Kocasının yanında yatmak yerine her gece onun inip çıkan göğsünü izleyerek pencerenin kenarındaki sallanan sandalyede uyuyordu Myungsoo. İlk bebeklerini kucağına alıp burada onu uykuya teslim ederken uyuyup kalacağını hayal etmişti ama şimdi iyileşmesini dört gözle beklediği kocasını izleyerek sızıyordu. Hastaneden çıkmalarının ardından hızla iyileşeceğini düşündüğü afilli sevgilisinin hala nazlı bir bebek gibi yataklarda oluşu, sandalyeye bağımlı hareket etmesi canını sıkıyordu. Sağ elini alnına dayayıp tanıştığı ilk günün dizilerden fırlamış sahnelerini hatırladı. Ne dişliydi Sung Jong ve ne güzeldi.
Acıyla gülümserken dudağının kenarına oturan gamzesi kocasının sesiyle yok oldu. Kâbus gördüğü belli olan adamı sarıp sarmalayarak uyandırdı. Yavaşça terlemiş alnını silip yumuşacık dudaklarıyla sakinleştirdi. Sung Jong kocasının kuvvetli kollarında huzuru yeniden bulup uykuya döndüğünde Myungsoo'da ona eşlik etti. Sabaha karşı Sung Jong uyanmış kocasının nöbetini devralmış ve sallanan sandalyesinden onu izliyordu. Uykusunda melek gibi gülümseyen bu güzel adam, son günlerde ne büyük acılar yaşamıştı onun yüzünden.
~~~~~~
Güneşin ilk ışıklarının yüzüne vurmasıyla uyanan Tao kollarında uyuyan sarışına bakıp gülümsedi. Alnına düşen saçları serçe parmağıyla öteleyip minicik bir buse kondurdu. Başka zaman hayatta yapmayacağı şekilde gülümseyerek kalkıp kahvaltı hazırlamaya gitti. Yatak odasından çıkar çıkmaz karşısına geceden kalma savaş meydanı ve dağınıklığı çıktı. Yeni hayatlarına böylesi bir dağınıklıkla başlayamazlardı. Mutfaktaki çekmeceleri kurcalarken eline geçen çöp torbalarından alıp salona döndü ve sevgilisini uyandırmadan sessizce bütün eline geçenleri çöp poşetine doldurdu.
Yeterince önemli olsa Sehun fırlatıp atmazdı nasıl olsa düşüncesi belki pek kullanışlı değildi ama onca şeyi temizleyip üstüne birde kahvaltı hazırlamalıydı Tao, yani bahanesi çok sağlamdı. 5 poşet çöpü zorlukla çıkarıp attıktan sonra yeniden eve dönen Tao dönüşte sokak kapısının hemen sağında ki ortancaları fark etmiş en güzelinden bir dal koparıp kahvaltı için kullanabileceği düşünmüştü. Yerleri de eski bir t-shirtle sildikten sonra sırıtarak mutfağa geçti. Ne yapabilirim sorusuna uzun süre cevap bulamayınca yüzü asıldı.
Telefonunu çıkarıp sanal âlemden yardım almayı akıl etti. "Yumurta ruloları iyi bir başlangıç olabilirdi ya da üzerine kalp çizilmiş omletler. Bir robot bile bunu yapabiliyorsa ben hayde hayde yaparım." diyerek göreve ilk başladığı yıllarda izlediği Japon dizisini andı. Kolları sıvayıp üzerine inek desenli mutfak önlüğünü geçirdiğinde oldukça şirin görünüyordu. Ancak kendisine verdiği gaz ve netten bulduğu detaylı anlatıma duyduğu güven bomboş bir dolapla karşılaşınca yerle bir oldu. Bu çocuk ne yiyordu yahu?
Anlaşılan Sehun Bey çektiği her acıyı fitil fitil burnundan getirmeye hazır bir halde dönüşünü bekliyordu Tao'nun. Gerekli malzemelerin olduğu bir liste hazırlamaya başladı. Liste bitmek üzereyken Myungsoo'dan gelen telefonla yeniden karmaşık hayatına davet edildi. Bu kez bırakmayacaktı Sehun'u, ne olursa olsun bu kez ondan vazgeçmeyecekti. Kâğıda küçük bir not yazan Tao aceleyle evden çıktı. Dakikalar sonra uyanan Sehun, Tao ile yaşadıklarını hala hayal sanıyordu.
Hastanede bir yatakta kolunda serumla yatıyordu Myungsoo, bütün hayat belirtilerinden sıyrılıp arınmış gibiydi. Tavana diktiği gözleri kızarmış, göz pınarları doluluk oranını çoktan aşmış bir baraj gibi sürekli taşıyordu. İçeri giren Tao hala duyduğu habere inanamıyordu. Ne yani o inatçı çocuk ölmüş müydü cidden? Hem de iyileşme belirtileri gösterip o kritik durumdan kurtulduktan sonra?
Yatakta yatan arkadaşına baktıktan sonra daha fazla dayanamayıp doktoru bulmuş nedenleri sorgulamıştı. Ölüme yakın hastaların bazı durumlarda ani iyileşme belirtileri gösterdiği ve son günlerini sevdiklerinin yanında geçirdikten sonra gözlerini yumduğunu söyleyen doktor o an için nefret duygusu uyandırsa da ölümün herkesin başına gelecek bir olgu olduğunu ve buna en yakın kişilerin başında yer aldığını bilen Tao kendini hemen toparladı.
Telefonuyla birkaç yeri aradıktan sonra uzun zamandır peşinde oldukları adamların izine rastlandığı haberiyle umutlandı. "Az kaldı Sung Jong ah. Ruhun rahata erebilecek, Myungsoo artık daha huzurlu olacak."
Yavaşça yatağında doğruldu Myungsoo. Parmağındaki yüzüğe bakıp giden sevgilisinin ardından çöreklenen yalnızlık hissine alışmaya çalışıyordu. Gözlerinden sızan o yaş damlaları duygularının bir yansıması olsa simsiyah akar, oldukları yerdeki canlı hayatı anında sonlandırırlardı. Ellerine bakmanın verdiği acıdan kurtulmak istercesine karnına doğru çektiği bacaklarının arasına aldı onları. Sung Jong'un gitmeden söylediği mutlu olmalısın sözleri kulağında çınlarken hissedebildiği her zaman sevdiği adama duyduğu kindi.
Nasıl bırakıp gitti, neden? Tam her şey yoluna girmişken hem de...
Yavaşça yatağından kalkıp kolundaki serumu tek bir hareketle çıkarıp attı. Yapılması gereken tek şey vardı artık. Ölüm nedeni tespit edilen Sung Jong'un cesedini son kez gördükten sonra yakılma işlemi için gerekli prosedürleri halletti Myungsoo. Acısını sonrada çekebilirdi, sevdiğinin bu dünyadan ayrılışı da her zaman ki gibi asil olmalıydı. Kayınvalidesiyle acısını paylaşırken artık yapayalnız kaldığından emin oldu Myungsoo.
Yakılma ayininden sonra sevdiği adamın küllerini yanına alıp balayında gittikleri ve Sung Jong'un aşık olduğu o göle bıraktı sevdiğinin ruhunu. Artık burada ve her zaman mutlu olarak kalacaktı Sung Jong.
Son tutam külü de göle bıraktıktan sonra en sevdiği şarkıyı söylemeye başladı kocasına, ilk danslarını ettikleri ve şimdi vedalarına eşlik eden şarkıyı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ak Kedi Kara Kedi (Sekai ✓ )
FanfictionBiri gece gibi gizemliydi diğeri güneş gibi sıcak ve yakıcı... Kapak tasarım: @VampirePhotoshop