7. BÖLÜM "IŞIĞIN VAR"

41.7K 2.5K 961
                                    

Lütfen yıldıza basmayı ve yorum yapmayı unutmayın.

7. BÖLÜM "IŞIĞIN VAR"

On dakika önce yaşadıklarım gerçek miydi?

Tanımadığım bir adam tarafından zorla öpülmüştüm, buda yetmezmiş gibi onunla aynı havayı hala soluyor yan yana oturuyordum.

Adalet dedikleri şey buysa eğer dengesiz terazileri parçalansın göğsünde o nişaneyi taşıyanların.

"Efendim nereye gitmek istersiniz?"

"Her zamanki çay bahçesine." diye yanıtladı şoförünü, bacak bacak üstüne atmış işaret parmağını iki dudağını birleştiren çizgide yavaşça gidip getiriyordu. Bana yandan bir bakış atınca önüme baktım, midem kalkmak üzereydi.

"Özür dilerim, planlı yapılan bir şey değildi, öylesine oldu işte."

"Bide planlı yapsaydın." diye mırıldandım, doğru dürüst yalan bile söylemeyi beceremiyordu. Sesimi duysa da karşılık vermedi, bakışlarını üzerimden çekmedi ve ona dönüp bakmamı çok beklerdi. Üzüntümü falan paylaşmak istemiyordum, dudaklarının dudaklarımdaki çillere bıraktığı izleri silmek istiyordum.

"Midem bulanıyor, arabayı durdur."

Süleyman Bey arabayı yolun kenara çekti, motoru kapattığında kapıyı açıp arabadan çıktım, iki adım attığım gibi öğürdüm, elim karnıma uzandı, eğilip içimde ne varsa kusarak dışarı attım. İki yolu birbirinden ayıran güzelim çimenleri mahvettim.

"İyi misin?" dediğinde Yaman'ın kafasını kusmuğa gömesim geldi, yaptığı yetmezmiş gibi soruyordu bide. "İstersen hastaneye gidelim, rengi sarardı."

"Gerek yok." dedim sertçe, boğazım ağrıyordu ve midem sürekli kasılıyordu.
"Lanet herif!"

"Seni duydum."

Çokta umurumdaydı. Bugün yaşananlardan sonra kimse ağzımı bağlayamazdı.

"Süleyman götür su ver." On saniye geçmeden Süleyman başımda bitti, su şişesinin kapağını açıp uzattı, almakta tereddüt ettim, tanımadıklarımın elinden asla su içmezdim.

"Korkma, içinde uyku ilacı yok."

"Sana güvenmiyorum." dedim açıkça, yüzümü çevirmeden açık kapıdan gözlerine yandan bir bakış attım, şeklini bozmamıştı, sadece biraz durgunlaşmıştı.

"Yerinde kim olsa güvenmezdi."

Sonunda ağzından doğru bir laf çıktı.

Suyu avucuma boşaltıp yüzümü yıkadım, ağzımdaki kusmuğu temizledim, bir süre temiz havanın tadını çıkardım, güçten düşmüştüm, ellerim titriyordu ve onun yanına gitmek istemediğim için kendimi oyalıyordum.

"Gel artık, seni yemem." dediğinde çöl sıcağı esen rüzgara karışıp yüzümde kalan su damlalarına dokundu, kuruttu. Gözlerimi kapatıp anı yaşadım, doğrulduktan sonra başımı hafif arkaya yatırdım, güneş ışığı tam alnımın ortasına düşüp tenimi yaktı. Düşünmemeye çalıştım, zihnimi gereksiz şeylerden arındırdım.

Haftalar sonra ilk defa huzurluydum.

"Aslı."

Adım şeytanın ağzına hiç yakışmadı. İşi gereği beni rahat bırakmıyordu ve bakışlarının yüzümde gezmediği karış bırakmadığı hissiyatına kapıldım.

"Geliyorum." Derinden nefes aldım, bu günün bir an önce bitmesi için dua ettim, yorgunluktan gebermek üzereydim.
"Şeytanlar sabırlıdır, ki öyle olmasaydı milyonlarca insanı yoldan saptıramazlardı." dedim gözlerimi açtım, kalan suyu Süleyman Bey'in eline verip arabaya yürüdüm. "Senden şüphe etmeye başladım, sanırım melezsin." Arabaya binip kapımı kapattım, beni bekleyen gözlerine karşılık verdiğimde bakışlarını hayranlıkla yüzümde gezdirdi, alnımda, seyrek kaşlarımda, uzun kirpiklerimde, büyük çekik gözlerimde, küçük burnumda, çıkık elmacık kemiklerimde, kalın denilebilecek dudaklarımda, göze batan çene çukurumda ve son durağı ince boynum oldu. Yutkunduğumda gözlerini kaçırdı, Süleyman Beye yol alaması için talimat vereceği sırada zaten hareket halinde olduğumuzu fark etti.

BAKANIN OĞLUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin