Multi medya; Teoman-Tuzak
İçime derin bir nefes alıp anlatmaya başladım. " Ben 4 yıl önce deli dolu dünyanın en neşeli kızıydım. Hayatımda tek bir sıkıntı bile yoktu. Ailem, kardeşim, sevdiklerim, tatlı evim... Ben, babam, annem bütün bunların tuzak olduğunu anlayamadık.
O gün yine gülümseyerek '5 dakika' bile demeden uyandım. Gülümseyerek, en ufak şeye kahkaha atarak kahvaltı yaptım ailemle. Kardeşimq kendi okuluna gitti ben kendi okuluma gittim. Arkadaşlarımla sohbet ettim espriler yaptım dersi kaynatmaya çalıştım. Teneffüste herkesi dışarıya çıkartım. Sonra sınıfın obezine 'Elim sendeee!!' diye bağırıp ona vurdum. Sonra ne olduğunu anlamdan sınıfımızın hepsi hattâ bahçedekiler bile oynamaya başladı. Benim o zamanki eğlencem şimdi kabuslarımın düzenli konuğu, bir objesi haline geldi. Ben tam duvarın, o tümsek olan duvarın ordaydım. O anda kıyamet koptu beynimde." Bu sırada göz yaşlarım isyan çıkartmışlardı.
" Gözlerim o anı gördüğü için hâlâ lanet ediyorlar. Kulaklarım o patlamayı duyduğu için isyankâr. Herkesin gözü istemsizce duvara döndü. Aslında o kadar büyük bir şey değildi. Sadece göçtü duvar. Sonra herkes dışarıya çıktı tabii. Ben gördüm ki bizim araba. Tam çok büyük bir kaza değil diye sevinecekken kimimizi yere düşüren kimimizi tökezleten beni ise öldüren o patlama oldu. Araba bir anda alev aldı. Ne olduğunu anlamadan annemin, babamın, kardeşimin çığlıklarını duydum. Onlar diri diri yanarken ben öldürülüp diriliyordum. Eskiden beri merak ettiğim giyotin düşüyordu boğazıma. Bıçak düşerken ki çıkan yani çıkması gereken ıslık sesi ailemin çığlık seslerindeydi." Gözyaşlarım isyanında başarılı olmuş sonsuz bir şekilde akıyorlardı.
" En yakın arkadaşlarım yanıma gelip kolumdan tuttular. Onlarla da yeni tanıştım aslında. Sonrasını hatırlamıyorum. Ama hatırladığım bir şey var ki annemi ben yıkadım. Yanık bedenine dokundum. Göz yaşımla yıkadım onu.. Anlayabiliyor musun Gökdeniz yaşarken öldüm ben. Henüz 14 yaşımdaydım hissizleştiğimde. İki hafta halamda kaldım. Her gece halam annemin yaptığı gibi saçlarımı okşadı yanımda uyudu. Ona her ne kadar minnettar olsamda babama benzeyen yüzünü görmeye tahammül edemedim ve 14 yaşımda kendim yaşamaya başladım. Tabii ne kadar yaşadım orası meçhul. Her gün sabah uyandığımda bir kutu pizza bir paket ezogelin çorba bir tane ekmek. Bir yıl, bir yıl boyunca piskoloğumdan başka kimse ile konuşmadım. Onunlada zaruriyetten konuşuyordum. Dışarıya bile çıkmadım o kadın geldi evime hep." Ağzım kuruduğu için ayranımı açıp içtim. Gökdeniz'e baktığımda bana bakmıyordu. Dönerin etrafina sarılan kağıttan koparmış, oynuyordu.
Konuşmaya devam ettim; "Bir yıl sonra okula geldiğimde birinci sınıftan başladım. Psikolojimin yerinde olmadığının farkındaydım. Duvarı düzeltirtmemiş insanları oraya oturup, gözetleyerek yazıyordum. Dikkatimi birisi mi çekti? Hemen onu takip ediyor, belirgin özelliklerini yazıyordum. Bir derdi mi var yardım ediyordum. 4 yıl böyle devam etti. Gecelerim göçükte sabahlayarak geçti. O kadar boştum ki bir şeyleri unutmak için dövüş sanatlarını öğrendim. Seni engelleyebilmemin nedeni oydu işte. Odamın dekorasyonunu her yıl değiştirdim o kadar boştum ki değişik imajlara girdim. Öyle ki bir hafta sonu Melanie Martine'zin saçı gibi yapmıştım saçımı." Deli gibi kahkaha atmaya başladım. Gökdeniz bana bomboş bakıyordu. İstediğim gibi.
" İşte bu gun okula geldiğimde seni gördüm. Dikkatimi çektin takip ettim ve öğrendim işte senin.. neyse işte.. sen anlat kendini." Dedim ve masanın üzerinde olan telefonumdan saate baktım dersin başlamasına çok az kalmıştı.
Gökdeniz konuşmaya başladı. "Ben, aile acısını bilmesemde insanların sana acıyan bakışlarından nefret ettiğini biliyorum. Sana acımıyorum. Üzülmüyorum da. Çünkü ben senden daha acınası haldeyim. Sana beni takip ettiğin için kızamıyorum bile. Şöyle bir düşününce ben senin yaşadıklarının 10 da birini yaşamamışım. Ama kendimi uyuşyurucuya bıraktım. Ben senden de büyüğüm. 19 yaşında bir liseliyim ve Mart'ta 20 olacağım. Ben, ailemin, kardeşimin, tatlı evimin değerini bilemedim. Arkadaşımın doğum günü vardı 11. Sınıftım. Ama 18 yaşındaydım. Birinci sınıfta kalmıştım. Evlerindeydi doğum günü. Onunla orada tanıştım. Masum değildi.. Benden büyüktü..
O uyuşturucuya çoktan bağımlıydı. Ben de ona bağımlı oldum bir süre sonra. Sonra da onunla beraber uyuşturucu kullanmaya başladım. Sonra onunla başka bir eve çıkma kararı aldık. Ailem karşı çıktı dinlemedim. Ama onlar hep benim arkamda durdu. Ben iğrenç bir çocukken onlar beni değiştirmeye çalışmadan arkamda durdular ben ise onların değerini çok geç idrak ettim.
Bir gün onunla yaşadığım evime geliyorum. Yok.. Belki okuldan daha dönmemiştir diyorum üniversite 2'ye gidiyor. Lavaboya gittim kapıyı bir açtım her yer kan.. yerde yatan o.. bilekleri paramparça.. gerisini anlatmama gerek yok sanırım. Başka eve taşındım. Aileme daha fazla zaman ayırmaya calışsamda onlardan utanıyordum hâlâ da utanıyorum. Ve uyuşturucudanda kurtulamadım." Dedi.
O ağlamadı. Ben ona acıyordum. Evet ama bunu ona belli etmeyecektim. Gözlerine baktım gözlerinin altı mordu aslında ben nasıl anlamadığımı soracakken kendime bilinç altım onun hep gözünün içine bakıyorsun dedi. Haklıydı. Konuşmaya başladım.
" Duygularımı ya da düşüncelerimi belli edebilen birisi değilim. Ama şunu bil ki yaralı insan olarak sana yardım edeceğim. Sadece iç güdülerimle haraket ediyorum. Mantığım zaten istediği zaman gelir. Neyse yani istemezsen bir sey diyemem Daria'ya da söylemem merak etme." Ona anlatamadığım bir suikast olayı kalmıştı ama bunu kendim yeni öğrenmişken ona anlatamazdım. O konuştubbir süre sonra
"Merak etmiyorum çünkü tedavi göreceğim. Ve yanımda olmanı istiyorum. Ben tek başımayken yapamam. Yardım edecek misin?" Dedi. O anda o kadar çok değişik bir sekilde söylemiştiki yardım etmek zorundaymışım gibi hissettim. Ben tek başımayken yapamam. Dedi. Bana yardım edecek misin? Dedi. Ona gülümsemeye çalıştım. " Yardım edeceğim." Dedim.
Bana baktı "Kalkalım mı?" Dedi. Kurumuş boğazımı temizleyip "Olur" dedim. Öyle çok kontrolsüzdüm ki.. O öyle bir söylüyordu ki..
Ayağa kalktiğımda o da kalkmıştı. Biranda bana sarıldı. Donup kalmıştım. Boynumda bir ıslaklık hissettim. Ağlıyordu.. o bir damla göz yaşını hissedince tenimde kollarımı kaldırdım. Parmak uçlarımla sırtına dokundum. Ailem öldüğünden beri sarılmayı unuttum. Ama o kafasını omzuma yaslayıp ağlayınca kayıtsız kalamadım. Ama tam saramadım. Ama bu bile benim için çok önemliydi.
Gökdeniz sırtımdaki bir elini kaldırıp tahminen gözlerini sildi. Sonra çekildi. Gözlerimin içine baktı. " Sarılamıyorsun değil mi?" Dedi. Şokla ona baktım. Kafamı iki yana salladım. Çatallaşan sesimle "Unuttum" dedim. Kendince kıkırdadı. "Hadi gidelim" dedi. Masandan telefonumu aldım. Demir merdivenkerden aşağıya inmeye başladık. Telefonumdan saate baktığımda okulun bitmesine iki saat olduğunu gördüm.
Hemen Gökdeniz'in yanına gittim. "Gökdeniz, ailen biliyor mu?" Dedim. O sırada parayı veriyordu. Kafasını iki yana salladı sadece. Dışarıya çıktığımızda konuşmaya başladım."Okulun bitmesine iki saat var. Rehabilitasyon merkezine gidelim mi?" Dedim.
Bir az yürüdükten sonra konuşmaya başladı. "Yetişmeyebiliriz. Ben Daria'yı arıyayım. Sonra da... gideriz." Dedi. Zar zor konuşuyordu. Kolunu sıktım. " Gökdeniz, istersen rehabilitasyon merkezine gitmeyelim." Dedim. Bana şokla baktı. "Nasıl?" Desdi hemen onune geçio arka arkaya yürümeye başladım. Bunu esiiden de çok yapardım. "Her gün aldığın dozu azlatacağız. Eğer yedek odan varsa ben orada kalırım. Biranda kesersek dengen saşar kriz falan geçirirsin. Ama rehabilitasyon merkezinde de yatman gerekiyor. Ailen şüphelenir. Senin için uygunsa böyle yapalım." Dedim. Gökdeniz mutlu mutlu sırıtmaya başladı. "Tamam benim için daha iyi olur ve yedek odam var." Dedi.
O sırada ben arka arka yürümeye devam ederken Gokdeniz üstüme atıldı ve beni kendisine doğru çekti. Sonra tam arkamda arabanın birisi geçti. Lanet olsun! Derin bir nefes aldım. Çok çok falza yakındık. Bir nefes uzağımdaydı. İkimizde aynı anda bir adım geriye gittik. Sonra bir birimize bakmaya başladık. Bir anda kahkaha atmaya başladım. Durduramıyordum. Neden kahkaha attığımı bilmiyordum.
Kahkahamı durdurabildiğimde Gökdeniz yandan gülerek bana bakıyordu. Çok küçük bir gamzesi vardı. Konuşmaya başladı. " Bence sen de tedavi görmelisin. Çarpılıyordun lan!" Bir anda kızgın bir boğaya dönmüştü. Tekrar kahkaha atmaya başladım. Kolumdaki kollarla durabildim. Gözlerimden yaş geliyordu. İnsanlar bize bakıyordu kesin. Kollarımdaki kolu umursamadan yere çöktüm. O da benimle çöktü ben yere oturdum o topukları üzerinde oturuyordu. Sonra kollarıma yaslanarak hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım. Gökdeniz bana kocaman olmuş gözleriyle bakıyordu. Hıçkırıklarımın arasından konuşmaya başladım. " De-delirdi-ğimin fa-fark-kındayım." Akıl sağlığım yerinde değil.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
OKULUM
Teen FictionOkulum...insanları hiç ses etmeden, bir hayaletmişcesine izlediğim yer. Okulum... yapmacık zoraki gülüşleri, belki bir ay sonra yüzlerini bile görmek istemeyecek olan insanların gereğinden fazla yakınlaşmalarını gördükçe yüzümü iğrenircesine buruşt...