Bölüm 17..DİLENCİYE VERİLEN PARA ..

303 31 0
                                    



Mert oturduğu sandalyede şok olmuştu. Türkiyenin önemli holdinglerinden birine, iş için çağırıldığını sanarken, bir anda adamın sözlerine şok olmuş bir anlam verememişti. Arkasına sağına soluna baktı sonra konuştu " Bu, bu şaka değil mi? kamera şakası falan herhalde"

Avukat elindeki dosyaları Merte uzattı " Bunlar size ait. Onları iyi saklayın.

Mert elini uzatıp dosyaları aldı ve okumaya başladı.O dosyaları incelerken, karşısında masanın başında oturan yaşlı kadın, yerinden yavaşça kalktı. Merte doğru yürümeye başladı. Mertin yanına gelince, elini uzatıp, Mertin çenesini tuttu. Hafif başını havaya kaldırdı onun gözlerinin içine baktı. Sonra eğilip yanaklarından öptü.

Kadın Mertim kulağına fısıladı. " Dünyamıza hoş geldin yavrum. Seni tanıdığıma çok mutlu oldum."

Yaşlı kadın oğluna benzerliğinden onun torunu olduğunu anlamıştı. Çok mutlu görünüyordu. Kadın odadan çıktıktan sonra, Ceo Neriman hanım, kendini ve diğer müdürleri,Mertle tanıştırdı. Avukat ve diğer müdürlerde yavaşça salondan çıktılar.

Mert salonda tek başına kalmıştı. Şok halinin gitmesi için oturuyordu. Kapının önündeki görevli arkasında onu bekliyordu. Uzun bir süre sonra yerinden kalktı, eline dosyaları aldı. Görevliye bakarak ." Dışarıya çıkacağım"

Görevli önden yürüyerek, asansörün kapısını açtı. Birlikte aşağıya indiler. Mert holdingin kapısından dışarıya çıktı. Yürümeye başladı.

O sırada karşısına koruma görevlisi, Kaya bey çıktı. Elindeki zarfı Merte uzattı " Mert bey bunu size gönderdiler"

Mert zarfı alıp ceketinin, iç cebine koydu. Yürüyerek holdingin merkezinden uzaklaştı. On dakika kadar yürüdü. Kafası karma karışıktı. Sağ tarafında, otobüs durağını fark etti, boş olan banka oturdu. Cebinden zarfı çıkarttı açtı. İçindeki notu okumaya başladı.

"Mert bey bazen dilenciye verdiğiniz on lira sizin hayatınızı değiştirebilir. O on lira sizin nasıl bir insan olduğunuzun aynasıdır. Egonun ve kibrin peşinden koşmayan. Adı gibi Mert. Kötü kokan dilenciye, davrandığı gibi alçak gönüllü, bir patron olacağınıza inanıyorum."

"Yanınıza yardımcı olarak Aziz Akmanoğlunu alın. Size yol gösterip yükünüzü hafifletecektir. Hiç bir ceo veya müdüre güvenmeyin."  


Notta Aziz beyin telefonuda yazıyordu.

Mert notu, defalarca okudu anlamaya çalıştı.

Piyanist mührü ve pasaportu aldığı gün , Aziz beyle birlikte, dilekçeyi kaybolduğu tarihten, iki ay öncesi yazılmış ve notere ,verilmiş gibi ayarlamıştı. Açıklamasında Mert ünüversiteyi bitirip, Askerliğinı yaptığı ve döndüğü zaman işleme konulacaktır. İbaresi vardı. Hazırladıkları dilekçeyle Aziz beyin de tanıdığı ve yıllarca çalıştıkları , bir notere gidip, tüm operasyonu başlatmışlardı.

Mert elinde dilekçeler, kafasında onlarca soruyla, gelen otobüse bindi. Kafasını toparlamak için, Unkapanı köprüsünü geçtikten sonra, otobüsten indi. Halicin kenarından mahallesi patrikane sokağına doğru yürümeye başladı.

İçinden kendi kendine konuşuyordu " Avukatın söylediğine göre, hisseleri devreden adam beş yıldır kayıp. Ben adamı hiç tanımıyorum .Elimdeki mektupta, dilenciye verilen para diyor.

Mert ağzının içinde "Dilenciye verilen para, dilenciye verilen para " diye mırıldanarak, geçmişi hatırlamaya çalışıyordu.

Sonra birden doğum gününde, arkadaşlarıyla, Beyoğluna çıktıkları günü hatırladı " Evet o,bu o adam. Bunu bildiğine ve bana yazdığına göre demekki yaşıyor. Holdinge dönmedi. Bir şey dönmesini engelliyor. Ama kim, on lira için, koca holdingin patronluğunu verirdi . Bu dağa büyük ve önemli bir şey olmalıydı. Zarftaki not sadece yaşadığını belirten bir şifreydi ve yapılması gerekenler olduğunu belirtiyordu"

O düşüncelerle evinin önüne geldi kapının ziline bastı. Kapı içeriden açıldı. Evdeki herkes kapının önünde heyecanla Merti bekliyordu. Mert kapıdan içeriye girdi yüzü kıpkırmızıydı.

İlk konuşan anneannesi oldu " mertçiğim ne oldu oğlum ? kötü gözüküyorsun"

Mert selam verip odasına girdi Mertin yüz ifadesi annesi ve anneannesinde umutsuzluk yaratmıştı.

Mert üstünü değiştirdi, odasından çıktı. Annesi aç olup, olmadığını sordu. Mert aç olmadığını varsa çay içebileceğini söyledi. Salona geçip oturdu. Elinde dilekçeler ve piyanistin gönderdiği not vardı. Annesi çayı getirip Mertin yanındaki, sehpanın üstüne bıraktı. Mertte elindeki dilekçeyi annesine verdi.

Duygu hanım, dilekçeyi okuyunca şok oldu. Yıllarca uğrunda acı çektiği, gençlik aşkı. Oğluna sahip çıkmıştı. İçini büyük bir sevinç kapladı. Mert dağa sonra annesine, piyanistin gönderdiği notu uzattı. Kadın notu okuyunca kalbi acıdı. Ağlamaya başladı.

İçinden" Deli gibi sevdiğim adam yıllarca dilenmiş mi ? diye söylendi

Sonra odasına gitti. Elinde bir kutuyla geri döndü. Kutunun içinden bir zarf çıkarttı. Zarfın içinden Merte hiç göstermediği, doğum gününde çektirdiği resimleri gösterdi. Resimdeki adamın,onun varlığından doğum gününe kadar haberi olmadığını söyledi. Resimdeki     adamın babası olduğunu, geçirdiği kaza veya kasıt sonrasında geçmişini hatırlamadığını anlattı. Merte babasının kim olduğunu hiç söylememesinin nedeni ise onu kaybetmek , ve dağlaroğlu ailesinin onu elinden alırlar korkusu olduğunu anlattı .

Mert resimde kendisine tıpa, tıp benzeyen adama baktı. Babası holdinge ve çevresindekilere yaşadığını belli etmek istemiyordu.

Anneanneside mert ve annesinin aralarındaki konuşmaları dinlemiş hem ağlamış hem çok mutlu olmuştu yerinden kalktı çay bardaklarını alıp mutfakta tekrar doldurup getirdi içinden " Bana bu günü gösterdin ya. Allahım sana şükürler olsun" diyordu .

Mert ikinci çayı içip, biraz dinlendikten sonra, yerinden kalktı. Konsülün üzerindeki yeşil telefonun ahizesini kaldırıp tuşlarına basıp bekledi.

Karşı tarafta zil, birkaç, kez çaldıktan sonra telefon " Alo" sesiyle açıldı .

Mert "İyi günler beyefendi Aziz beyle mi görüşüyorum?

Aziz bey " Evet benim"

Mert " ben Mert koç"

Aziz bey " Oo merhaba Mert bey nasılsınız?

Adamın sanki kırk yıllık dostuymuş gibi konuşması Merti şaşırtmıştı.

Mert "Teşekkürler Aziz bey.siz nasılsınız ?.Aziz bey, ben bugün iş aramaya gittim. Ama beni patron yaptılar.

Aziz bey Mertin lafından sonra kahkahalarla gülmeye başladı. Onun gülmesi Mertide güldürmüştü. Annesi ve anneannesi şaşkınlıkla ona bakıyordu. Dedesi de tekerlekli sandalyede olup bitenleri anlamaya çalışıyordu.

Mert " Aziz bey sizinle nasıl görüşürüz ?

Aziz bey "Mert bey yarın cumartesi . Akşam saat sekizde sizi Taksimdeki nostaljik tramvay durağında bekliyorum.

Mert "Teşekkür ederim görüşürüz" diyerek telefonu kapattı. 

SEFİL PİYANİST, Kırmızı piyano, TAMAMLANDI.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin