Multimedya;Teoman-Yollar
"Evime dönüyordum. Eve yaklaştığımda 2 el silah sesi duydum. Hızlandım. Evin önüne geldiğimde yabancı iki araba vardı. Hemen eve girdim. Eşim ve oğlumun ağızları ve elleri vağlanmış bir vaziyete dizleri üstünde duruyorlardı. Başlarında dört...dört kişi vardı. 3 kişi ellerinde silahla oğlumun ve eşimin başında dururken birisi silahını inceliyordu. Onu hemen tanımıştım. Babanın yani Barışın tek düşmanı ve kuzeni Cihan. Belki ismini duymuşsundur. Cihan, Barış ve Savaş üçü kuzendi. Çocuklukları beraber geçen kuzenler. Ben de hep onların yanındaydım . Cihan sebepsizce iki kuzenine kin tuyuyordu. Barış ve Savaş çok iyi iş adamları oldular." Alpaslan soluklanmak için konuşmayı durdurdu. Dediklerinden hiç birşey anlamamıştım. Bunkarı ban niye anlatıyordu ki? Ama hiç bir tepki vermedim. Alpaslan devam etti. "Cihanda sonradan onların yardımıyla onlar kadar iyi bir iş adamı oldu. Bir süre sonra Barış ve Savaş ortak olmaya karar verdiler ki bunları yaparken çok gençtiler. Cihanın da ortaklığına katılmasını istediler ama o kabul etmedi. Cihan artık onlara düşmanlığını ilan etmişti. Öyle ki Savaş'ın eşini kaçırmış, şirketlerine çalışanlarından sızdırarak para kaçaklarına sebep olmuştu. Savaş ve Barış'ın doktor dostları vardı. Savaşta kalp ritim bozukluğu vardı. Ama bastırılmıştı işte. Kontrole gittiğinden bir gün sonra kalp krizi geçirip ölmüştü. Doktor itiraf etmişti. Ben onu ziyarete gitmiştim. Ona her ne kadar sinirlensem de eski dostumdu. Gittiğinde ailesinin rehin alındığı için böyle bir şey yaptığını söylemişti. Ama iş işten geçmişti. "Bu sırada ben ağlamaya başlamıştım. Savaş amcamın ölümünü tabii ki hatırlıyordum henüz 35 yaşındaydı. Alpaslan devam etti. "Benim ailemde rehin alındı Güneş. Yapabileceğim hiçbir şey yoktu. Adam nereden vuracağını biliyordu insanı. Ben ben.. anladın işte Güneş yapabileceğim hiç bir şey yoktu." Alpaslan daha fazla dayanamayıp aşağıya indi. Ben ise duyduklarımın şokundaydım hâlâ.Adını bir kaç kez duyduğum adam,Cihan? benim katilim miymiş?
Ailemin katili dolayısıyla sevgimin, neşemin, gülümsememin, huzurumun da katili.
Elimin tersiyle göz yaşlarımı sildim. Sakinliğim, sinir krizi öncesi sessizlikti. Aşağıya inince çalışanlar bana şaşkınca bantı. "Kaç para?" diye sordum. "Abi senden para almamamızı söyledi. Araba dışarıda." dedi çalışanlardan birisi. "Peki" dedim. Şu anda hiç bir şeyi düşünecek durumda değildim.
Arabaya bindim. Hemen kontağa anahtarı sokmaya çalıştım. Elim sinirden titiriyordu ve bu daha çok sinirlenmeem sebep oluyordu. Anahtarı çevirdim ayağım debriyajdayken vitesi ikiye aldım. Ayağımı debriyajdan çeker çekmez gaza bastım. Araba zorlanarak da olsa öne gitti. Sanırım ilk kez hıncımı tekerlerden, yollardan çıkaracaktım.
Radyoya müziklerimi attığım flash belleğini radyoya taktım. Karışık çalmayı açıp radyoyu açtım. Bunları yaparken çoktan vitesi 5'çıkarmıstım. İbre 120'yi gösteriyordu. Çok zorlamadım 200 de sabit bırakıp müziğin sesini artırdım.
Göz yaşlarım istemsizce akıyordu. Hıncımı bir şeylerden çıkarmak istiyordum. O sırada radyodan Teoman-yollar şarkısı çalmaya başladı. Ben ise şarkıyı bağıra bağıra söylemeye başladım. Tüm camlar açıktı. Sewim güzeldi ama bu şeklide fazla sağlıklı duyulduğunu sanmıyordum. Sonra nakarata gelince daha çok yükseltim sesimi. 'Aslında yollar yalanıni görmez yaraları sarmaz...
------
2 saat araba sürmemin ardından bacaklarımı hissetmemeye başlamıştım. Bu gün çok yorulmuş, yıpranmıştım. Ailemin ölümünün ecel değil ayarlanmış bir şey olması çok acı veriyordu. Bu yüzden ruh halimi dinlemeden eve gittim.Eve girdiğimde ruhsuz bir ruh gibiydim. Kıyafetlerimi umursamadan suyun altına girdim. Göz pınarlarım hâlâ ağlamak istiyordu. Ben ise ağlamaktan nefret etmeme ragmen ağlamamak için bir sebep bulamıyordum. Tek bir sebep gösterseler gülümsemem için inanın kahkaha atarım eski halime dönerim ama yok işte mutlu olmak için sebebim yok.. Ama ben yine de ağlamadım.
Sonra yorgunluğuma daha fazla dayanamadım ve suyun altında oturdum. Sırtım soğuk mermer ile buluştuğunda irkildim umursamdım. Suyu soğuğa ayarladım. Su, sıcaktan ılığa, ılıktan soğuğa yavas yavaş geçti. Soğuk su vücudumu uyardı umutsamadım. Gözümden bir damla yaş düşünce hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım.
Artık kaldıramıyordum. Her Kasımın 20'sinde kendimi parçalamaktan, intihara kalkışıp son anda vazgecmekten çok yoruldum. Bu suikast olayı beni bir masaya yatırdı ve bin kez boynuma yediğim giyotinibir kez daha serbest bıraktı. Bir kez daha ölürken ölmemekten çok yoruldum.
4 sene önce sakin kafayla düşündüğümde çok hafif, duvarı yıkmayacak sadece bir göçük bırakacak derecede olan bir çarpmanın bu kadar kısa sürede patlaması ne kadar saçma gelse de çok düşünmemiştim. Ölmüşlerdi işte neden düşünecektim ki?
Bugün... bugün bunu düşünmediğim için o kadar pişmandım ki.. Bir kez daha jiletin birisini almak istiyordum. Bu sefer gerçekten parçalamak istiyordum damarlarımı. Onların yanına gitmek istiyorum. Sonra diyorum onların yanına gidemeyeceğim onlar cennetteler ben ise cehenneme gideceğim. Sonra tekrardan fikir değiştiriyorum zaten cehennemdeyim zaten yanıyorum daha ne kadar yanabilirim ki?
Alıyorum elime jiletleri 12 Kasımda. Hatta bazen Hannah gibi kaset çekmek istiyorum sonra bu fikrikme gülüyorum. Evet yalan söylemiyorum bu çok oldu. Gülme nedenimse benim kasetlerimi djnleyecek tek bir kişi bile yok.
Zaten jiletler damarlarımı yarmıyorda hiç bir 12 Kasımda çünkü ben bu kadar boşlukta olmama rağmen intihar etmeye cesaret edemeyecek kadar acizim. Evet ben aciz olduğumu kabul edecek kadar büyük bir acizim.
----
ŞİMDİ OKUDUĞUN
OKULUM
Ficção AdolescenteOkulum...insanları hiç ses etmeden, bir hayaletmişcesine izlediğim yer. Okulum... yapmacık zoraki gülüşleri, belki bir ay sonra yüzlerini bile görmek istemeyecek olan insanların gereğinden fazla yakınlaşmalarını gördükçe yüzümü iğrenircesine buruşt...