Bölüm 48..Oysa Çocukların,Anası Ağlayacaktı..

613 17 2
                                    

Hızla yerinden kalktı koştu ve piyaniste sıkıca sarıldı. Bir yandanda piyanist'in yüzünü çılgınca öpüyordu. Ardından Duygum'da koşarak babasına sarıldı. Ketrin hanım,ve duygum piyaniste uzun bir süre sarıldı.

Sonra Ketrin hanım, Tokatlıyı gördü ona elini uzatıp ,sarıldı  "Hoş geldiniz"

Tokatlı gülümseyerek "Hoşbulduk"

Piyanist'te hiç tepki yoktu. Onları hiç hatırlamıyordu. Soğuk davrandığı için kendi, kendine kızıyordu.

Ketrin hanım, Tokatlı'yı masaya davet etti. Piyanist'in elinden tutup masanın yanındaki sandalyeye oturttu .

Duygum'la birlikte piyanistin karşısına geçip oturdular. İkisininde yüzünden mutluluk akıyordu.

Piyanist, tanıyamadığı kızına ve ayrıldığını sandığı karısına bakıyordu.

Sonra hep birlikte, yemek yemeğe başladılar.

Ketrin hanım, yıllar sonra böylesine mutlu oluyordu. Merte baktı " Bana verdiğin sözü yerine getirdin çok,çok teşekkür ederim"

Mert, Kertrin hanıma, bir şey değil, dercesine başını salladı.

Ketrin, piyanistin yüzüne bakarak " Ne oldu nerelerdeydin ?

Piyanist suçlu bir ses tonuyla" İstanbul'da"

Ketrin " Beş yıldır neden gelmedin? Neden hiç aramadın ?

Piyanist eski karısının ve kızının onları hatırlamadığını öğrenip üzülmelerini istemiyordu. Kaçamak cevap vererek " Öyle oldu. Engeller çıktı" diyerek geçiştirmeye çalıştı.

Ketrin hanım,Mertin ve arkadaşlarının yanında, piyanistin üzerine gidemedi ve sustu.

Piyanist, uzun, uzun kızına baktı. Onun yüzünü ezberledi. Gülümsedi. Elini uzattı, elini tuttu. "Kızım çok üzgünüm seni görmeye gelemedim beni afet"

Sonra Ketrin hanımın yüzüne baktı.Ona ne söylemesi gerektiğini bilemedi. İnsan ayrıldığını sandığı karısına ne diyebilirdiki? Sonra damdan düşer gibi " Bu akşam, buraya gelişimizin bir sebebide sizi resitale davet etmek için'dir"

Ketrin hanım ve Duygum şaşırmıştı.İkiside aynı anda. "Ne resitali?

Piyanist " Büyük festivalin onur konuğu olarak ben seçildim. Açılış resitalini ben yapacağım"

Duygum yerinden kalktı, babasına tekrar sarıldı ve babasına methiyeler dizmeye başladı" Benim, büyük piyanist babam. Piyanoyu insanlara göz yaşı döktürecek kadar güzel çalabilen babam"

Duygum çok mutluydu. Hem, çok sevdiği babasına kavuşmuş. hemde onunla gurur duymuştu.

Ketrin piyaniste bakarak " Evin'demi kalıyorsun? Burada kalacaksın değil'mi ?

Piyanist şaşırmıştı. Eski karısı, onu yaşadığı evde kalması için ikna etmeye çalışıyordu.

Piyanist " Biz otel'de oda ayırttık.

Ketrin " Asla olmaz. Burada kalın. Seni beş yıl sonra bulmuşken, göndermeyiz "

Piyanist bir şey anlamamıştı. içinden " Sarah, bana ayrı yaşadığımızı söyledi. Ketrin hanım, nezaket icabı, kalın diyor herhalde" diyordu

Piyanist, güler yüzlü ve yumuşak bir tonla " Bizim resitale hazırlık yapmamız lazım. Çok yoğun çalışacağız. Ama söz, işimiz bitince kalmaya geleceğim"

Ketrin hanım piyanistin güler yüzlü ve sevecen oluşuna pek alışkın değil'di. Ondaki bu değişime bir anlam verememişti.

Tokatlı ve Recep, Amerika'da, piyanistin kızıyla ve Ketrin hanımla tanışmaktan çok mutlu olmuşlardı. Sanki onlara verilmiş bir görevi başarıyla yerine getirmişçesine mutlu ve huzurluydular.

Tokatlı bir Ketrin hanıma, birde piyaniste baktı. O anda içinden konuşuyordu" Adam'daki kadere bak. Üç kadın, üçü de piyanisti seviyor. Peki ya piyanist, o ise hiç birini tam olarak sevemiyor, sahip olamıyor" diyordu

Tokatlı ve Recebi ilk kez gören Ketrin hanım onların halini, hatrını sordu öğrenim durumlarını ve ne iş yaptıklarını öğrenmek istedi.

Tokatlı, Ketrin hanıma öğrenim durumlarından ve oteldeki işlerinden bahsetti.

Ketrin hanım Tokatlı'ya " Neden okumadınız?" diye sordu.

Tokatlı, biraz düşündükten sonra, Ketrin hanıma cevap verdi " Bizim doğduğumuz yıllarda Annelerimiz ve Babalarımız, çocuk yapmayı en büyük kabiliyet olarak görürlerdi. Çocukları dünyaya geldiğinde, gülüp sevinirlerdi. Oysa dünyaya getirdikleri çocukların anası ağlayacaktı.

Ketrin hanım bir şey anlamamıştı "Nasıl?" diye sordu.

Tokatlı, belki okumamıştı ama İstanbul sokakları onu oldukça bilgili yapmıştı. oradaki herkez merakla ona bakıyordu.

Tokatlı konuşmaya devam etti " Dayanışmanın, birlikteliğin, gelişmişliğin olmadığı her ülkede olduğu gibi, cahil aileler, sekiz on yaşındaki çocuklarından sürekli başarı bekliyordu. Kafalarının içinde hep bir, ikiyüzlülük vardı. Bir yandan çocuklarına okusana diye bağırıyorlar, diğer yandan hiç ilgilenmeyip bu çocuk, okumaz diyorlardı.

Kendi hayatlarında hiç iniş, çıkışları olmuyormuş gibi, küçücük çocuklardan hep başarı bekliyorlardı. sonra çocuk, ilkokulu bitirince, onları okul hayatından koparıp, çocukların yapamayacağı ağır işlere gönderiyorlardı. Şikayet ettiğinizde görmezden geldikleri yetmiyormuş gibi, oranın sorumlusu olan ustalara, "Eti senin, kemiği benim" gibi saçma sapan bir laf söylüyorlardı. 

Size ızdırap çektiren,  bu vicdansız çocuk sırtından para kazananlar yüzünden, bizim devrin çocukları ve sonradan gençleri hep acı çekti. Bu çocuklar, ya teslim olup bu acıya katlanıyor, yada benim gibi evlerini terk edip başka bir şehire gidiyor ve dağa çok acı çekiyorlardı. Yani bizim çocukluk ve gençliğimizde acıdan kaçış yoktu.

Ketrin hanım, Tokatlı'yı dikkatle dinliyordu merakla sordu " Şimdide aynımı ?


SEFİL PİYANİST, Kırmızı piyano, TAMAMLANDI.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin