Gerçekten şu dört ay içinde onun o mavi gözleri sonsuzluğum olmuştu.O gözlere bakınca kayboluyordum. Sen Deniz, sen benim mavim, sonsuzluğumsun...
'Sonsuza kadar birlikte yaşayalım mı? Mutlu sonumuz değil mutlu sonsuzumuz olsun. Gözlerinin mavisi be...
Ulaş'ın acıyla bağıran sesini duyduğumda hemen ona döndüm.
"Ulaş ne oldu?!"
"Parmağını gözüme söktün galiba yavrum"
Şirince gülümsedim.
" Ehe, galiba biraz öyle oldu."
Beni "ehe" diye yüzünü buruşturarak taklit etti ve tabii ki yastığı kafasına yedi.
"Ne vuruyorsun kızım ya?"
"Çok konuşma Ulaş. Kalk Pembiş Sultanıma yardım et."
"Ben mi?" dedi şaşıran gözlerle.
Düşündüm ve " Hayır" dedim.
Çünkü o Pembe ablaya yardım etmeye kalksaydı, terlikler eşliğinde mutfaktan çıkartılırdı ve bunu istemiyordum.
"Bogon dors koçtoydo yo?"
"Ha?" diye bir tepki vermiştim çünkü yastığa yüzünü gömdüğü için bir halt anlamamıştım.
"Ders diyorum saat kaçta?"
"1'de"
"İyi beni 1.30'a kadar uyandırma"
"Ulaş ders 1 de diyorum?"
"O zaman 12.30'a kadar uyandırma."
Daha fazla bu uyku sarsuğuna dayanamayacağım için kalktım ve banyoya girdim.Tuvalete gidip elimi yüzümü yıkadım ve çıktım. Ulaş hala hayvan gibi yatıyordu. Dolaptan kombin yapacak bir şeyler bakmaya başladım.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Sonunda giyecek bir kombin yapıp giyinme odasında giyindim.
Odadan çıktığımda Ulaş yatakta yoktu. Tam seslenecekken banyodan çıktı.
"Ne oldu ayıcık? Hani kalkmıyordun?"
"Bir şeyim geldi de. Yoksa kalkmayacaktım" dedi ve eliyle ensesini kaşıdı. Çok tatlı duruyordu. Gidip yanağından öptüm.