6 🌙

1.2K 89 23
                                    

Bilmiyorum, ne yazayım, ne konuşayım şimdi, ben bilemiyorum.
Bizden önceki neslin sahip çıktığı, hayatları pahasına mücadele ettikleri bu davanın, neresindeyiz ?

Onlar okullarının kapılarından dahi giremiyorken, bizler, şu an, şu konumda oluşumuza yeterince şükredebiliyor muyuz ? Ya da böylesine haramlarla dolu bir ortamda 'okumaya' çalışırken, acınacak halde olanlar bizler miyiz ?

Öylece bakıyordum. Sanki hiç bir şeye mecalim kalmamış gibi. Gözlerim, beynimdan bağımsız çalışıyormuşçasına, masamda duran defterin son sayfasından ayrılmıyorlardı.

"Bu satırları, okuduğum kitabın tesiriyle yazmıştım bir iki gün evvel.
Yılın en soğuk ama bir o kadar da ümitlere, bahara gebe döneminde, hayatları 15 yıl kadar ertelenmiş hanımların hatıralarıyla dolu bir kitap.
Artık sayfalarında, hayatlarında, benim de gözyaşlarım olan bir kitap.

Bin yıl sürmedi, sorsanız bu dönemden haberi olmayanlar bile vardır.

Ama ahirette alacağız hakkımızı. Belki ezilmedik onlar gibi, hakkımız yenmedi. Ashab dururken, Rasûlullah dururken, ben bu dünyada çok acı çektim Rabb'im demeye yüzümüz de yok zaten. Ama bu memleketin hanımlarına bu zulmü yaşatanlardan, ablalarımızın haklarını alacağız inşâallah.

Belki de, en büyük problemimiz olması gereken başörtüsü yasağı normal bir şeymiş gibi aksettirildiğinden böylesine sessizleştik, fikirsizleştik.

On beşli, yirmili yaşlarında bu ümmetin zaferler yaşamasına sebep olan sayısız şahsiyetle dolu bu coğrafyanın tarihi.
Bir de şimdiki nesle bir bakın. Ben de o nesildenim, biliyorum. En çok da bu yakıyor ya canımı.

Kudüs deniliyor, Gazze deniliyor, İdlip deniliyor, deniliyor da ne oluyor ? Sosyal medyadan kin kusuyoruz. Ağlıyoruz, dualar ediyoruz evet. Yürüyüşlere de katılıyoruz belki. Elimizden geleni bu kadar, tamam, ama sonra ? Sonra ne oluyor ? Üç hafta sonra da aynı hissiyatla dua edebiliyor muyuz ? Merhamet faaliyet gerektirir tarzında bir cümle duymuştum bir seferinde. Bizse dönemlik tepkiler verip, sonra tekrar kendi sessizliğine çekilenlerdeniz, Rabb'im faaliyete de geçenlerden olabilmeyi nasip etsin.

Hayatlarımızın en verimli olacağımız dönemlerini, kendimizi çocuk olduğumuza inandırarak geçiriyoruz. Günümüzü gün ediyoruz.
Kısa süreli hedeflerimiz var. Oysa bizim hedeflerimiz ahirete uzanmalıydı.."

Cümlelerim tükendiğinde sırtımdaki yükü hissettim.. Rahatsız olmadım ondan. Dünyada, vazifeli olduğumuzu hatırlatan bir yüktü bu, huzur verdi.

                       ***

Esma'yla salonda oturmuş, kahvelerimizi içiyorduk. Bir yandan da önümüzdeki hafta sonu olacak düğünü konuşuyorduk.

"Canımcım biz bu düğüne nasıl gideceğiz ?"

Kahvemden bir yudum daha alıp cevap verdim.

"Bilmiyorum, babama sormam lazım."

Çok şükür dolmuşa metroya binmeyi bilenlerdeniz. Ama bahsi geçen düğünün konumu biraz uzak. Kara yoluyla yaklaşık bin kilometre kadar uzak. Bu da benim yıllık toplu taşıma kapasitemin tek seferde dolması anlamına gelen bir mesafe.

"Biletlerimiz de yandı ama yaa. O kadar da sevindiydik ucuza aldık diye."

Gülüşmelerimizin ardından, ciddi anlamda gidiş yolları düşünmeye başladık.

Sevcan'ımız evleniyordu. Aynı sınıfta dördüncü yılımızı tamamladığımız, tanışıklığımızın kalû beladan geldiğine inandığım, canım ciğerim evleniyordu.

GelincikHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin