Ya 1K olmuşuz bee. Tam 1030 okunma bu bile benim için fazla. Ben bu sevinçle burdan Ameriga'ya kadar halay çekerek gidebilirim. İlginiz ve seyrek de olsa -yazar burda trip attı- vote/yorumlarınız için size minnettarım.
Bölüm Şarkısı: Weathers - Happy Pills (Medya'ya bıraktım şarkıyı)
Justin'den
"Yüzünden gözyaşlarının sel gibi aktığını hatırlıyorum.Sana asla senin gitmene izin vermeyeceğimi söylerken.Tüm o gölgeler neredeyse senin ışığını öldürecekken.Senin bana 'beni burada yanlız bırakma' dediğini hatırlıyorum. Ama bunların hepsi öldü ve gitti ve bitti bu akşam." Bella'nın yanına çöküp bende onunla birlikte annesinin mezarını izlemeye başladım.
"Güvenlik muhabirleri uzaklaştırdı görüntü alamazlar. Ve taziye dileklerini herkes sunup eve gitti, güzelim artık bizde gitmeliyiz."
"Onu burada bırakamam o karanlık ve yalnızlıktan nefret eder. Burada kalacağım."
Kendimi tek bir saniye onun yerine koyamıyordum. Canı yanıyordu biliyordum. Elimden bir şey gelmediği gibi ona yardım etmek için üzmüştüm, üstelik bir halta da yaramamıştı. Onu annesiyle olan son günlerinde mutlu etmek yerine bir de ben üzmüştüm. Bu kadar acıyı hak etmiyordu. Gözlerimin dolduğunu hissettiğimde düşüncelerimden sıyrılıp üzerimdeki montu çıkardım ve Bella'nın omuzlarına asıp, onu kucakladım.
"İstediğin kadar kalabiliriz güzelim."
*****
En son bu kadar derin canımın yandığında intihar eden ruhumla karşılaşmıştım.Düşüncelerim çığlık çığlığa kalıyor,buradan bir çıkış yok.Her düştüğünde elinden tuttuğum insanlar gidiyor.Ruhumun acısını gülüşlerimde saklıyorum, canım yanıyor çok yanıyor.
O mezarlıkta ne kadar birbirimize sarılarak oturduk bilmiyorum. Ne kadar göz yaşı döktüm bilmiyorum. Döktüğüm hiçbir gözyaşı kalbimdeki yangını söndürememişti. Ve muhtemelen Juss burada olmasaydı çoktan annemin yanında oturmak yerine yanındaki toprak yığının altında olurdum. Yeni doğan güneşin ilk ışıkları yüzüme vurmasıyla kendime gelip ayağa kalktım. Muhtemelen kan çanağına dönmüştü gözlerim. Üzerimi silkeleyip arkamı dönmek için bir hamle yaptığım sırada Justin bileğimi kavrayıp gitmemi engelledi.
"Belki şuan ağlamak için zaman kolluyorsun, bir an önce gece olsa da yorganıma sarılıp ağlasam diyorsun. Belki yanında güçlü görünmen gereken kişiler var. Hatta belki daha önce denedin ağlamayı, ama insanlar hep dalga geçti. Acını küçümseyenler olabilir, seninle dalga geçenler olabilir, senden nefret edenler olabilir ve hayatın boyunca hep olacak. Kaçmaya çalışıyorsun şuan, ama kimden kaçtığını biliyor musun? Kendinden mi yoksa insanlardan mı? Bu sorunun cevabını bul, kendini anlamaya çalış. Utanma, kendini kimseye sevdirmek zorunda değilsin. Kimse seni anlamak zorunda değil ve sen kimseden saklanmak zorunda değilsin. Belki aklında bir şeyler var ama yapmaya korkuyorsun. Arkamda dururlar mı acaba diye soruyorsun kendine. Ne yapmak istiyorsan tam şuanda onu yap. Arkanda kimin durduğunu gör, insanlara güven, yıkılmaya alış. Çabuk toparlan. Bu uzun bir maraton ve düşeni eziyorlar. Ezilenlerden olma ve kendine güven. Kendini sevmeyi başkasından öğrenmene gerek yok. Ben sana inanıyorum, bunu yapabilirsin. Kendine izin ver, özgür ol."
Daha içimdeki fırtınalara ben bile bir anlam yükleyemişken beni anlaması korkunçtu. Ocak ayının soğuğuna karşı gelememiş, buz gibi parmaklarımı zorla hareket ettirip, parmak ucuma kalktım ve yakasından utup kendime çekerek dudaklarına uzun bir öpücük bıraktım. Her öpücükte sanki buz tutan bedenim ısınıyor, alevler içinde olan ruhum sakinleşiyordu. Onun bana iyi gelişini uzun zamandır unutmuştum. Öpücüğü bile beni o kadar iyi hissettiriyordu ki etrafımızda kamp kurmuş onlarca muhabiri unutmuştum.
Kesinlikle medyaya "Justin'in yaralı eski sevilisi Justin'e muhtaç. Zavallı kız!" olarak çıkacaktım.
***
Diğer Bölüm Final :)))))
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Jelibon | Justin Bieber TAMAMLANDI
Short StoryBilinmeyen Numara: Hey selam! Kim olduğumu sorgulamadan sadece bana gerçek bir dostluğun nasıl olduğunu hissettirir misin? 🌌13 Ağustos pazartesi 2017🌌