'Min Yoongi, insan kalabalığı arasında yürümeye çalışırken burnuna dolan kan yoğunluğunu unutmaya çalışıyor bir yandan da kulaklarını tırmalayan gürültüyü duymamak adına ellerini kulaklarına bastırıyordu.
Çok olmasa da başarmıştı.
Bir anda bütün insanlar geri çekilip kendisine korku ve nefretle bakmaya başladığında kaşlarını çattı. Bakışları önemsememeye çalışarak açılan yolda rahatça ilerlediğinde kalabalık yok olmuştu.
Yoongi, arkasına dönerek şaşkınca etrafı süzdü.
Bir şeyler yanlıştı.
Tekrar önüne dönüp yürüyeceği sırada gözüne iki tanıdık beden çarptı.
Ne konuştuklarını öğrenmek için yaklaştığında iki beden uzaklaşmıştı. Her adımında onlar da uzaklaşıyordu.
Sağdaki elini soldakine uzattığında soldaki tereddüt etmeden elini kavramıştı.
Dudaklarını bağırmak için araladığında iki bedenin yerini daha tanıdık olanlar almıştı.
Jimin ve Jungkook.
Jimin gülümseyerek Jungkook'a bir şeyler anlatıyor, Jungkook'ta Jimin'in elini kavramış parmaklarıyla oynarken Jimin'in anlattıklarına tepki veriyordu.
Yoongi kafa karışıklığı ile ikiliye doğru yürüyecekken az önceki iki beden bu sefer ellerindeki keskin aletlerle sessiz olmaya çalışarak Jungkook ve Jimin'e yaklaşıyordu.
Jungkook hiçbir şeyden habersiz Jimin'i izlerken Jimin bir anda kafasını kaldırınca ikili burun buruna gelmişti. Jungkook dudaklarını hafifçe kıvırarak Jimin'i öpmek için eğildiğinde Yoongi onları uyarmak için bağırmıştı.
İkili duymamıştı. Yoongi bu sefer onlara doğru koştuğunda onlara zarar vermek isteyenlerden biri Yoongi ile göz göze gelmişti.
Bir kadın.
Yoongi'ye sırıtarak baktığında Yoongi'nin gözleri kaymış ve olduğu yere düşmüştü.
Karanlıkla birlikte.'
Yoongi ter içinde uyanıp elini yatakta yan tarafa attığında, elinin altında hissettiği boşlukla iç çekti.
Namjoon gelmemişti.
Gözleri dolarken yataktan kalkarak üzerine üşümemek için örtü almıştı.
Normal şartlar altında üşümezdi fakat bedeni gördüğü rüyadan sonra yorgun düştüğü için vücudu hiç olmayan tepkiler verebiliyordu.
Örtüyü zayıf bedenine sararak balkona geldi.
Bu şekilde uyuyamadığı gecelerde Namjoon onu buraya çıkartır, sakinleşene kadar bir şeyler anlatırdı.
Kimi zaman sabahlara kadara sürse de Namjoon'un o güzel tınısıyla hemen mayışıyordu.
Yoongi bilmiyordu. Namjoon'a karşı tam olarak ne hissettiğini. Evet, her zaman yanında olmuştu, onu hep korumuştu.
Bu her ne kadar Yoongi'nin hoşuna gitse de bir süre sonra aşırı kısıtlamaya dönmüştü.
Namjoon elinde olsa Yoongi'ye nefes aldırmayacaktı. Bu yüzden birçok kez kavga etmişlerdi. En sonunda Yoongi pes edip kabullendiğinde Namjoon fikrinden geri dönmüş bu sefer aşırı rahat davranmaya başlamıştı. Şimdi ise eski haline geri dönmüştü.
Garipti, çok garip.
Ama Yoongi eskisi gibi değildi artık.
Esen rüzgar ile düşünceleri havada toz gibi dağıldığında gelen üşüme hissi ile örtüyü daha sıkı kavradı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
fifty shades of blood, kookmin
Fanfictiontamamlandı ✔️ Kızıl güneş doğdu dünyaya, dökülen kanların imgesi. Ve bir bebek düştü dünyaya, ihanetin son bekçisi. jjk+pjm