-3-

3.3K 155 327
                                    

DÜZENLENDİ

Siz bölümü okumadan söylemeliyim ki; bu o kadar gülebileceğiniz bir bölüm olmamış olabilir. Ama aralara şebeklik eklemedim  de değil. Artık önümüz açık. Güzel şeyler bizi bekliyor. SATIR ARASI YORUMLARINIZI BEKLİYORUM!

Bölüm Şarkısı: Anıl Bektaş - Mavi Duvar ve Hikayesi.

Ben bölümde geçireceğim hikaye kısmını. Yani dinlemeseniz bile hikayesini öğrenebilirsiniz. Yine de bence dinleyin. Okul başlamadan yayımlayayım dedim. Her neyse..

İyi Okumalar...

"Senin burada ne işin var?"

Kaşlarım kendiliğinden çatıldığında nefes almayı unutmuş gibiydim. Gözlerimdeki yakalanmış hissini görmesine rağmen annannemin sorusuna sakince cevap verdi.

"Odam burada." Diyerek karşı kapıyı gösterdiğinde annannem bir şey çaktırmamış gibi gülümsedi.

"Ah.. Kusura bakma. Uzun süre yalnız yaşamaya alışmışız. Bir an korktuk." Her zamanki hissiz bakışlarını kısa bir anlığına annanneme dikti.

"Sorun değil. İyi geceler."

"İyi geceler." Diyerek merdivene ilerlediğinde karşı karşıya kalmıştık. İçeri girip kapıyı örteceği sırada istemsizce seslendim.

"Dur." Kapıyı yavaşça açıp kızıl gözlerini bana dikti.

"Duyduğunu biliyorum." Omuz silkti.

"Özel hayatın beni ilgilendirmez." Şaşkınlığımı başımı hafifçe eğerek kamufle ettiğimde gülümsedim.

"Ne yani? Açığımı buldun diye yaralarımı tekrardan kanatmayacak mısın?" Sözcükler birden ağzımdan kaçmıştı ve ben söyler söylemez pişman olmuştum. Şuan hissettiğim tam olarak buydu. Ama alaya alarak kendi canımı acıtmayı başarmıştım. Yine.

"Hayır." Söylediklerimin onu şaşırttığı belliydi ama en çok şaşırtanı kendi acımla alay etmemdi. Benim insanlardan bunun için kaçtığımı bilmiyordu. Kendi yaralarını en iyi kendin acıtırsın. Bunu bilerek insanlardan kaçmam da saçmaydı.

Başka bir şey demeden kapıyı kapattım. Şaşkınlıkla olduğum yere çöküp kapıya yaslandım. Dedikleri samimi miydi? Nasıl güvenebilirdim ki?

Onu baştan beri yanlış mı değerlendirmiştim? Ama o zaman neden benimle tartıştı, beni sinirlendirdi? Sinirle inleyip oturduğum yerden kalktım. Bileğim acıyordu. Yavaşça yatağıma ilerlerken aklım siyah kutuya kaydı. Onları silmiş miydim? Yaptığım doğru muydu?

Kendi yaptığımı sorgular olmuştum. Resmen bir hareketiyle dengemi sarsmıştı. Yavaşça ayağa kalkıp komodindeki defteri çıkardım ve ilk sayfasını açtım. Yazdığım kelimeleri içimden tekrar tekrar okudum.

Ağlayacağının habercisi vardır; burun sızlaması. Kısa bir acı verir ve bütün yaşların özgürlüğe kavuşmasını sağlar.

O haberci bana uzun süredir gelmemişti. Bu kadar zaman sonra anladım ki; insan ağlamayınca gülemiyormuş.. Fark etmeden dolaptan çıkardığım siyah kutulara baktım ve içlerini açmadan kapının yanındaki duvar dibine koydum. Şuan yorgundum, yarın kaldırırdım.

Düşünmeyi kesip yatağıma yattım. Defteri de yine çekmeceye koydum. Uzun bir hafta beni bekliyordu. Kısa süre sonra uyumuşum bile.

Yan odadan gelen çığlıkla yatağımdan sıçradım. Erika?

Hızla yatağımdan kalkıp değneklerimi aldım ve odanın kapısını açtım. Gece gece ne oluyordu? Bu kattaki herkes koridora doluştuğunda ortada bir Shou yoktu. Erika'nın odasına daldığımızda gülmemek için yemin etmiş birini bile yemininden döndürebilecek bir görüntüyle karşılaştık.

Victory Kickoff Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin