"Bu kadarının yeterli olduğunu sanmıyorum."
Hoseok, çıplak üst bedenini Yoongi'ye yaklaştırırken söyledi."Hala solgun görünüyorsun."
Yoongi'yse kararsızca bakıyordu karşısında ki adama. Fazla ağladığı ve uzun süre beslenmediği için bedeni güçsüz düşmüştü bu yüzden biraz daha kana ihtiyacı olduğu kesindi.
Yine de her ihtiyacı olduğunda Hoseok'u emmek artık onu mahcup hissettirmeye başlamıştı. Nihayetinde, o bir insandı ve Yoongi'nin içine gün geçtikçe Hoseok'u incitme ihtimali işleniyordu.
Kendini kaybetmekten korkuyordu çünkü bir şekilde turuncu saçlı adamın güzel, sıcak kanına bağlandığını hissediyordu.
"Vampirler, her zaman solgun görünür zaten," dedi gülümseyerek.
Hoseok'un kaşlarıysa biraz daha çatılmıştı. "Saçmalama Yoongi. Buraya gel."
Ardından itiraz etmesine fırsat vermeden küçük bedeni kucağına doğru çekti.
Aslında Yoongi, ufak tefek olmasına rağmen, vampir olmasının getirdiği avantajlarla ondan daha güçlüydü ve isterse karşı çıkabilirdi.Yine de Hoseok'un üzerinde kurduğu otorite hoşuna gitmişti. Güçlü bedenin üzerinde oturuyordu şimdi ve bu onu heyecanlandırmıştı. Derin bir nefes alarak turuncu saçları kavradı ve buğday renkli boyunda kendine yer açtı.
Uzayan dişlerini boynuna batırdığında, Hoseok ufak bir inleme koyvermişti sessiz ortama. Ardından sesini kesti.
Garip, yakıcı bir acıydı bu. Dakikalar geçtikçe insanın sabrı taşıyor, avazı çıktığı kadar bağırma isteğini körüklüyordu. Yine de Hoseok, sesini çıkarmadı. Yoongi'nin dikkatini dağıtmak ve onu korkutmak istemiyordu.
Acıyı düşünmemek için kucağında ki bedenin sırtını, saçlarını okşadı usulca.
Nihayet, Yoongi tamamen doyduğunu hissettiğinde ayrıldı güzel kokulu boyundan. Göğsü hızla inip kalkıyor ve nedensizce utandığını hissediyordu. Bir süre Hoseok'un gözlerine bakamadı. Onun yerine yavaş yavaş kapanmaya başlayan kesik izlerinde gezdirdi bakışlarını.
Bir süre sessizlikle geçti.
En sonunda gözleri buluştuğunda, kahverengilerde gördüğü şehvet dolu kıvılcımlar afallattı Yoongi'yi. Aynı kıvılcımları kendi gözlerinde barındırdığından habersizdi.
Hoseok uzanıp dudaklarını birleştirdi.
İki et parçası birbirine değdiği an, siyah saçlı olan muhtaç bir şekilde inlemiş, kollarını karşısında ki bedene dolamıştı. Hararetle öpüşmeye devam ederken, Hoseok'un kendisini üzerinde oturduğu yatağa yatırmasına izin verdi.
Saf şehvetle başlayan öpücük, giderek yumuşamış ve sevgi dolu bir hal almaya başlamıştı. Hoseok'un kendisini şefkatle seven dudaklarına karşı Yoongi hoşnutça inledi.
Ardından o dudaklar, kısa süreliğine yanaklarında, boynunda ve alnında gezinmişti usul usul.
Hoseok alnını altında yatan bedenin alnına yasladı. Turuncu tutamları, simsiyah saçlara karışmıştı.
Nefeslerinin düzene girmesini beklerken hep Yoongi'yi izlemişti. Kapalı küçük gözleri, bembeyaz teni, pembe dudakları.. Tıpkı porselen bir bebek gibiydi. Güzel ve bir o kadarda kırılgan.
"Çok güzelsin," deyiverdi düşüncelerini dışarı vurarak.
Yoongi'nin o küçük gözlerini açmasını ve dudaklarını utangaç bir şekilde bükmesini hayret dolu bir hayranlıkla izledi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
fifty shades of blood, kookmin
Fanfictiontamamlandı ✔️ Kızıl güneş doğdu dünyaya, dökülen kanların imgesi. Ve bir bebek düştü dünyaya, ihanetin son bekçisi. jjk+pjm