6- Uyarayım dedim.

4.9K 508 311
                                    

Charlie puth: How long

Ev, Woojinle bizim evimizdi ama nedense çoğunlukla beraber kalıyoruz. Neden acaba? Gözlerimi kapattıp sıcak suyun ağrıyan kaslarımdaki etkisini hisettim. Hyunjin sabah beni öküz gibi kaldırmıştı. Minho dün bizimle ilgilenmek için burada kalmıştı. Hyunjin ve Jeonginle beraber bizi yatırıp ilaç falan vermişlerdi. Allahtan babamın aldığı ev hepimizi alabilecek kadar büyüktü. Suyu kapatıp kurulandım. Aynanın karşısına geçtiğimde ne kadar kötü gözüktüğümü farkettim. Yanağımdaki  morluk, pembemsi morumsu değişik bir renk kazanmıştı. Gözüm yarı açık hala daha mordu. Karnıma dokunmadan bile bu kadar acıdığına göre dokunsam ne kadar acıyacağını düşünemiyordum. Yavaş olmaya özen göstererek üstümü giyindim. Bugün okula gitmezdik. Karnımı tutarsam acısı azalıcakmış gibi hisetsemde azalmadı. Mutfağa girince herkesin mısır gevreği yediğini farkettim. Ne Chan hyung'un nede Woojin ve Felix'in yemek yapmaya hali yoktu. Bir kaç baş bana dönsede bir şey diyen olmadı. Kendimi en yakın sandalyeye attığımda Jeongin  elindeki iki paket mısır gevreğini tutarak sordu.

"Hangisi?"

"Sağdaki."

Mısır gevreğini önüme koyduğunda masada uyuklayan Seungmin'e sordum.

"Minho nerede?"

Ağzındakini  çiğnedikten sonra cevap verdi.

"Üstünü değiştirmeye gitti sen banyoya girdiğinde. Evi zaten buraya çok uzak değilmiş, çabuk geleceğini söyledi."

Kafamı sallayıp, önüme baktım. Karnım aç olsada canım bir şey yemek istemiyordu. Felix'in uyuklayan kafası kolundan masaya düştüğünde anırırdım ama karnım acıyacağı için daha az güldüm. Herkes anırırken benim kendimi tutmak zorunda kalmam çok sinir bozucuydu. Jeongin yanımdaki sandalyeye oturup mısır gevreğimi bana yedirmeye başladı. Bana yedirmesine izin verdim. Changbin hyung konuştuğunda sohbeti dinlemeye başladım.

"Bugün okula gitmediğimize göre ne yapacağız?"

Felix gözleri kapalı konuştuğunda sesi dudakları tuhaf durduğu için boğuk çıkmıştı.

"Benim hiç halim yok, bence bütün gün oturup film izleyelim."

Woojin kahvesini içip kafasını iki yana salladı.

"Olmaz, çok sıkıcı."

Ona kötü kötü bakıp, konuştum.

"Ne yapmayı düşünüyorsun? Biz dökülüyoruz, tabi sen çok hırpalanmadın."

Onun yerine Chan hyung cevap verdi.

"Sen nasıl bu kadar hırpalandın ya? Ben Jeongin cılız diye korkuyordum. Onda hiçbir şey yok."

Gözümü kısardım ama yarı kapalıydı.

"Kas yığınının birisi sanada gömseydi bir tane,  görürdüm ben seni hyung!"

Hyunjin yüzünü ekşitip, konuştu.

"Woojin'e diyorsun ama sabah sabah şu cazgır sesinle sen daha bir çekilmiyorsun Jisung. "

"Kapıdan girerken bile şu sesin senin olduğunu biliyordum."

Minho içeri girerken konuştuğunda sırıtmaya çalıştım.

"Diyorsun ki sesini ezbere biliyorum."

Bir bardak suyu içmeden önce konuştu.

"Hayır, kimse senin kadar çirkef değil burada. Öyle bir ses tonunu ancak sen çıkartabilirsin."

Felix bile uyuklayan kafasını kaldırıp  gülerken kalan gözümle gözümü devirdim. Gülümseyi, boş saldalyeye oturdu. Jeongin mısır gevreğini yedirmeye devam etti. Bu yüzden belki de Jeongin en yakın arkadaşımdı. Bana her konuda yardım edip neye ihtiyacım olduğunu en iyi o anlıyordu. Mısır gevreği bittiğinde gerekli ilaçları getirip bana içirdi. Herkes masadan kalktığında ben de koltuğa ilerledim. Koltuğun yastığını düzeltip uzandığımda Jeongin bir örtü getirdi. Minho ayak ucuma oturduğunda konuştu.

Hellewator Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin