Yıldıza basmayı ve yorum yapmayı unutmayın lütfen,
6. BÖLÜM "LİLİTH"
Tepemize karabasan gibi inen güneş tenimi yaktığında Hakan'ın şaşkınlıktan yukarı kalkan kaşlarından gözlerimi alıp cezaevinin biraz uzağında yolun kenarına çekilmiş siyah makam aracına baktım, elimde olmadan yutkundum. Tanımadığım adamın benimle ne gibi bir işi olabilirdi ki? Ve bu adam kimseden çekinmiyor mu ki korkmadan cezaevinden yeni çıkmış biriyle kapı önünde buluşmak istiyor?
Ya yanlış düşüncelere sebep olup benim başımı yakarsa.
İç sesim aptalca konuştuğumu söyledi. Adam kendinden emin olmazsa buraya kadar gelir miydi.
Bakanın Oğlu olmak bu olsa gerek.
Camın diğer tarafında bana baktığına emindim, benden ne istediğini merak etsem de ona istediğini veremezdim. Bugün beni arabasına çağıran adam yarın evime misafir olarak gel der.
Utanmaz herif!
"Hâkim Bey müvekkilimle neden görüşmek istiyor?" Hakan yaşlı adama soru sorarken eski ciddi ifadesine büründü, dışarda olmamıza rağmen bana müvekkilim demesi komik geldi, başka ortamda olsaydık kesin gülerdim.
"Bunun cevabını size ben veremem. Hâkim Bey sabırsızdır biraz, onu fazla bekletmemenizi tavsiye ederim."
Adam beni açıkça tehdit etti. İplerim Hâkim'in elindeydi, isterse bir sonraki duruşmada beni yine ardımdaki hapishaneye gönderebilir.
Küçük bir hata tüm dengeleri değiştirdi, hayatım benim ellerimde değildi artık ve yönümü başkaları belirler oldu.
Ulan Sarı, bir elime düş sana neler yapacağım bak!
"Ablam hiçbir yere gelmiyor, git patronuna söyle bizden uzak dursun." Murat dişlerini sıkarken koluna tutundum, öfkesini dizginleyebilmesi için avucumu göğsüne bastırdım. Beni korumasına gerek yoktu, kendi başımın çaresine bakacak kabiliyete sahiptim. "Hadi ne duruyorsun gitsene!"
Yaşlı adam başını aşağı yukarı salladı, ellerini çözdü, bize yüzünü çevirmek üzereyken Hakan önünde durdu. "Bize biraz müsade edin, konuşalım."
"Bekliyorum." dedi bizden iki adım uzaklaştı, arabaya bakıp gözlerini devirdi, sanırım herşey yolunda mesajını verdi.
Hakan makam aracını parçalamak ister gibi bakan kardeşimin önünde durdu, sakin olması için omuzunu kavrayıp sıktı. "Kavga çıkarmanın, Hâkim'e saldırmanın zamanı değil koçum, öfkeni başka güne sakla."
"Ne hakla ablamı ayağına çağırır, o kim oluyor!?"
"Hâkim." dedi Hakan sertçe. "Aslı'nın hayatı şu anda onun ellerinde, adamın huyuna gitmezsek herşey ters teper ve tüm emeklerimiz boşa gider."
"Bu haksızlık, hüküm verme hakkına sahip olsa da..."
"Kes artık, ablanın hapislerde çürümesini mi istiyorsun!?"
Murat alt dudağını dişlerken başını sertçe iki yana salladı.
"İyi," dedi sesini yükseltmesi iyi oldu, yoksa Murat geri adım atmazdı. " Şimdi, yaşlı adamın dediğini yapalım. Hâkim'in niyetini öğrenelim, ondan sonra önümüze bakarız." Telefonumu cebinden çıkardı, elimi tutup avucuma bıraktı. "Yanında bulunsun, ters giden bir şey olursa ara beri,"
Başımı salladım. "Sorun yok, durumu idare ederim, hem önemli olan tutuksuz yargılanmam."
"Aynen öyle çilli. Hâkim'le konuştuğunda sakın açık verme, onun görevi bilgi toplamak değil henüz ne niyetle bize yaklaştığını da bilmiyoruz yine de pek ihtimal vermesemde... ağzından laf almak istiyor olabilir, bu önceden tasarlanmış bir oyunda olabilir, bilmiyoruz. Bu yüzden arkanı kolla, düşünmeden konuşma."