iki siluet

5.6K 695 341
                                    

Yoongi'nin sözlerinden sonra duyulan hırıltılar giderek artarken, Jimin korkuyla olduğu yere sinmişti. Pekala, Yoongi'den çok fazla etkilenmemiş olabilirdi ama kızgın bir vampir sürüsü de onun için fazlaydı.

"Bu da ne böyle?" dedi endişesini belli etmemeye çalışarak. Fakat gözleri bariz bir parlaklıkla dolmuştu.

Şuan da kedisi Taeng ile beraber yatakta tembellik yapmak istiyordu sadece. Son zamanlarda anlam veremediği olaylar artık onu yormaya başlamıştı.

Bıkkın bir nefes verip, Yoongi'ye baktı. Kendisiyle ilgilenmiyor gibi görünüyordu.
Tam ağzını açıp bir şeyler söyleyecekken, soğuk odanın yerinden sökülen kapısı çenesini kapamasını sağlamıştı.

Yere düşen ağır kapının kaldırdığı tozların arkasında iki adam silueti belirdi.
Ardından Yoongi'nin "Namjoonie!" diye çığlık attığını duydu Jimin.
"Buraya yaklaşma, tehlikeli" diyordu yumuşak sesiyle.

"Hey, iyi misin?"
Aniden kulağında hissettiği sıcak nefesle irkilmiş, bedenini geri çekmeye çalışıp kendince savunma almıştı. Bu adam hangi ara yanına gelmişti? Az önce kapının yanında durduğuna yemin edebilirdi Jimin. Ayaklarıyla geri geri gitmeye çalışırken hızlı nefesleri arasında konuştu.

"B-bana zarar verme lüt-fen!"

Ağlamaya hazır halde ona bakarken, adamın gözlerinde gördüğü şefkat parıltıları afallatmıştı onu. Yine de hala korku dolu bakışlarını üzerinden çekmemişti. Yabancı adam, ona cevap vermeden bileklerine uzanmıştı sadece.

Sıkı ipleri çözerken, tahriş olmuş bileklerden sızan kan onu pek etkilememiş gibiydi. Yine de Jimin, rahatsızlıkla bileğini saklamadan edemedi.

Uzun parmaklar, bu sefer ayağında ki ipleri çözmeye başlarken, "kimsiniz siz?" diye fısıldamıştı. Sesini kaybetmiş gibiydi.
Uğuldayan kulakları arka planda ki hiçbir sesi duymuyordu.

Pekala, birincisi tesadüf olabilirdi fakat ikinci kez tesadüf olmazdı. Jimin şaşkınca ve merakla bakışlarını hala vücudundaki ipleri çözen adamın çehresinde yavaş yavaş gezdirdi. Korkudan olduğunu düşündüğü kalp atışları daha da hızlanırken, titrek bir nefes aldı.

O gün çarşıda gördüğü hatta önünde bayılan adamı, bu şekilde göreceğini düşünmüyordu. Belki birkaç şey alırken görürdü. Kim bilir belki de kendi tezgahı vardır diye düşünürdü hep.

Jungkook, Jimin'in kendisini dikkatle izlediğini hissetmişti. Elleri titremeye başlamıştı fakat yaptığı işi bırakmadı. Lakin siyah perçemlerinin arkasına sakladığı gözlerini saniyelik buluşturdu küçük bedenin gözleriyle.

"Jeon Jungkook."

Duyduğu isimle kalbine giren krampa anlam veremedi.
Titreyen dudakları istemsizce tekrar etmişti gizemli bedenin adını.

"Jeon Jungkook."

Nefes alışları hızlanırken, dolan gözlerine engel olamadı. Bedeni yakıcı bir hisle tutuşuyordu şimdi. Gözyaşları alevlerini söndüremiyordu. Jungkook'un parmaklarının değdiği bilekleri sızlarken son kez mırıldandı. Sonrası onun için büyük bir karanlıktı.

"Jeon Jungkook."

×

Jungkook, kendi büyük yatağında yatan küçük bedeni gözünü kırpmadan izliyor, heyecan dolu vücudunu dizginlemeye çalışıyordu. Siyah kumaş pantolonun sardığı bacaklarını rastgele oynattı ve büyük odanın içinde rastgele birkaç adım attı. Bunları yaparken gözü hala uyuyan Jimin'deydi.

Ona bu kadar yakın olmak Jungkook için çok zordu. Bedeni fazla reaksiyon gösteriyor, ölecek gibi hissediyordu. Yinede yanında durmalıydı Jimin'in. Yeterince korkmuş olan çocuğu başkasına emanet edemezdi.

fifty shades of blood, kookminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin