İki olmazin bir oluşuna şahit, toz kokulu kitaplık, ince belli çay bardağı ve kuru üzüm taneleri.
Aynı şiirin ayrı dizeleriydi onlar, aynı caddenin ayrı kaldırımlarının bekçileri.
Koşmaktan yorgun düşmüş kolları, aglamaktan kurumuş dudakları aşkın nemine kanmak istemişti.
Ve belkide bundan kûn dendi iki harda kavrulmuşa, iki aşktan kaçmışa kim bilir..
Konusmaktan sağır olmuş ınsanlığın içinde kutbun en zıttında buldular birbirlerini.
Pencerenin pervazına pervasızca dalmış rüzgârda uçuşan örtüsü sözünü dinlememisti yine,
İnce telli saçları, tıpkı adamın tütün ve odunsu kokusunun dinlemediği gibi.
Masaya yaslayip seyreyledi havvagillerden tekini, kim bilir hangi ameline xuda hediye verdi.
Kız yeşil kitaba aşıktı adam ise kırmızı kitaplara, kız mucizelere hayran adam ise efsunlu hitaplara.
Kız ürkekdi cok yanmıştı canı, sinesinde kanayan nice yara taşırdı. Adam yarasına derin nurlar aşırdı.
Çığlık çığlığa haykırsın isterdi sinesindeki derdi. Adam bilirdi bağırmak fayda etmez us ile akıl verdi.
Kız hazineler gizli bir deniz, adam okyanuslar sakli göl.
Kız sarılmak istese batan kaktus, adam dokunani hayran kılan gül.Yarali ürkek bir serçeydi, adam sesiyle aşıklara guryan eden bülbül.
Adam kocaman kanatlarını kızın üstüne serdi golgesinde bir ömür huzura erdi.
Hırçındı haylazdi ama sonunda kalbini davut sesliye verdi.
Aşkı edebiyle yaşayıp iki eveti ebede düğümleyen tüm çifte kavrulmuşlara ithafimdir...
#G.Z.T.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖYLE İŞTE
PoesíaBir kerbela çığlığla sesleniyorum yesribin ölüm sessizliğindeki ruhuna ; Ben ki yetim ve yitik bir umut kervanına bel baglamis, varlığını susuzluktan serap görmüş gözlerime ab-ı hayat bilmişim.. Değer mıydı ? kalbimi kırık ,hanemi yıkık koymaya! Ey...