Lütfen yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayın. Sizleri seviyorum.
5. BÖLÜM "KARIŞIK"
Duruşma salonunun bunaltıcı havasına karışan temmuz ayının çekilmez sıcağı nefesimi daraltıyordu. Saç diplerim terden nemlenmiş, ellerim yapış yapıştı. Parmaklarımı dizime sardım, gergindim ve korku heyecanıma karışmış göğsüme fazladan darbe indiriyordu.
Hiç iyi değilim, insanların bakışlarını üzerimde hissediyor, kimseye karşılık veremiyordum.
"Müvekkilimin iyi niyetinden yararlanılmıştır, kendileri suçsuzdur. Hakkındaki tüm suçlamaların düşmesini talep ediyorum." Hakan'ın sesini güçlükle duydum, duruşma on dakika önce başlamıştı, belki daha az belki daha fazlaydı bilmiyorum. Gözlerim boşlukla dans ederken elden ayaktan düşmüş, konudan kopmuş, bir başka zaman dilimine küçük yolculuğuma çıkmıştım.
Acımasız annemin çehresine yerleşen umursamazlık zihnime zorla sızdı, içimde büyümeyi bekleyen küçük çocuğun kabuk bağlayan yarasına dokundu, kanattı yine, yalnız olduğunu hissettirdi, onu yokluğuyla zayıf kıldı, tekrar giderken öldürdü ve söylediği son sözle gömdü.
'Sizden bıktım artık!'
Duruşma salonunda sesler yükseldi, bayılmak üzereydim.
Gömleğin yakasını çekiştirdim, gözlerimi kapattığımda eski görüntüler yavaşça silinip gitti ve yerini erkek kardeşimin yüzü aldı, bana tebessüm edişini gördüm, gözlerindeki kırgınlığı gideren bendim, ona yol çizen, hayatın zorluklarını anlatan, sıkıntılara göğüs gelmesini öğreten yine bendim.
Küçükken kendime yetmeyeceğimi düşünmüştüm hep, oysa şimdi hem kendime hem erkek kardeşime yetiyordum.
Sahi beni hapishane kapısında beklemesini söylemiştim, ya geldiyse, ya hüküm yersem, ya dışarı hiç çıkamazsam.
'Sende beni terk etme.'
Murat'ın üzgün sesi boşlukta yankılanıp beni uyardı. Kaybetmek gibi bir şansım yoktu, kötü düşünmek yerine korkularıma galip gelip savaşmalıydım.
Kendi kendime yarattığım dünyanın en uc noktasındaki tehlikeli kıvrımdan geri döndüm, çocukluğumu benden çalan küçüğün gözlerini kapattım, karanlığı ardımda bıraktım ve gücün yegane sahibinden kendime pay ayırdım; cesaret damarlarımda akan kana karıştığında dizimi sıktım, annem gibi olmayacaktım, ona inat hep Murat'ın yanında kalacaktım.
"Aslı."
Hakan'ın derinden gelen sesini duymamla eş zamanlı olarak dokunuşunu omuzumda hissettim, gözlerimi açmadan önce ciğerlerimi kirli havayla doldurdum ve nerede olduğumu bana anında hatırlattı.
"Aslı iyi misin?" diye sordu endişeli sesliyle, Hakan tepkilerimi iyi biliyordu, nadir zamanlarda korktuğumda terler, gözlerim hiçbir şeyi görmez, gerçek dünyadan kopardım. Küçüklükten kalma bu krizden nefret ediyordum, beni olmam gereken yerden koparıp eskilere zorla götürüyordu.
Hakan eğilip yüzünü yüzüme yaklaştırdı. "Konuşman gerek, nerede kayboldun yine." diye azarladı kısık sesiyle, gergin görünüyordu. "İyi bir oyuncuyum diye böbürlenen ben miydim?" Değildi ve şimdiki zamandan kopmak benimde elimde değildi işte. "Hâkim huylanmaya başladı, aç artık ağzını."diye devam etti kapalı dişlerinden tıslarken ve alev alan gözleriyle beni yaktı. "Ne bekliyorsun, kalkıp konuşsana kızım!"
"Benim bir adım var." dedim aynı kısık sesle, Hakan rahat bir nefes aldı, doğrulup eliyle kalk işareti yaptı.
Ayağa kalkmadan önce hâkimin yüzüne baktım, hissetmiş gibi bakışlarını önündeki dosyadan ayırıp bana karşılık verdi. Gözleri gözlerime düştüğünde yutkundum, kimseyle göz teması kurmayan adam bakışlarını kaçıracakken saniyesinde vazgeçti, ifadesi değişti, amber rengi gözlerini kıstı ve beni tanıyormuş gibi baktı.