N'olur Mina Ölmesin!

71 27 3
                                    

Kaner'in defalarca aramasına rağmen telefonu açmamakta diretiyordum. Ondan nefret ediyordum, o iğrenç bir insan...

Nisa telefon görüşmesini bitirdikten sonra, yanıma mutluluk hareketleri yaparak gelmişti, Can'ı ne kadar çok sevdiğini haykırıyordu. Bense hiçbir şekilde sesimi çıkarmıyordum, Nisa yüzüme baktığında, olan mutluluğu uçup gitmişti. Kız 40 yıl da bir mutlu olmuştu oysa ki, o mutluluğu da şuan ben ellerinden almıştım. Mutluluktan kulaklarına varan ağzı ciddi bir hal almıştı ve gözlerinin parıltısı sönmüştü. Yavaş bir hareketle ve usulca yanıma oturup, ufak eli ve küçük esmer parmaklarıyla yüzümü kavradı...

''Bebeğim, niye ağlıyorsun?''

''Hiç.''

''Hiç bir şey olmadığı için mi ağlıyorsun Mina?''

''Şey... Senin mutlu olmana hüzünlendim biraz.''

''Benim mutluluğuma hüzünlendin ve ağlıyorsun. Öyle mi?''

''Evet, çünkü sen ilk kez bu kadar mutlu oldun, ilk kez mutluluğu bu kadar derinden tattın.''

''Mina, evet ben mutlu oldum, ama bu senin bu kadar ağlamana bir sebep olamaz.''

''Uzatma işte Nisa!''

''Peki! Öyle olsun. Adım kadar eminim sen benden bir şey saklıyorsun.''

''Hayır, saklamıyorum.''

''Peki! Ben eve gidiyorum.''

''Tamam görüşürüz.''

Nisa evden bana kırgın bir şekilde ayrılmıştı, haklıydı. Neler olduğunu öğrense beni anlayacak ama ben ona Kaner'i anlatamam. Kaner'i kimseye anlatamazdım, çünkü yaşamış olduğum acılar ben de kalacaktı. Eğer birine anlatırsam çok kötü şeyler olabilirdi. Nisa evden çıktığında yatağıma girip uyudum, gerçekten hayattan uzaklaşmaya ihtiyacım vardı...

Sabah aniden uyandığımda, bugün okula gitmem gerektiğini hatırladım. Vizelerim vardı ve hiçbirine çalışmamıştım, bu rahatlık nereden geliyor acaba merak ediyorum. Yatağımdan usulca kalktım ve ilk işim yatağımı düzeltmek olduktan sonra, Yüzümü yıkayıp dişlerimi fırçaladım. Odama geri geldiğimde, can alıcı kırmızı renkte boyanmış dolabımın kapağını açtım. Bugün ne giyeceğime karar vermek için elbiseleri karıştırdığımda, elime salaş mavi elbisem geldi. Gerçekten bu elbiseye bayılıyordum. Elbisemi giydikten sonra gözlerime eyeliner çekip, kirpiklerime de rimel sürdüm. Dudağıma renk vermesi için, kırmızı rujumu sürüp ayna da kendimi seyrettikten sonra anneme okula gittiğime dair bir mesaj attım. Her şeyim hazır olduğunda, dışarı çıkıp kırmızı Audi Q5 arama bindim. Arabanın kontağını çalıştırıp yola koyulduğumda, kara bulutlar toplanmaya başlamıştı ve ben montumu almayı unutmuştum, gerçekten harikaydım. Sınıfa girdiğimde Nisa çoktan gelmiş, yağmaya başlayan yağmuru izliyordu. Hemen onun yanına gidip, usulca yanağına küçük bir buse kondurdum...

''Selam poncik.''

''Selam Mina.''

'' Ne o küs müyüz?''

''Hayır, küs değiliz kırgınım sadece.''

''Ya... Beni biraz anla lütfen! ''

''Tamam neyse.''

''Sınava çalıştın mı?''

''Tabi ki de çalıştım. Peki sen?''

''Hayır ama küçük bir iyilik yapıp, beni çalıştırabileceğini düşünüyorum.''

Bir Tutam KalpHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin