6.Bölüm

605 56 3
                                    

Merhaba ^^ Açıkçası söyleyecek çok bir şey yok, o yüzden aklımdaki tek önemli noktayı söyleyeceğim :D Bu hikaye çok uzun ömürlü olmayacak, gittiği yere kadar gidecek. Bunun için üzgünüm ama kurgu konusunda sıkıntı yaşıyorum. Yine de şunu söyleyebilirim ki, bu hikayeyi gerçekten devam ettirmek istiyorum. O yüzden lütfen gidişatla ve ileride ne olmasını istediğinizle ilgili fikirlerinizi bana yazın.

Seviliyorsunuz xx

Yağmur.

Bence yağmur üzerine şiirler yazılabilecek, resim çizilebilecek, sayfalar harcanabilecek bir doğa harikası. Sanki tanrının bize, yeryüzüne gönderdiği hediyeler her bir damlası. Biz dünyanın çiçeğiyiz ve suya, yağmura ihtiyacımız var. Kendimi olduğum gibi -insan gibi- düşünürsem de, yağmur bazı şeyleri oturup düşünmek, dışarıyı izlemek, sıcak çikolata içmek, kitap okumak ve  müzik dinlemek için harika bir hava. Seni her ruh haline sokabilir çünkü içine işler. Birde damlaların kalbine düştüğünü hissedersen tamamdır.

Bazen de yağmurla bütünleşirsin, şu anki gibi. Ben ağlamak istiyorum ve yağmur da zaten tanrının bize bağışladığı gözyaşları değil midir?

Bağıra bağıra ağlamak istiyorum, yakıp yıkmak istiyorum ama bunu da benim adıma şimşekler yapıyor. Onları da seviyorum ben. Çünkü şimşek çaktığında ya doğa bize kızıyordur ya da birisi üzülüyordur. Sanırım şimşekler bugün benim için çakıyor.

Ayak sesleri duyunca hızlıca resimleri kutuya geri doldurdum ve kutuyu da yanımda duran koltuğun yastığının altına sakladım. Ardından tekrar bacaklarımı duvara kadar uzattım ve duruş olarak kırılmış dizlerimin üstüne başımı yaslayıp camdan dışarı bakmayı sürdürdüm.

Seni çok özledim, Matt. Keşke burada olsan.

Ne ara aktığını bilmediğim göz yaşlarımı silerken ayak sesleri yaklaşıyordu. Pervazda rahat bir şekilde oturmaya devam ederken gelenin kim olduğunu merak ediyor olsam da bunun bir önemi yoktu.

"Gelebilir miyim?"  Sesin Eleanor'a ait olduğunu anlayınca kırılmamasına özen gösterdiğim sesimle cevap verdim.

"Evet."  Ona cevap verdiğimde, o buraya gelirken veya kapıyı kapatırken hiç o tarafa dönmedim. Çünkü canım istemiyor, canım kimseyle hiçbir şey yapmak istemiyor. Tahminen şu an sadece ölmeyi kabul eder. Ölüp kurtulmayı.

"Gel buraya."  Beni kolları arasına aldığında gün boyunca herkese yaptığım gibi bundan kaçmak yerine başımı omzuna yasladım ve bende ona sarıldım.

"Louis'yle çok atıştığımız zamanlar oldu, ama şimdi bize bak."  dediğini gözardı ederek konuştum.

"Burada olduğumu nereden bildin?" 

"Senin telefonun kapalı olunca Zayn'i aradım. Oda senin yağmuru sevdiğini ve birisinin üzgün olduğunu düşündüğün için üzgün olduğunu söyledi. Bende yanına gelmeye karar verdim ve yoldayken aklıma Matt geldi."  Adını duymak bile kalbimi sıkıştırıyor.

Uzun bir sessizlik oldu ama bu durumu bozan yine o oldu. Normalde benim olduğum yerde sessizlik olmaz ama benim de canım sıkkınsa, o zaman kötü.   "Yağmur tanrının gözyaşlarıdır derdi annem. Bence haklı."  Sonunda benim gibi düşünen birini bulmanın mutluluğun yüzüme yansıdığına eminim.

"Bende öyle düşünüyorum." diyerek itirafta bulundum ve ekledim.  "Şimşekler de kızgınlığın simgesi. Ya bize ya da sadece birbirlerini üzen insanlar için, bunu bilemiyorum."

"Matt seni hala üzüyor değil mi?"

"Üzerimde öyle bir etkisi var ki."  dedim değişik bir tonda. Şu an her duyguyu yüklüyüm.  "Uzakta olsak, ayrılmış olsak bile beni bu durumlar yüzünden kötü hissettirebiliyor. Sanırım ona bu kadar bağlanmak hataydı."  Derince iç çekip devam ettim.  "İşin kötü tarafı bu hatamdan gayet memnunum. Pişman olmam gerekirken mutlu olmam da bir hata. Tamamen yanlışlar üzerinde gidiyorum." 

Dear DarlingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin