"Seni bilmem Taehyungssi ama," durdu ve güldü. "Ben reşitim ve çok aşığım."
Duyduklarım karşısında kalbim bir yarış atı misali atmaya devam ederken etraf uğuldamaya başlamıştı. Bu dedikleri gerçek olamazdı, değil mi?
Elleri tekrar yanaklarıma doğru giderken onları durdum. "Sarhoşsun hyung." dedim. "Yarın bu dediklerini hatırlamayacaksın bile. Lütfen dur."
"Tepedeki ay ışığı kadar aydınlığım ve ne dediğimin farkındayım Taehyungssi." fısıldadı. "Lütfen beni kabul et." Tekrar alınlarımızı birbirine yasladığında derin bir nefes aldım.
"Seni tahmin ettiğinden daha önceden beri seviyorum hyung." dedim ve gözlerine baktım. "Çok seviyorum." Mükemmel dudaklarından bir kıkırtı döküldü.
"Biliyorum." dedi sadece gözleri ile beni yiyip bitirirken.
"O zaman neden daha önce gelmedin?" yutkundum ve cevabını duymak için gözlerimi kapattım.
"Seni incitmekten korktuğum için." dedi baş parmağı ile dudak kenarımı okşarken. "Eğer sana daha erken gelseydim daha erken ayrılmak zorunda kalırdık. Ben seninle ayrılmak istemediğim için bekledim. Hep seninle olmak için." gözlerimden bir damla yaş süzülürken beni kendine çekti. Onun o huzur veren kokusu beni sarmalarken bu gece ikinci defa onun önünde ağladığım için kendimden nefret ettim. İnsanların yanında, hele de Jin hyungun yanında, ağlamaktan nefret eden ben ikinci kere ağlıyordum.
Beni saran kolları sıkılaştığında bir nebze olsun rahatlamıştım. Kafamı göğsüne koydum ve orada öylece ölene kadar kalmayı diledim.
Ne kadar öyle durduk bilmiyordum ama çalan telefon sesim ortamın içine etmişti. Cebimden zar zor çıkardığım telefona baktığımda Hoseok hyungun aradığını görmem sıçmış olduğum gerçeğini gösteriyordu.
"Açsana?" dedi Jin hyung kaşlarını çatarak.
"Açmasam?" dedim ve en şirin olduğunu düşündüğüm gülümsememle ona baktım.
"Kim arıyor?" dedi bu sefer biraz daha gevşedi. "Hoseok mu?" kafa salladığımda telefonu elimden aldı ve açtı. "Ne var?"
"Jin?" dedi Hoseok hyung karşı taraftan. Sesi buraya kadar geliyordu. "Taehyung seninle mi?"
"Evet? Bir sorun mu var?" Jin hyung duyduğu endişeli ses karşısında dikleşirken ben tırnaklarımı yiyordum.
"Saatin kaç olduğunun farkında mı o? Neredeyseniz getir gel onu. Delirdim meraktan burada!" Jin hyung hafif bir kahkaha attığında onun bir kez daha çok yakışıklı olduğunu fark ettim. Ama Jin hyung ay ışığında ve beni öptükten sonra daha yakışıklı oluyordu.
Ay! Ne diyorum ben?
Telefonu kapatıp bana geri uzattığında ayağa kalktı. "Gel. Seni yurda bırakmam lazım." istemeye istemeye ayağa kalktığımda elimden tuttu. Kafamı ona çevirdiğimde bana bakmadan gülümsüyordu. Yanaklarımın kızardığını tüm vücudum da hissederken ben de gülümseyerek önüme döndüm ve yürümeye başladık.
Uzun bir yürüyüş sonunda yurt göründüğünde derin bir oh çektim. Yurda kadar Jin hyung elimi bırakmamıştı ve ellerimiz terlese bile bu umrumuzda değildi.
Yurdun kapısı biz daha çalmadan açıldığında bizi gören Jungkook ilk önce kaşlarını çattı. Daha sonra gözleri ellerimize kayınca çığlık atarak içeri girdi. "AMAN TANRIM EL ELE TUTUŞUYORLAR!"
"Off, gerizekalı." söylene söylene yurda girdiğimde Jin hyung kahkaha atıyordu ve Jungkook yüzünden Hoseok hyung ve Jimin şok içinde bize bakıyorlardı.
"Neden geç kaldığı anlaşılıyor." dedi Jimin gözlerini devirip ilgisini bizden çekerken.
"Sen kapat çeneni." dedim ve ellerimi sıktım. Bu sayede Jin hyungun da elini sıktığım için yavaşça koluma dokundu.
"Tae... Taehyung. Elim?" Hemen ona bakıp ellerimi çektiğim de güldü tekrar.
"Siz? Ne ayak?" dedi Hoseok hyung. "Çıkıyor musunuz yoksa?" yanaklarım tekrar ve tekrar kızarırken Jin hyungun sesini duydum.
"Daha teklif etmedim. Şuan flört aşaması denilebilir."
"Ne?" dedim bir yandan da öksürürken. Hoseok hyung kahkaha attı.
"Bunu hemen Yoongi'ye söylemeliyim."
"Hyung!" dedi Jungkook bana sarılırken. "Tebrik ederim hyung!"
"Salak sus. Daha bir şey yok." dedim kulağına fısıldayarak. O sırada Jin hyungla göz göze geldiğim de bana gülümsedi. Ben de gülümseyerek kafamı Jungkook'un omzuna koyup sakladım.
Jungkook benden ayrıldığında Hoseok hyung çoktan Yoongi hyungu arayıp olanı biteni anlatmıştı. O yetmezmiş gibi Namjoon hyunga da söylemişti. İkisi de bana ve Jin hyunga imalı mesajlar atıp duruyorlardı.
Mesajları kontrol ederken çoktan herkes balkona geçip oturmuştu. Yoongi hyungun kalpli emojiler atıp durması kahkaha atmama sebep oluyordu ve ben kendimi durdurmakta zorlanıyordum. Jin hyung ise ikisinden de büyük olduğu için onları engellemişti. Hayat ona güzeldi cidden.
Jin hyungla ikimiz balkondaki koltuğa oturmuştuk. Jimin ve Jungkook birbirlerinden en uzak bölgelere geçmişti. Hoseok hyung ise balkona dayanmış sigara içiyordu. Jin hyungta içiyordu ama benimle olduğu zamanlarda içmemeye dikkat ederdi.
"Hyung içme şunu ya!" dedim kollarımı birbirine bağlayıp Hoseok hyunga kızgınlıkla baktım. Omuz silkti. "Hem sevgilin de var. Hayatın güzel gidiyor." kıkırdadım.
"Sevgilimiz var diye hayatımız yolunda mı oluyormuş Taehyung-ah?" dedi kafasını aşağı eğip gülerken.
"Abi be!" yaptım elimle yüzümü kapatıp. Jin hyung bu halime gülerken yine utanmıştım. Bu çocuk beni hep utandırmak zorunda mıydı?
Jin hyung ayağa kalktığında hepimiz kafamızı ona çevirdik.
"Nereye?" dedim ben de ayağa kalkarken.
"Eve?" gülümsedi. "Saat geç oldu. Görüşürüz millet." dedi salona doğru geçerken. Herkes birkaç şey mırıldandığında ikimizde dış kapıya ilerledik. Kapıyı onun için açıp arkasına geçerek yaslandım. Ayakkabılarını giyerken bile Kim Seok-Jin Tanrılara taş çıkartırdı.
Nihayet ayakkabılarını giyip ayağa kalktığında göz göze geldik. Gözlerine böyle bakmak beni sanki dünyanın en güçlü insanı gibi hissettiriyordu. Sanki o yanımda olunca tüm dünyayı karşıma alabilirmişim gibi.
"Ne oldu?" dedi bir eliyle çenemi kavrarken. "Yanlış bir şey mi yaptım? Niye öyle bakıyorsun?"
Yavaşça kafamı iki yana salladım ve ona yaklaşarak yanağına bir öpücük kondurdum. "Dikkatli git. Eve gidince mesaj atarsın." hızla el sallayıp kapıyı yüzüne kapattım. Böyle şeyler benim için daha yeniydi. Utanmamı engellemiyordum.
Delikten bakarken Jin hyungun kafasını aşağı eğip gülümsediğini gördüğümde istemsizce ben de aynısı yaptım.
Bugün yeni hayatımın ilk günü olabilirdi ve o hayatta sadece Jin hyung vardı.
Merhaba
Bu bölüm içime hiç sinmedi ama olsundu
Umarım beğenirsiniz
Sizi ve TaeJin'i çok seviyorum
ŞİMDİ OKUDUĞUN
광선 "Gwangseon"// TAEJIN
Fiksi PenggemarGwangseon; ışık hüzmesi demektir. Kim Taehyung'un hayatına bir kura ile giren Seok-Jin'in hikayesi. #929 #821 #603