4. Bölüm Maça Valesi~

1.3K 85 31
                                    

Sonunda sakinleşen Sehun'dan uzaklaştı Tao, gözlerinin içine baktı. Kıpkırmızı olmuş yanaklarıyla öyle güzel görünüyordu ki, gülümsedi. Elleriyle çocuğun saçlarını kulağının arkasına iteledi. Sonunda Sehun utancını yenmiş Tao'ya bakabilmişti. Çocuğun gülümseyişi aklını başından mı almıştı ne?Biraz içecek iyi hissettirecekti kendini. Ne yapacağını bilemeyen halleriyle masada ki bardağına uzandı. "Saatlerdir bu adamla burada ne yapıyorum ben?" diye düşündü. Bir yudum aldığı bubble tea ağzında büyüdükçe büyüdü. Bir türlü yutamadı. Ufak bir çığlık atıp, elini aşağı yukarı sallayarak nefes alamadığını anlatmaya çabaladı. Bu debelenme sırasında elindeki içecek üzerine döküldü. Sehun, "Dünyalar güzelinden birkaç saniye içinde, 12 de çalan gongu kaçıran Sindrellaya dönüşüverdim işte. Hemde bir prensin gözleri önünde. " diye düşünüp, dudaklarını büzdü, ağlaması an meselesiydi sanki. 

~~~

Kris, fark edildiğini düşünüyordu ama Tao, sevgi kelebeği moduna girdiğine göre, her şey yolunda olmalıydı. Dakikalardır sarılmış halde duran çiftin, itişip sarılmalarına bakılırsa oldukça tutkulu bir aşkları olmalıydı. Cebinden çıkardığı ufak not defterine yeni notlar aldı.Kafasını kaldırdığında kahve fincanını bırakan Tao'nun genç adama yeniden sarıldığını gördü. Anlaşılan genç çiftimiz baya özlemiş birbirini diyerek gülümsedi ve telefonuyla birini aradı. "Hala halledemedin mi? Anlaştığımız gibi, bekleyeceğim seni. Hey! Ufaklık, hafife alma beni." Telefonu kapatıp yeniden ikiliyi izlemeye başladı.

~~~

 Tao cebinden çıkardığı mendille, Sehun'un pantolonunun kirlenen kısmını temizledi. "Şanslısın ki sadece uç kısımlarına geldi. Yoksa şekere bulanmış bir prens olacaktın küçük Sindrella!" Sehun'un gözlerine bakıp gülümserken ağzı açık kalmış adamların ne zamandır gözüne bu kadar güzel göründüğünü merak etti. Ardından öksürerek toparlandı hemen. Seslenmek için garsona bakınırken, arkalarında kendini izleyen adamın ortadan kaybolduğunu gördü. Sehun'a bakıp, "Bugün için affet beni. Umarım yeniden karşılaşırız, Sindrella" diyerek aceleyle uzaklaştı oradan.

Dona kalmış giden adamın arkasından bakakalan Sehun yanıbaşında biten Baekhyun sayesinde yeniden yeryüzüne indi. "Az önce ne yaptığını sanıyordun seni nalet olasıca, buraya neden geldiğimizi unuttun mu yoksa?" Baekhyun kafasından dumanlar çıkarken söylenmeye devam ediyordu. Minicik ellerini yumruk yapmış sinirle arada sırada ağzına götürüp dişliyor sonra yeniden sertçe avuç içlerine vuruyordu. Sehun pembenin her tonu bulunan yüzüne yerleşen aptal bir gülümseme ile cevap verdi. "Hyung, ne saçmalıyorsun? Buraya bir kaç günlüğüne kafa dağıtmaya geldik ve ben galiba, yani sanırım onu buldum." 

Karşısında heyecanla konuşan çocuğa kekeleyerek karşılık verdi büyük olan "Ki- kimi, kimden bahsediyorsun sen? Kimseyi falan bulduğun yok tamam mı, saçma bir hayale falan kapılma. Sadece bir sapık tarafından ele geçiriliyordun az kalsın!" Sehun oturduğu yerden adamın gittiği yere bakıp aptalca sırıtmaya devam ediyordu. Baekhyun mimiksiz küçüğünü özlediğini hissetti. Elinin ağır olduğunu bilmesine rağmen kendisine gelmesi için küçüğünü kızartacak bir hışımla patpatladı. 

Kısa bir bakışmanın ardından göz göze geldiği garsona gelmesi için işaret verdi. "İki kahve lütfen. Mümkün olan en büyük bardakta." Yanındaki Sehun'a bir saliseliğine baktı. "Şey birini sıcak çikolata yapın lütfen" Kafasını yanında oturan çocuğa çevirdiğinde ellerine bakıp kıkırdadığını gördü. "Gerçekten sınırlarımı test ediyorsun Sehunie, daha fazla zorlamasan iyi edersin küçüğüm." 

Eline telefonunu alıp Luhan'ı aradı. Sesine kattığı şirin ses tonuyla karşı koyması imkansız birine dönüşüverdi hemen. "Asansörle aşağı iner misin diyecektim Luhan. Lütfen çabuk ol acil." Yanında hala kıkırdayan çocuğa bakıp ters tarafa döndü yeniden ve fısıltıyla ekledi. "Ortadan kaldırılması gereken bir paket olacak asansörün önünde. Çabuk ol!" 

Ak Kedi Kara Kedi (Sekai ✓ )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin