Eve gelince ne yemek yapacağıma dair bir çok düşünce kafamda belirdi. Aklımdaki yemekleri bir bir elerken sonunda karar verebilmiştim. Kendime alışveriş listesi hazırlayıp hızla alışverişe çıktım. Evin iki sokak ilerisindeki markete gidip bütün alışverişimi tamamladım. Eve dönerken sevgilisine naz yapmak için telefonu kapatmayıp beni bekleten kasiyere sövüyordum. Biraz daha ilerledikten sonra arkamdan "Şşşttt yavrum!"diye seslenen bir magandanın sesini duydum. Bana seslenmiş olmadığını varsayarak ilerlemeye devam ettim. Kolumdan aniden çekilince elimdeki mantar poşeti düşüp saçıldı. Ben yerdeki mantarlara bakarken bir gözümün seğirdiğini hissetmeye başlamıştım bile.
"Duymuyor musun? Sana diyorum!"
Önce bakışlarımı mantarlardan çekip kolumun üstündeki eline baktım. Ardından bakışlarım yüzünü bulurken elini sıcağa değmiş gibi hızla çekti. Sol gözüm seğirmeye devam ederken kontrollü bir şekilde konuşmaya çalıştım.
"Pardon? Ökay dilinden anlamıyorum da. Ne dediniz?"
Takriben benden üç yaş büyük olduğunu tahmin ettiğim adam ellerini açıp gözlerini semaya çevirdi. Bişeyler fısıldadıktan sonra bakışları yine beni buldu.
"Pardon ama ökay ne demek oluyor?"
Yüzüme sahte bir gülüş yerleştirip konuştum.
"Senin gibilere deniliyor. Her ne kadar henüz bu kelimeyi kullanan tek kişi ben olsamda ilerleyebileceğini düşünüyorum. Ökay, öküz ve ayının vücut bulma hali. Kısaca sen!"
Başını arkaya bir yere çevirip bakındı. Ardından oflayarak bana döndü. Kolunu tekrar omzuma koyup hafif şekilde ittirdi. Ben bir koluna bir ona bakarken oldukça sinirlendim.
"Sen kim olduğunu sanıyorsun?"
Yarım ağız gülüşü ile karşımda yayvan şekilde konuştu. Biri bana ıslak odun uzatabilir mi? Böyle tam ağzına vurmalık olsun lütfen! Kırk dört numara ayakkabı da olur!
"Asıl sen kimsin de bana bu kadar dikleniyorsun?"
Karşısında kahkaha atmamak için büyük bir çaba sarfediyordum doğrusu.
"Aslında biliyor musun bizim Türkiye'de kavgaların çoğu bu yüzden başlıyor. 'Sen kimsin? Asıl sen kimsin?' diye saçma diyaloglar yüzünden hepsi. Aslında tanışsalar kavga falan olmayacak. O yüzden seninle tanışalım. Ben birazdan bu mantarları toplamazsan avazı çıktığı kadar bağıracak olan kızım. Sende ökay olmalısın memnun oldum diyemeyeceğim!"
Kendinden geçene kadar kahkaha attı. Birden ciddileşip "Hadi ya! Sen ciddi misin?"diyerek kahkahasına kaldığı yerden devam etti. Benden günah gitmişti bir kere. Ağzımı açıp avazım çıktığı kadar bağırdım.
"İmdaaaaat! Sapık vaaaaarrrrrr!"
Adam karşımda annesine suç üstü yakalanmış çocuğa döndü birden.
"Napıyorsun Allah için? Sus tamam sus! Bak bize bakıyorlar sus lütfen! Herşeyi açıklayabilirim!"
Karşımdaki çırpınışlarını gördükçe bağırmaya devam ediyordum. Biraz önce yavrum diyen adam şimdi bana yalvarıyordu. İçimdeki Avşin Hira'lar yerde yatmış kahkaha atıyordu. İçlerinden biri de ayağa kalkmış beni ayakta alkışlıyordu.
"Abla noldu? Bu adam sizi rahatsız mı ediyor?"
Çevremizi saran sokaktan geçen insanlar sorular sorup olayı anlamaya çalışıyorlardı. Bende ürkek ceylan misali bana soru soran adamın arkasına saklanıyorum.
"Ahh evet. Lütfen onu uzak tutun benden."
Bu oyunculuğumla oscar'a aday mı olsam acaba?
Yardım için gelen adam bir kaç kişiye seslenip bana döndü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖRÜCÜ USÛLÜ AŞK
RomanceKlişelerden çok uzak bir dünyaya sonsuz biletim var. Arkanıza yaslanın ve keyfini çıkartın. Çünkü bu Avşin ile Ural'ın hikayesi?