Tao telefon görüşmesini bitirdikten sonra, köşede ki adamı fark etti. İğreti bir duruşla duvara yaslanan adam, etrafa gülücükler saçarken göz ucuyla da Tao'ya bakıyordu. Telefonu kulağından çekmeden konuşuyor gibi yaparak birkaç adım daha attı Tao. Artık emindi, arkasında ki adam kesinlikle peşindeydi. Telefonunu kapatıp cebine koydu. Lobiyi gözüyle taradı, kısa bir süre duraksayıp. Denize bakan geniş pencerelerin olduğu bölüme ilerlemeye başladı. "Oldukça güzel ve rahat bir mekanmış değil mi aşkım burası?" diyerek koltukta oturan adamın yanına oturup sıkıca sarıldı.
Bir kaç dakika önce...
Sehun bir kaç gün deniz havası almak için arkadaşlarıyla birlikte şehrin biraz dışında kalan bu otele gelmişti. Pazar günü yaptıkları sohbet nasıl bu şekilde sonuçlanmış ne ara valizleri hazırlayıp yola düşmüşlerdi onlar bile farkında değillerdi. Ama işte burada, orta standardın biraz üstündeki bu oteldeydiler. Ve oda dağılımı yapılırken Sehun'un çevirdiği -ve daha sonra susmayan çenesi sayesinde ortaya çıkan- oyunlar sayesinde Chanyeol ve Baekhyun aynı odaya düşmüşlerdi.
Baek bu durumu ağırdan almanın çok ötesinde tepki verince Sehun -mecburen- nefes nefese asansöre binip Lobi tuşuna bastı. Hala az önce yaşadığı adrenalin dolaşıyordu damarlarında. Asansörün cam olan arka kısmından aşağıya bakarken, "Baekhyun artık uğraştığın kişiye dikkat edersin kıhkıhkıh" diye kendinden geçmiş garip sesler çıkarıyordu.
O sırada lobiden geçen adama takıldı gözleri. Hemen bilmiş bir havaya bürünüp, yüzüne götürdüğü parmaklarıyla da ifadesini tamamladıktan sonra; "Yürüyüşünden bile asalet akan bu adam, üzerinde ki kıyafetlerinde kendisine verdiği yetkiye dayanarak manken olabilir" dedi. Kafasını karşısında ki sahibinin dediğini anlamaya çalışan köpek yavrusu gibi bir sağa bir sola yatırdıktan sonra, "Eğer psikopat huyları varsa ülkenin en zengin ilk 10 şirketinden birinin varisi olabilir ya da ünlü bir oyuncu. Suratının tamamını görebilmeyi tercih ederdim. Mükemmel bir kişilik ile çok gizemli bir katilde olabilirdi aslında ondan. Uuuf! Bana aşık olup her gün papatyalar yollarmış bir de hehehe". Tıng! (Asansör aşmış kapısı böyle açılıyor.)
Bomboş, Amazon ormanlarını andıran kafeye geldiğinde ürperdi Sehun. Burası kesinlikle kaçmak için iyi bir yer olsa da, tek başına çekilecek bir yer değildi. Etrafta tek bir insanın olmaması hem şaşırtıcı hem de felaketti. En iyisi deniz tarafında, huzurlu bir bubble tea içmekti. Lobiyi inceleyerek, az önceki yakışıklı adamı aradığını kendinden bile gizleyerek ilerledi. Manzarayı görebileceği mavi geniş koltuklardan birine oturdu. Yanına gelen garsondan bir bardak kahve istedi. Denize baktığında, yağmurun kesildiğini, güneşin usulca ışıldadığını ve gökkuşağını gördü. Gözlerini kapatıp hemen bir dilek diledi. "Hayallerimde ki aşkı yolla bana". Gözünü açtığında asansörün içindeyken fark ettiği yakışıklı adamın yanına geldiğini gördü.
"Oldukça güzel ve rahat bir mekanmış değil mi aşkım burası?" diyerek yanına oturup sıkıca sarılan bu adamda kimdi? Kendini uzaklaştırmak için omuzlarından adamı itmeye kalksa da, karşı koyamıyordu. Sehun bir anda kulağında sıcak nefesi hissedip ürperdi. Kendisine sımsıkı sarılmış olan bu yakışıklı adam, kulağına bir şeyler fısıldıyordu ama o, heyecandan tek bir kelime bile anlamamıştı.
Aynı dakikalarda, bir kaç metre ötede...
Jongin şüpheli hareketleriyle dikkatini çeken adamı izlemiş, bir kolonun arkasında şaşkın olduğu yerde kalakalmıştı. Az önce telefonla konuştuğu yoksa... Düşüncelerine anında son verdi. "Burada ne yapıyorum ben? Kendine gel prens bey, yapılacak çok işin var daha." Cümlenin bitişiyle arkasını döndüğünde, BAekhyun'u gördü. Elleri belinde yine en cazgır görüntüsüyle karşısında ki yutkunan adama bakan delikanlı bir açıklama bekliyordu. "Vaay! Bu ne güzellik." Ellerini gözlerini kapatmak için yüzüne götürdüğünde hangi şirinliği yaparsam bu işten sıyrılırım düşüncesiyle dudağını ısırıyordu bir yandan. "Gözlerimi kamaştırma cüretini kimden alıyorsunuz Prenses! Gözlerim olmadan ben bir hiçim, biliyorsunuz ki..."
Baekhyun karşısında mırın kırın eden bu adama bakarken cidden yapabileceği hiçbir şey olmadığını anladı. Elini ağzına kapatıp kıkırdamaya başladı. Her zaman ki gibi alev saçan yanardağ pooof ! sesiyle bir anda sönüvermişti. Karşısında ki adama sevgiyle sarıldı, elini yüzünde sevgiyle gezdirdikten sonra kulağından tutup çekiştirmeye başladı. "Yaaa! Ne zamandır seni bekliyorum biliyor musun sen? Nerelerdeydin bunca zamandır!" Bir kaç adım attıktan sonra Jongin yanındaki gülen adamın yüzünün düştüğünü farketti. Yanından izin isteyen Baekhyun onu ilerde beklemesi için yollarken tam zıtı tarafa yönelip uzaklaştı.
Sehun adamın kendisinden ayrılmasından sonra derin derin nefes alabildi. Gözlerinin içine bakarak bir cevap alabileceğini umdu. Oysa yanında oturan Tao, sadece çapkınca gülümseyip göz kırpıyordu. Şaşkın bakışları ve açık kalmış ağzıyla sevimli görünen Sehun, "Allahım, yoksa....?" diye içinden geçirirken elini sıcacık avuçlarında buldu Tao'nun. Şaşkın adamın içeceğini içmeye başlayan Tao sanki yaratıldığından beri Sehun ile yapışıkmış gibi davranmaya devam ederken Sehun, Baekhyun'un sesiyle başını kaldırıp etrafa bakmayı akıl etti. İlerde onları izleyen siyahlar içindeki gizemli adam telefonunun tuşlarına basmaya çoktan başlamıştı.
Sehun'un dağılan ilgisinden rahatsız olan Tao yeniden sarmaladı çocuğu. Açık ağzını sonunda kapatabilen Sehun, adamı uzaklaştırmak istedikçe daha da sıkı sıkıya sarmalanmasına deliriyordu.
Biraz önce kulağına bir şeyler demişti ama ne dediğine dair bir fikri yoktu. Çapkın tavırlarıyla göz kırpan bir adamdan doğru düzgün bir şeyler beklememesi gerektiğini biliyordu.
Bir an bu yakışıklı adamın ellerinden birinin gevşeyip aşağıya doğru indiğini hissetti. "Viiiiik!" diye olabildiğince tiz bir ses çıkarıverdi bir anda. Bu sesin etkisiyle şok olmuş halde bakakalan Tao'nun ayağına sağlam bir tekme atıverdi.
"Sapık! Buna nasıl cesaret edersin sen? " Elini kaldırıp attığı tekmeyi şık bir Osmanlı tokadı ile taçlandıracakken Tao iki elinide sıkıca kavradığı çocuğun dudaklarına yapıştı. Gözleri fal tasşı gibi açık kalan Sehun saniyeler içinde bu beklenmedik öpücüğe karşılık veriyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ak Kedi Kara Kedi (Sekai ✓ )
FanficBiri gece gibi gizemliydi diğeri güneş gibi sıcak ve yakıcı... Kapak tasarım: @VampirePhotoshop