Gelincik - 14 -

63 26 16
                                    

Lütfen medyadaki şarkıyla birlikte okuyun. Hatta tekrar tekrar açın eğer okurken biterse. Zira bu parçanın her cümlesi çok özel ve çok güzel...

***

Bir hafta oluyor çocukları köye göndereli. Söz verdiğim gibi bugün onları ziyarete gitmek istiyorum.

Sabahın ilk ışıklarıyla birlikte, kaldığımız lojmandan çıkıyorum. O anda birinin lojmanın arkasındaki bahçeye yöneldiğini fark ediyorum. Ardından gidiyorum. Gördüğüm manzara beni olduğum yerde durdurup onu seyretmem için zorluyor.

Gümüşservi elinde bir sürahi suyla birlikte kasımpatıların yanında yer alıyor. Usulca yanlarına yaklaşıp taç yapraklarını okşuyor çiçeklerin. Bir yandan da onlarla konuşmayı ihmal etmiyor. Söylediklerini daha rahat duymak için biraz daha yaklaşıyorum yanına.

"Ah, güzel kasımpatılar lütfen solmayın. Lütfen bize umudun var olduğunu göstermekten vazgeçmeyin. Ve lütfen sonusuz aşkı anlatmaktan çekinmeyen. Hiçbir zaman kavuşamayacak bizi buralarda yalnız bırakmayın. Lütfen onun için kalbimden geçen her bir cümleyi, gece onun kulağına fısıldayın. Lütfen... "

Öyle güzel, öyle masum konuşuyor ki kasımpatılarla, sözlerini mi dinlesem yoksa mimiklerini mi izlesem karar veremiyorum ama bazı cümleleri istemsizce kulaklarımın içinde doluyor.
"Lütfen onun için kalbimden geçen her bir cümleyi gece onun kulağına fısıldayın. Lütfen... "

Neden böyle dedi? Beni kast etmiş olabilir mi o cümlelerinde?

İçime dolan tüm umutları bir kenara itiyorum. Zira düşündüğüm gibi olmazsa kırılırım. Kalbimdeki kasımpatılara zarar gelsin istemem.

Hafifçe öksürüyorum ve varlığımı fark etmesini sağlıyorum.Beni görünce ayağa kalkıyor.

--Buyrun yüzbaşım.

Gözlerine bakınca dolduğunu fark ediyorum. Dayanamayıp soruyorum.

--Neyin var Gümüşservi?

-- Kişisel meseleler diyelim yüzbaşım, boşverin.

-- Nasıl boşvereyim Gümüşservi? Nedir seni bu kadar üzen?

Sözlerimle birlikte gözlerimin içini ısıtan gözleri bir anda ıslanıyor. Damla damla düşüyor yaşlar. Kasımpatıları şimdi göz yaşları suluyor. Buna daha fazla dayanamıyorum ve rüyamda gördüğüm gibi gidip küçük bedenini omuzlarımın arasına alıyorum, tek farkla, bu sefer gerçek. Gerçekten hissediyorum ağlayan bedeninin sıcaklığını ya da omzuma düşen gözyaşlarını...

Sarılmamla birlikte daha da güçleniyor ağlaması. Hıçkıra hıçkıra ağlıyor. Omzuma yaslanmış olan yüzünü ve bedenini hafifçe geri çekip yüzüme bakarak başlıyor sessizce konuşmaya.

--Çok yoruldum yüzbaşım. Her gün daha fazla özlemek çok kötü. Her gece rüyalarında bir çift gözle mutlu olup uyanınca savaşı görmek çok yorucu. Ben sizin kadar güçlü değilim yüzbaşım. Yavaş yavaş tükeniyorum.

--Kimi özlüyorsun Gümüşservi? Aileni mi?

-- Ah! Özleyecek bir aileye sahip olmadım hiç yüzbaşım. Annemi, babamı hiç tanımadım. Yetiştirme yurdunda büyüdüm anlayacağınız. Sevgiyi çok geç tanıdım. Ve şimdi onu kaybetmek en büyük korkum oldu. Bu korku her geçen gün içimde büyüyor. Kara bir leke gibi kalbimi kaplıyor ve onu ölüme sürüklüyor. Dayanamıyorum.

Her cümlesiyle biraz daha sıkışıyor kalbim. Eskiden onu görünce sürekli çarpan kalbim şimdi çarpamıyor. Nefesim kesiliyor. Onun özlediği kişi olamamak, hasretle kavuşmayı beklediği bir sevdalısının olduğunu düşünmek nefesimin kesilmesi için yeterli oluyor.

GÜMÜŞSERVİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin