8.Bölüm

12 7 0
                                    

Multi medya; Teoman - fahişe
(Multi medyadaki defter Güneş'in defteri. Üzerinde kişi defteri-5 yazdığını farzedin.)

Eve geldiğimde normalde portmantomun üzerine bıraktığım çantamı kapıdan girer girmez öylece bırakmıştım.

Gökdeniz, benim için hiç bir şey olmasa da bende büyük bir etkiye sebep olmuştu.

Uzun zamandır göçüğümde sabahlamadığımı farkedince ailem ölmeden önce yazdığım ilk defterimi okumaya karar verdim.

Hemen kısa bir duş aldım. Bu evi ilk aldığımda banyoda küvet vardı. Annem küveti sevmezdi bu yüzden işçileri çağırıp küveti kırdırtmıştım.

Ben, eskiden beri kitap okumayı sevmezdim. Okuduğum sayılı kitap vardır; Nutuk, Olasılıksız, Büyü ve bir kaç çocuk kitabı.

Göçüğümde okumak için aldığım defter, 8.sınıfta yani ilk yazdığım kişi defteriydi. O zamanlar insanların fiziksel özellikleri dikkatimi çekerdi ve eğer taniyorsam bir kaç diğer özelliklerinden.

Yatağıma oturdum bir anda elimdeki defterin ilk sayfasıni açtım ama sonra okumadan kapattım. Hâlâ bornozum üstümdeydi. Defteri bir kenara koyup saçlarımı kuruladım.

Daha sonra dolabımın başına geçtim. Bu gün ruh halim kıyafetlerime özen göstermemi istiyordu. Ben de onu kırmayıp 12 Kasımda giymek için aldığım elbiseyi aldım elime.

Bu istek sadece ailemin ölüm ve aile bireylerimin doğum günlerinde, mezarlarına gittiğimde yani 12 kasım, 22 Aralık, 4 Haziran ve 25 Mayıs...

Giyindikten sonra aynadaki yansımama baktım. Dizlerimin 3 parmak üstunde biten haki, dar elbisenin altında siyah çorap ve Harley Davidson'un uzun çizmelerini giydim. Annemin özel günlerde sıktığı parfümü sıktım ve yine annemin çok nadir kullandığı nude renkteki ruju sürdüm. Aynada bir tur döndüm. Acaba düzeliyor muydum?

-------

Okulun bahçesine girdiğimde yalnız olmadığımı gördüm. Gökdeniz'in burada ne işi vardı ve o pisliğin etkisi bu kadar kısamı. Okulun bahçe kapısının hemen önündeki sokak lambasınin turuncu ışığının aydınlattığı yüzüne baktığımda onun da bana baktığını gördüm ilk o konuştu. "Hayırdır ÇELİK? Bu saatte niye burdasın?" Tek takıldığım yer soy ismimi kullanmasıydı..

Bu beni mutlu etmişti. Babam da dostları arasında Çelik diye anılırmış. Ama tabii ben mutlu olduğumu belli etmeden alaycı bir gülümsemeyle " Burası, özellikle şu göçük benim  yerim. Acar peki ya sen neden burdasın?" Aslında göçük diye adlandırdığım yer tümsekti. Ama ben sebebini bilmediğim bir şekilde oraya goçük demistim ve oranın adı Göçük olmuştu.

Gökdeniz dudaklarını büzdü sonra konuşmaya başladı." Bir; orası göçük değil. 2; Bu gece mekanını benimle paylaşacaksın" dedi. Göçüğume dogru yürürken Gökdeniz arkamdan geliyordu. Ben de ona cevap verdim. " Bir; benim göçüğüm oldugu için istediğim ismi veririm. İki; Mekanımı paylaşmada sorun yok ama bir daha benimle emir kipiyle konuşma." Dedim.

Bu sırada göçüğümün yanına gelmiştik. Ben, göçüğümün tümsek tarafı ile düz kısmı arasındaki bosluğa sırtımı vererek oturdum. O da sağıma, düz olan duvara, oturdu.

Kulaklığı çıkarıp müzik açıyordu hemen konuştum. " Dışariya versene müziği" dedim. Omuz silkip müziği dışarıya verdi. Ben Teoman'ın 17 şarkısı çıkmasını beklerken tam da Gökdeniz'e uyan bir şarkı çıktı; Son feci bisiklet- Morfin kafe. Gökdeniz, geceye bakmaya başladı bende defterimi okuyamayacağımı anlayınca onu izlemeye başladım. Şarkının bitmesine yakın bacaklarıma baktım. Açık bir yer yoktu. Gökdeniz bir anda konuşmaya başladı" Sen elbise giyecek bir kıza benzemiyorsun" dedi. Tesbiti için onu tebrik edip cevap verdim ona bakarak o bana bakmasa da "Ben de öyle biliyordum"  dedim. Göz ucuyla gülerek bana baktı sonra Teoman-Fahişe çalmaya başladı. Bu şarkı tam bir efsaneydi...

Morfin kafeden ziyade bu şarkıyı ciddi anlamda dinlemeye başladım. Sonra Gökdeniz'in eskiden olsa etkileneceğim sesiyle bir noktaya eşlik etti. "Bak dedi koprü ışıkları siliyorlar yıldızları"

Sonra ikimiz devam ettik söylemeye. Sevdiğim yerde vurguladım meğerse o da vurgulayacakmış "Ateşe vermeli onları ama heryerde yangın çıkışları..."

5 saniyenin ardindan sesimizi yükseltik "Niye sattın vücudunu? Daha mi kötu dedi satmaktan ruhumu?"

Daha sonra bağırarak devam ettik. Sonra biraz daha yüksektik evet yine aynı anda "Aslında derdim çok gençsin daha. Yirmimdeyim ama ruhum bin yaşında"

Dışarıda tek tük olan insanlar sesimizi duyuyordu kesin ama biz umursamıyorduk yani.. ben umursamıyordum. Devam ettik söylemeye 

4 yıldır bana gülümsemeyen hayat, bak bigun 20 Eylül dünle birlikte en hızlı karar aldığım gün. İlk tanıdığım da onu takip etme kararı aldım ki ettim. Sonra uyuşturucu kullandığını ögrendim sonra daha tanışalı iki gün olmasına rağmen onunla şarki söylüyorum.

İstemsizce sesimi daha çok yükseltim. O da yükselti. "BEN DEĞİL BU DÜNYA FAHİŞE!" Sonra söylemeyi kestim. Bir süre sonra oda söylemeyi bıraktı. Bir daha konuşmadık. Şarkılar konuştu. Yıldızların saklandiğı gökyüzüne baktık. Dedim ya biz sustuk ama şarkılar hiç susmadı. Türlu türlü şarkı çaldı. Benim bile bilmediğim bir sürü şarkı. Ama hiç 17 çalmadı.

O saat 3'de hiç bir şey demeden gitti. Sadece son kez sokak lambasının ışığının altında bana baktı. Ve gitti.

O gidince sessizce oturdum bir süre. Sonra Teoman-17 açtım kendi telefonumdan. Ve tekrar çalmaya ayarladım. En çok sevdiğim cümlede kafamı duvara yasladım. "Tek başına dans ederken mutsuzluktan sarhoşmuş"  Yarın ne olursa olsun defteri okuyacağıma söz verip gözlerimi kapattım. Müziği kapatmadan.

-------

OKULUMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin