Bölüm 44

135 9 0
                                    

Yerimden sıçrayarak uyandığımda direk bebeklere baktım. Rahat rahat uyuyorlardı. İkisini de yanımda gördüğüm için gerçekten mutluydum. Arkalarındaki boşluğu görünce  yüzüm düşmüştü. Kötü bir rüyanın ardından bebeklerimi yanımda görmek mutlu etmişti ama Liam'ın boşluğunu görünce üzülmüştüm.

Kabusun sonunda ona sarılmak istiyordum ama yoktu. Yokluğunun üstünden 3 gün geçmişti ve yokluğunu en kötü şekilde hissediyordum. Rahatlamak için bebekleri öptüm. Onlar huysuz değillerdi ama kendimi gergin hissediyordum. Aksine beni hiç yormuyorlardı sanırım düşünüp kafama taktıkça ben kendimi yoruyordum.

Brooklyn küçücük olmasına rağmen üzerini açmayı başarmıştı. Sadece zıbınları vardı ve üşüme ihtimaline karşın üzerlerinin iyi örtülmüş olması gerekiyordu. Odanın sıcaklığı iyiydi ama fazla sıcak onları bunaltıyordu. Bu yüzden uyuyamıyorlardı resmen.

Ayağa kalkıp onların yattığı tarafa doğru geçtim. Yatağın ucuna düşmeme ihtimaline karşı yastıkları yerleştirdim. Önceden Liam onları koruyordu ama şimdi uyurken sadece bundan korkuyordum. Henüz düz yatıyorlardı uyurken hareket etmezlerdi ama başlarına bir iş gelirse kendimi kesinlikle affetmezdim. Üzerlerini örttüm. Son kez daha öpüp doğruldum.

Komodinin üzerinden telefonumu aldım. Yavaş yavaş pencerenin önüne geçtim. Saat gece 3'tü ve Liam'ı aramak istiyordum. Ama oradaki saatten haberim yoktu. Liam stüdyoda olabilirdi ya da daha yeni uyumuştu. Hiçbir bilgim yoktu. Kolay kolay mesajlaşmıyorduk. İşi bittiğinde beni arıyordu. Ben onu ne zaman arasam müsait olmuyordu. Uygun olduğu zamanı dahi bilmiyordum. Ya beni meşgulüm diyerek geçiştiriyordu ya da cidden meşguldü. Hah. Halbuki gitmeden önce hep iletişim halinde olacağımıza söz vermişti. Bir kere bile olsun görüntülü konuşmamıştık.  Tamam ona destek olacaktım ama bu konu hakkında onunla tartışmaya hakkım vardı.

Tüm sinirin sonunda ona mesaj atmaya karar verdim.

" Müsait misin?"

Uzun süre cevap gelmesini beklemiştim ama gelmemişti. Ayrıca uykum kaçmıştı. Dışarıya izlerken gözüme korumalar takıldı.Liam güvende olmamız için iki tane korumasını evin önüne iki tanesini de evin arka bahçesinede durmasını emretmişti. Ayrıca iki tane köpek vardı. Bunlar bizim güvenliğimiz içindi ama hiçbirini tanımıyordum ve bu beni daha çok geriyordu. Anlaşılan bu gece de uykusuz kalacaktım.

*

" Brooklyn kardeşinin saçını bırakman gerekiyor. Ah tamam meleğim ağlama." Hemen yanlarına oturup Brooklyn'in elini, Brooke'un kısa saçlarından çektim. Tek hareketinin kardeşine zarar vermek olması ayrı bir ironiydi. Bu kadar kısa saçları hala nasıl tutup asılıyor anlamış değilim. Sanırım bu yeni bir huyuydu.

Brooke'u kucağıma aldım. Çünkü canı acıdığı için ağlıyordu. İkisini aynı oyun halısına bırakmamdaki amaç anlaşması içindi ama Brooklyn farklı düşünüyordu. Brooke'u öperken Brooklyn bize dikkatlice bakıyordu. Ayaklarıyla bacaklarımı tekmeliyordu. " Hayır küçük adam şuan cezalısın. Kardeşini ağlattın."

Brooke'un Saçlarını okşadım. " Tamam oyun halısı sana kalıyor ama sakın ağlama." Beni anlamasını umdum ama bu boş ifade sen istediğin kadar konuş anneciğim ama ben yine ağlayacağım der gibiydi. " Pekala şimdi babanızı arayalım. Özlediniz mi babacığı?" Brooke'un burnunu sıkıştırdım. Baba lafını duyar duymaz gülümsemişti. Bu kadar babasına düşkün olması çok tatlıydı ama Liam gittiğinden beri babalarının sesini hiç duymamışlardı. Ben bile duymuyordum.

Telefonumu almak için ayağa kalktım. Elime alacağımda Zile basılmıştı. Mecbur olarak Brooklyn'i yalnız bırakıp Brooke ile kapıya ilerledik. Küçük delikten baktım. Tanımadığım birisi vardı. Bu korumalar değildi. Benden habersiz onlardan birisi değişmeyecekti. Ama zaten şüpheli birisi olsaydı korumalar onu içeriye almazdı. Zile ikinci basılışında açtım. Elinde koskocaman gül buketi olan bir adam vardı. Şaşkınlıkla kaşlarımı kaldırdım

Daddy Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin