Duştan çıkmamın ardından hazırlanmaya başlamıştım. İntikam istiyorsam göze girmem gerekliydi. Üzerime tam oturan çiçekli, omzu açık şirin bir elbise giydim. Açık kahve rengindeki saçlarımı su dalgası yapıp bıraktım. Ela gözlerimi siyah kalem çekerek ortaya çıkardım. Biraz da rimelin zararı olmazdı. Pek makyaj yanlısı olmasamda arada zevkine yapardım. Aynadaki yansımamla memnun olmuştum. Aldatılan ve seven bir kadına göre çok çabuk toparlandığımın farkındaydım ama ben böyleydim işte ne olursa içimde biriktirir kimseye yansıtmazdım. Bütün içimdeki birikmişlikleri de gece duvarlara dökerdim. Ben yaraydım. Konuşan, yürüyen, hatta yemek yiyen bir yarayım. Nefes alıyorum, bütün tepkileri veriyorum. Çok kanıyorum ama kimsenin üzerine damlamadım. Hatta seven bir yaraydım. Derindim. Çok acıyordum. Üzerime sarılacak bir merheme ihtiyacım vardı. Onu da Pusat'ta buluyordum. Kim bilebilirdi ki var olan yaramı daha da derinleştireceğini.
Aynadaki yansımamla dalıp gitmişken beni düşüncelerimden ayıran annemin sesiydi.
"Hira hemen gel çabuk. Geldiler."
Hira ismimi kullandığına göre gerilmiş ve ciddiydi. Bu kadar heycan yapacak ne vardı öyle? Göz devirip odadan çıktım. Kapı eşiğine karşılamak için geldiğim sırada ayaklarımda ki kedi panduflarımı farkettim. Ayakkabılarımı giymek için gitmek istediğim sırada kapıdan girdiklerini gördüm. Malesef öyle karşılamak zorunda kaldım. Kapıdan giren annesi ile babası olduğunu tahmin ettiğim kişiler ile el sıkıştık. Babası ne kadar sevecen baktı ise annesi de bir o kadar kibirli bakmıştı. Umursamadım doğrusu. Arkalarından Mürvet ablanın girmesiyle sık sık yaptığım göz devirmemi yaptım. Yanaklarımı sıkarak içeri girdi. Derin bir of çekerek tekrar kapıya yönlendirdim bakışlarımı. Yönlendirmemle kapı pervazına yaslanmış elinde çiçeklere beni izleyen bir adam gördüm. Kumral teni ile koyu kahve gözleri çok güzel duruyordu. Buna nazaran kahvenin en güzel tonundaki saçları oldukça şekilli olup insanda bozma isteği uyandırıyordu. Gözlerimi istemsiz bir şekilde kırpıştırmıştım. Bunun üzerine gülümseyip elini uzattı.
"Merhaba, ben Ural. Ural Dinçer."
Eli yüzü arasında gözlerim giderken çekmek üzere olan elini sıktım.
"Merhaba, bende Avşin Hira Çağran."
Bakışlarını üzerimde hissedebiliyordum. Bu yüzden sadece yere bakabiliyordum. Önüme uzatılan çiçek buketi ile bakışlarımı yerden kaldırdım. Çok şık ve güzel karanfillerden oluşan bir buketti. Teşekkür edip aldım. Onu da içeri davet ederek mutfağa doğru ilerledim. Annemin içerden seslenmesi üzerine henüz elime yeni aldığım cezveyi bırakarak içeri girdim.
Salona giriş yapınca herkesin dikkatini üzerime toplamıştım. Utanıp yüzümü ayaklarıma çevirince lanet olsun ki panduflarım hala ayağımdaydı. Bakışlarım hepsinin yüzünde gezinirken annesinin beni ne denli küçümsediğini sözleriyle söylemesine dahi gerek yoktu. Bakışları oldukça netti.
"Kızım otur Ural oğlumun yanına da tanışın."
Düşüncelerimden sıyrılmama neden olan annemin şok etkisi yaratan sözleriydi. Sadece şok olan ben değildim. Babamda anneme şok olmuş gibi bakıyordu.
"Hira otur kızım." diyen babamın Hira ismimi kullanmasıyla gerildiğini anladım. Daha fazla ayakta kalmamak içinde mecburen oturdum. Herkes pür dikkat bizi incelerken ben yalnızca halıya bakıyordum. Bizim halı ne zaman değişmişti ya? Sanırım annemin misafirlerine özel(!) olarak çıkartmıştı.
Daha fazla bu bakışlar altında ezilmek istemediğim için ayaklandım.
"Kahvelerinizi nasıl içersiniz?"
Ural'ın annesi mırın kırın ederken babası gülümseyerek cevap verdi.
"Hepsi orta olsun kızım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖRÜCÜ USÛLÜ AŞK
RomanceKlişelerden çok uzak bir dünyaya sonsuz biletim var. Arkanıza yaslanın ve keyfini çıkartın. Çünkü bu Avşin ile Ural'ın hikayesi?