Jimin yüzüne sürtünen yumuşak tüylerle açtı gözlerini. Vücudu dün gecenin getirdiği adrenalinle ağrıyıp duruyordu. Bu yüzden birkaç sızlanma çıktı dolgun dudaklarının arasından.
Jennie onu duvara çok sert ittirmişti ve bunun bedelini ağır ödetecekti. O anın getirdiği şaşkınlıkla hareket bile edememişti ve tüm sinirinin yanısıra o kızın kim olduğunu da merak etmiyor değildi.
Tek eliyle alnına düşen siyah saçlarını geriye itti ve işlemeli tahta yatağında sağa doğru dönerek, kendisine sevimlice bakan kedisiyle göz göze geldi. Gülerek ona dil çıkardığında, kedisi hemen şımarmış ve yüzüne sürtünmeye başlamıştı. Taeng, kesinlikle hem yılışık hemde oldukça zeki bir kediydi.
"Uzak dur seni pasaklı," dedi şakayla karışık bir tonda. Uzun süredir onunla ilgilenemiyordu ve zavallı hayvan sahibini oldukça özlemiş gibi görünüyordu. Büyük ihtimalle evde olmadığı zamanlar babası Taeng ile ilgileniyordu. Temiz görünen tüylerine bakarak, Jimin bunu anlayabiliyordu.
Taeng'i ayak ucuna doğru bıraktı ve oturur pozisyona geldiği yatakta birkaç kez gerindi. Gözü perdesi hafifçe açık olan pencereye kaydı, sabahın erken saatleri olmalıydı.
Jimin fazla uyumayı sevmezdi. Küçüklüğünden beri hiperaktif bir çocuk olmuştu her zaman.
Derin bir iç çekti ve eliyle saçlarını düzeltti. Çıplak ayakları küçük evin salonuna doğru yol alırken, kedisinin peşinden geldiğini hissediyordu.
Salonda yer alan küçük lavaboya eğildi ve yüzünü yıkamaya başladı. Evlere gelen su her zaman az olur ve sık sık kesilirdi.
Jimin, yüzünü yıkamak için sokakta ki çeşmeye kadar yürümek zorunda kalmayışına sevindi.
Islak yüzünü, kirlenmiş aynaya doğru kaldırdığında ciddi bir şekilde kendisine bakmakta olan babasını farketti.
Adamın kırlaşmış sakalları suratını çevreliyor, sert yüz hatları ciddi havasına destek veriyordu.
Jimin bir kez daha babasına hiç benzemediğini farketti. Onun yüzü daha naif ve daha çocuksuydu.
"Günaydın." Sevecen bir şekilde babasına söylediğinde babası kaşlarını çattı.
"Günaydın." Soğuk bir sesle karşılık verdi her zamanki gibi. Jimin, lavabonun yanında asılı duran havluyu alıp yüzünü kurulamaya başladığında, babasının kalın sesini duydu.
"Dün, neden geç geldin? Ne yapıyordun dışarıda?" Sinirliydi. Jimin bunu farkettiğinde içinden küfretti. Yine bir tartışma olacağa benziyordu lakin Jimin babasıyla tartışmayı hiç sevmiyordu.
Babası, Jimin kendini bildi bileli böyleydi ona karşı. Kuralcı değilde ama aşırı derecede katı ve sinir doluydu.
Annesi, babasının anlattığına göre Jimin'i doğururken ölmüştü ve öleceğini bile bile doğurmuştu Jimin'i. Jimin'de babasının anlattıkları yüzünden kendisine karşı böyle olduğunu düşünürdü hep.
Annesinin katili olduğunu hissettirmişti hep babası ona.
"Jennifer ile çarşıdaydım." Kısa bir şekilde cevaplamıştı. Babasının yüzüne baktığında memnun olmuşa benzemiyordu.
"Hep o kız yüzünden, hepsi onun suçu!" Bağırarak konuştuğunda Taeng, babasına doğru gidip bacağını çizmişti. Acıyla inleyen adam, Jimin'e sinirli bir bakış atmıştı. Konuşmak için ağzını açtığında ise Taeng ona mırlamıştı. Kedisinin bu davranışına şaşıran Jimin ağzını açamamış ve babasının odadan ayrılmasını istemişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
fifty shades of blood, kookmin
Fanfictiontamamlandı ✔️ Kızıl güneş doğdu dünyaya, dökülen kanların imgesi. Ve bir bebek düştü dünyaya, ihanetin son bekçisi. jjk+pjm