"Pekâlâ, bugün neden ağladığını sormayacağım," dedi Jimin ranzasından kalkıp yanıma doğru adımlarken sessizce. Battaniyemi kaldırıp girmesi için ona yer açtım. "Zaten bir şey olduğunda bana anlatacağını biliyorum. Sadece sana zaman veriyorum."
Burnumu çekip kafamı salladım ve Jimin'e iyice sokuldum. Gerçekten ona sahip olduğum için çok şanslıydım.
Ne zaman ağlasam ya da gülsem yanımda o oluyordu. Düştüğümde ayağa kaldırmak yerine kendisi de düşüyordu, ağladığım zaman güldürmek yerine o da benimle ağlıyordu. Jimin gerçekten en iyi dosttu.
"Ağlama artık TaeTae. Jiminie'n her zaman yanında olacak. Niye ağladığını tavuk mu yumurtadan çıkar, yumurta mı tavuktan sorusunun cevabı kadar merak etsem de bir şey sormayacağım ama lütfen ağlama." bu dediğine kıkırdadığımda o da gülümsedi. Ondan ay farkı olarak büyük olsam da böyle durumlarda Hobi hyungtan bile olgun olabiliyordu.
Ve şey, tüm derslere girmediğimizi duyunca Hobi hyung bizi bir güzel azarladı. Orası bambaşka bir konu.
"Uyu artık. Yarın okul var. Zaten bugün azar yedik, bir de uyanamazsak sıçar ağzımıza iyice, biliyorsun."
"Biliyorum ChimChim. İyi geceler."
"İyi geceler TaeTae."
***
"Off! Her yerim ağrıyor ya." söylene söylene kalktığımda Jungkook bize sinirli sinirli bakıyordu. "Ne var Jungkook?""Niye gece beraber uyudunuz?"
"Jimin kalk, seninki beni öldürecek." Jimin'i dürterken bir yandan da Jungkook'u sinir ediyordum. Bazen sevgili gibi davranıyorlardı. Bunun çoğu zaman gerçek olmadığını bilsem de Jungkook rol yapmakta çok iyiydi. (Y/N= Hadi ordan!)
"İkinizle de uzun süre konuşmayacağım. Özellikle Jimin hyungla."
"Kookie'm! Buraya gel!" sonunda Jimin uyandığında Jungkook bana sinirle bakmayı bıraktı.
"Uyuyamadını söyleseydin seninle yatardım hyung. Ne diye bununla uyudun ki?"
"Lan Jungkook! Ben de senin hyungunum. Şimdi seni dövsem yeridir." yastığı Jungkook'a fırlatmamla Jimin'de üzerime atladı.
"Sen kimsin de benim Kookie'me yastık atarsın?" beni gıdıklamaya başladığında Jungkook'ta ona yardıma geldi. İkisi de hayvan gibi güçlü olduklarından, özellikle Jimin, altlarında kalmıştım ve cidden altta kalanın canı çıkmıştı.
"Hey! Ne oluyor burada?" Hobi hyung duştan çıkıp odaya girdiğinde kısa bir süreliğine de olsa beni serbest bırakmışlardı ama sonra ittifak tamamlanıp Hobi hyungta onlara katıldığında gerçekten nefes almakta zorluk çekiyordum.
"Durun, ne olur durun," yalvarışlarım sonunda içlerinde kalan ufak vicdan kırıntılarına ulaşınca beni serbest bıraktılar. Gıdıklanmanın etkisiyle uzun bir süre daha güldüm durdum. Daha doğrusu herkes gülüp durdu.
Ve ben bir kez daha mükemmel bir aileye sahip olduğumu anladım. Neden iki de bir bir şeylerin farkına varıyordum, inanın ben de bilmiyorum.
Gülmelerimiz durunca hepimiz de okul için hazırlandık ve istemeyerekte olsa okullarımıza gittik.
***
"Bu soruyu sen çözmek ister misin Taehyung?" fizik öğretmeninin yazdığı soruyu daha okuyamazken benden çözmemi bekleyince kafamı iki yana hızla salladım.
"Ben çözemedim."
"Yardımcı hyungun kim Taehyung? Anlamadığın bir konu olduğunda ona danışman gerekiyor."
"Ah hocam, kendisi beni siklemiyor bile. Ne yardımı?" demek istesemde, "Kim Seok-Jin hyung." diyip başımı öne eğdim.
"Teneffüste yanıma gel." öğretmenimin dediğine kafa sallayıp yerime oturdum. Bir de bu eksikti.
"Sıçtın biraderim hayırlı olsun." dedi Jimin arka sıradan.
"Ah, hem de nasıl..." dedim ve ders ile olan alakam o dakikadan sonra iyice koptu.
Zil sesi tüm sınıfı doldurup herkese neşe verirken ben öğretmenimin arkasından pıtı pıtı ilerlemeye başladım. Fizik öğretmenimiz cidden çok oteriter bir insandı ve bu beni fazlasıyla geriyordu.
Fizik laboratuvarına geldiğimiz de kapıda Jin hyungu görmeyi tabii ki beklemiyordum. Kısa bir süreliğine gözlerimiz birleşince avuçlarım terlemeye başlamıştı. Ellerimi pantalonuma silip Jin hyungun önünden labaratuvara girdim.
"Jin, neden öğrencin ile ilgilenmiyorsun?" Fizik öğretmeninin dediği şeyle dehşete düşüp Jin hyunga baktım. Gözlerini sabit bir noktaya dikmiş dinliyormuş gibi yapıyordu. "Bundan sonra Taehyung ile ilgileneceksin. Hem bu senin eski derslerini de hatırlamana yardımcı olacaktır. Anladın mı?"
"Anladım." dedi soğuk bir sesle. Ben ise hâlâ hayret içindeydim.
Neden böyle bir şey demişti ki bu hoca? Sadece soruyu anlamamıştım, cidden ama!
"Çıkabilirsiniz." saygı gereği öğretmenin önünde eğilip labaratuvardan çıkacakken bir el beni ensemden yakaladı.
"Sana çocuk dedim diye gidip beni öğretmenlere mi şikayet ettin? Bu zaten başlı başınca çocukluk değil mi? Çocuk olmadığını düşünüyorsan, çocuk gibi davranma. Ben de o zaman çocuk olmadığını kabul ederim belki." omzuma çarpıp beni bu söyledikleri ile geride bıraktığında bir daha ağlamaya başlayacağımı hissedip koşarak kendimi tuvaletlere attım.
Ne ben çocuktum ne de Jin hyung beni ezebilecek kadar benden büyüktü. Bunu ona kanıtlayacaktım.
Heeyyy!!
Çok sık bölüm atar oldum ama ileri de atmayacağımı biliyorum. O yüzden de bol bol atabildiğim kadar atayım dedim.
Sizleri ve TaeJin'i çok seviyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
광선 "Gwangseon"// TAEJIN
FanfictionGwangseon; ışık hüzmesi demektir. Kim Taehyung'un hayatına bir kura ile giren Seok-Jin'in hikayesi. #929 #821 #603