Kısa bir bölümle geldim, çok uzun ara verdim, affınıza sığınıyorum. Gerçekten çok haklı ve mantıklı sebeplerim var :D
Ama siz gene de buraları yıldızsız, yorumsuz bırakmayın tamam mı ?
Her yeni gün, yeni bir umut demekti. Ve ben gözlerimi uzun zamandır ilk defa bu kadar heyecanla açıyordum. Yatakta doğrulup oturdum. Sırtımı yastıkla destekleyip duvara yaslandım. Bağdaşımı bozmadan ayak ucuna uzanıp telefonu almaya çalıştım, ama sadece çalıştım. Yetişemediğim için yüzüstü yapışmamla kendime iç sesimle kahkahalar attım. Odaya şu anda biri girse akıl sağlığımdan falan şüphe ederdi. Yuvarlanarak da olsa telefonuma ulaştım.
Saat sekiz miiii ?
Bu kadar az mı uyumuştum şimdi ? Tekrar mı uyusam acaba ?
E ama uykum da bitmiş. İnterneti açıp sosyal medya hesaplarıma girdim. Şu bütün akrabaların kullandığı mecrayı kullanmıyordum. Diğerlerinde birer takip isteği vardı. Birinden çıkıp diğerine girerek ikisinide yenileye yenileye emin olmaya çalışıyordum.'Bahadır Taşçı'
Hani şu nişanlım olanından.
Bilinçlendiğimden beri hesaplarım gizliydi, zaten şahsi fotoğrafımı paylaşmıyordum hiç bir zaman. Ama gene de gizliydi. Fotoğrafların altında yazanlar benim, duygularım, hislerimdi. Bunu beni tanımayan, mahrem olmayan birinin okumasını istemiyordum. Yazdıklarımında mahremiyeti vardı. O yüzden böyle bir bildirimde erkek adı görürsem, kim olduğuna dahi bakmadan silerdim. Ama şimdi farklıydı. Ekrana bakıp duruyordum. İsteği silmeyecektim, ama nikahımız kıyılana kadar da kabul etmeyecektim. Kendimden taviz vermeyecektim.
Bahadır'ın hesapları açıktı. Zaten üç tanecik fotoğrafı vardı. Biri de dün gece paylaşılmıştı. Bir gece manzarası fotoğrafıydı. Altında da 'Artık yıldızlar daha parlak, gökyüzü daha aydınlık' yazıyordu. Kalbimle gülümseyerek beğendim. Diğer fotoğraflarına da bakıp diğer hesabına girdim. Hani şu kuşlu olana.
Genel olarak benim de takip ettiğim hesapların paylaşımları vardı. Ama arada kendi paylaşımları da vardı. Bunlarda genel olarak mesleğiyle ilgili ya da islami konularla ilgiliydi. Bir anda yukarıdan pıt diye düşen bildirimle ufak çaplı sıçradım. Artık kendimi nasıl gizli bir iş yapıyormuş gibi hissettiysem mesajın Bahadır'dan geldiğini görünce heyecandanda öte korkmuştum. Besmele çekerek mesajı açtım. Dünkü kısa mesajdı, ne okundusu vardı ne görüldüsü. Ama bu öyle değildi. Yukarıda çevrimiçi yazmıyordu, çünkü bu Bahadır, Esma ve benim oluşturduğum minik bir grup mesajıydı. Grup adımızı kırmızı bir gülün temsil ettiği, Esma tarafından oluşturulan bu garip olaya bakıp bakıp güldüm bir müddet.
"Nevin, selamün aleyküm. Önümüzdeki hafta içi izinliyim. Ev bakma, mobilya ve beyaz eşya işlerini halledebiliriz. Ve resmi nikah için gün alma işlemlerini. Senin için de uygunsa tabi. "
Avuç içlerim terliyordu, telefonu yanıma bıraktım. Uzun bir süre karşı duvarı izledim. Nefes alarak sakinleşmeye başladım. Gene öyle oluyordu, ben daha olana alışamadan bir sonraki adıma geçiyorduk. Kalbim buna yetişemiyordu ama. Yataktan kalktım. Aynanın karşısına geçtim, saçlarımın örgüsünü açarak dalgalarını karıştırdım ve önden çıkan kaçakları da toplayarak at kuyruğu yaptım. Tüm bunları yaparken sadece aynada gözlerime bakıyordum.
Allah'ım ne büyük heyecanlar böyle!
O an cevap yazma olayını erteleyerek anlık bir istekle rehberde ablamı buldum, çaldığına emin olduktan sonra kulağıma götürdüm telefonu.
Kısa bir süre sonra uğultular eşliğinde açıldı telefon.
Ablam uzuuuun uzun dün akşamı anlatırdı. Bizim hala kızı her aşamayı kayda almıştı, bende gecenin birinde hepsini ablama göndermiştim ama, gene de bir daha anlatırdı çılgın. Gelemediği için tekrar tekrar özür dileyerek hem de. Yalan yok, çok üzüldüm böyle bir şeyde yanımda olmamasına, onun da elinde değildi, bir şey diyemiyordum. Sonra hoş beş sohbet derken baya bi' konuşmuşuz. Kapattığımızda güle güle yatağa geri fırlattım telefonu.
Ablam buraya geliyorduuu ! İşte böyle yakalanırsın ablacım. Otobüsün anonsuyla panik içinde itiraf etmişti. Sürpriz yapacakmış köfte. Nişana gelemeyince eniştemle azıcık bozulmuşlar. Eniştem de sinirlenip yıllık iznini almış. Biraz hırgürlü olmuş ama tatlıya bağlamışlar. İki hafta buradalar yani.
Allah'ım, sana şükürler olsun.
***
Odama döndüğümde, aynadan kendime baktım, kırmızı da değil, kırmızının farklı bir tonu bu canım.
Az sakinleş artık Nevin, bi normale dön.
Bahadır'ın mesajını anneme söyledim de, ondan bu renklenmem.
Gene bir besmele çekerek en son yatakta bıraktığım, yani yatağa fıtlattığım telefonumu aldım.
Sayfayı açtım, klavyeyi de.
"Aleyküm selam, aileme sordum, benim için de uygundur."
Ay gönderdim. Ay gitti mesaj.
Sonuna saygılarımı arz ederim yazmayı unuttum bak görüyon mu ? O nasıl resmi bir mesajdı öyle.
Neyse, nikaha kadar böyle. Nişanlıyız diye elin adamına emoji mi atayım. Kendi kendime kıkırdadım. Sesli olarak 'elin adamı' diyerek hem de.O tikler mavi mi oldu öyle ? Esma hanım da buradalar tabi, kaçırır mı, insan sonradan girip okur, maşallah bizimki anlık takipte.
"Pazartesi sabah, tophenede kahvaltıya ne dersin? Alışveriş öncesi istişare etmiş oluruz."Düşündüm de mantıklı bir fikirdi. Hem zaten sadece bir kez görüşmüştük şimdiye dek.
Güzel olur yazıp yanıma aldım telefonu. Titreşimle tekrar ekrana döndüm.
"Pazartesi sabah 8'de aşağıda oluruz inşaallah, Allah'a emanet olasın."
Neden bilmiyorum, hızlıca sen de yazıp çıktım hemen. Sanki beklersem daha fazla yazarım gibi geliyordu. Buna imkan tanımadan çıktım. Gece attığı mesajdan sonra en ufak bir samimiyet içeren mesaj atmamıştı, ve bu öyle hoşuma gidiyordu ki. Şimdiki ilişkilere göre çok saçma, evet ama bu benim kalbimden emin olmamı sağlıyordu. Diyordum ki bu, doğru adam, doğrudan şaşmayan bir adam.
***