalabalık etrafımızda bir daire oluşturarak bizi izliyordu sadece.
"Jelibon'um. Ağlama sakın."
"Ağladığım falan yok. Sakın gözlerini kapatma Bella. Benimle kal. Beni yalnız bırakamazsın. Sakın pes etme." zorlukla nefes alarak yeniden gülümsedi önce kana bulanmış elini yüzüme yerleştirdi daha sonra konuştu.
"Ağlama. İçim ölüydü zaten benim. Gözlerimi kapatacağım sadece. Anneme kavuşacağım sevgilim. Seni bırakmamak için yemin etmiştim ama bilirsin ben kötü bir yalancıyım. Ölü ruhumu ayakta tuttuğun için sana minnettarım. Seni seviyorum."
Ve gözlerini bir daha açmamak üzere kapattı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Jelibon | Justin Bieber TAMAMLANDI
Short StoryBilinmeyen Numara: Hey selam! Kim olduğumu sorgulamadan sadece bana gerçek bir dostluğun nasıl olduğunu hissettirir misin? 🌌13 Ağustos pazartesi 2017🌌