Tahir dizlerini çöküp çocukla aynı seviyeye geldi. Yiğit bunu fırsat bilerek daha da sarıldı. Adamın kokusunu içine en derinliklerinde hissedecek biçimde çekip yavaşça bedenini birbirlerinden ayırdı.
"Özür dilerim Tahir abi. "
"Neden paşam?"
"Ağladım birde sarıldım ya ondan."
"Bunun için özür dilemene gerek yok. Ayrıca ne zaman istersen gelip bana sarulabilursun."
"Gerçekten mi? "
"Gerçekten ya gerçekten."
Yiğit aradaki mesefayi kapatıp bu sefer Tahirin yanağına koca bir öpücük kondurdu.
"İstediğim zaman öpebilir miyim peki?"
"Elbette ay ışığında uluyan kurt."
"Aaa Tahir abi sanada buldum bir tane isim. Denizden gelen kaplan... Nasıl ama?"
Tahir Yiğiti kucağına alıp döndürmeye başladı. Çocuk kendini o an evrendeki en özgür ve hızlı kuşmuş gibi hissetti. Yıllar sonra hiç zorlanmadan uçmayı becerebilen bir kuş.
"Immm ay ışığında uluyan kurt. Benim ismimi ne kadarda güzel buldun. Peki seni küçük kurt. Acıktın mı bakayım?"
"Çook acıktım hemde."
"Bakkaldan yumurta getirdim. Sever misun uşağum?"
Tahir Yiğitin düşen suratını görünce yumurta sevmediğini anlaması zor olmadı. Çocuğun düşen suratını avcunun içine alıp poşeti Yiğite uzattı.
"Aaaaa sucuk var. Olley be çikolata da almışsın bab... Tahir abi."
Tahirin vücudundan bir anda yine bir elektriklenme olmuştu. Ortamın modunu düşürmemek adına kendi laf etmeden eve giriş yaptılar.
Nefesin bakışlarındaki yorgunluk ve bitmişliği gören Tahir kucağındaki çocuğu yere bırakıp yavaş adımlarla kadının yanına vardı. Kulağıyla ensesi arasındaki boşluğa Nefesin cızırtı gibi duyduğu pürüzlü sesini üfledi.
"Şşşş rivrivci . Bu kadar çabuk mu pes edeceksun? Cık cık hiç yakıştıramadım."
Kadının fazla yakınlıktan dolayı başı dönmüş ve vücudundaki ısınmaya engel olamamaya başlamıştı.
"N-ne diyon be adam? Pe-pes ettiğim falan yok."
"İyi iyi sevindim. Yemeği yedikten sonra Yiğit sen ben dışarıda yıldızlaru seyredek."
"Hayır Tahir. Sakın oğluma yaklaşma."
"Ne o kız? Yiğiti yemiycem da. Sadece yıldızları seyredeceğiz."
Nefes oğlunun mutfağa geçmesini fırsat bilip rahatça ve samimi bir şekilde içini dökmeye karar vermişti. Sesini kısarak konuşmasına devam etti.
"Bak altın kalpli hödük. Oğlumdan uzak dur. O daha çok küçük. Sana çok alıştı. Vedalaşma vakti geldiğinde ben senin arkandan ağlayan bir oğlum olsun istemiyorum. Yiğitin tek bir damla göz yaşına dağları yakarım ben. O yüzden lütfen yalvarırım sana sevgini verme oğluma."
"Hayır !"
Nefes tek kaşını kaldırarak alaylı bir tonda baştan aşağı Tahiri süzdü.
"Ne demek hayır Tahir!?"
Bu sefer sesini kısan Tahir oldu. Ağzında konuşmalarını toparlamaya çalıyordu. Beceremeyeceğini anlayınca dışarıda yaşananları gerçek ve çıplak bir şekilde açıklamaya karar verdi.
"Yiğit duymadım sandı ama duydum. Keşke babam sen olsaydın dedi. Ben ben nasıl bu çocuğu yarı yolda bırakabilirim. Babası olamayacağıma göre ona çok iyi bir denizden gelen kaplan olacağım."
"O ne be!?"
"Yeni lakabımız."
"Yemin ediyorum ki oğluma en ufak bir şekilde yaklaşırsan seni gebertirim Tahir!"
Kadın masanın üstündeki ufak meyve bıçağını alıp kesmeyen kısmını adamın boynunda gezdirmeye başladı. Gözlerindeki yorgunluk ve bitkinlik bir anda koca bir alev topuna dönmüştü.
"Uyyy nenem. Bırak kız oni. Tövbe estağfurullah. "
"Yalvarırım Tahir. Lütfen oğluma bu kadar şefkatli davranma. Gaddar ol demiyorum ama yapma işte. Yiğit ömründe hiç baba sevgisi nedir bilmeden yaşadı. Senin ona gösterdiğin bu yakınlığı farklı yorumlar diye endişeleniyorum. Bizim buradaki hikayemiz bitince oğlumla uzak diyarlara gideceğiz. Oğlumun aya bakıpta denizden gelen kaplan için ağlamasına kalbim dayanmaz."
Nefesin sıcak gözyaşı yanağından süzülürken Tahirin boynundaki bıçağı yavaşça yere indirdi. Alev topu gibi gözlerde ise en ufak bir ateş kalmamıştı. Yerini söndürücüsü suya bırakmıştı.
Tahir yine korkuyordu. Yanlış bir hamle yapıp Nefesi korkutmaktan ürküyordu. Ağlamasına kalbi dayanmıyor ve tek yapmak istediği sımsıkı sarılmaktı.
Yaptı da. Sımsıkı sarıldı kadına. Ben hep yanında olurum istersen demek gibi bir şeydi bu. Anlayabiliyor muydu acaba kadın bunu ? Tahir kafasındaki binbir türlü soruyla hala sarılmaya devam ederken Nefesin ellerini adamın beline dolamasıyla Tahirin nefesi durdu. Gözleri buğulandı. Kalbi tekliyor mutluluktan gözü seyriyordu. Tam saçlarına öpücük konduracağı sıra Nefes ani bir hareketle kendini Tahirden uzaklaştırdı. Yaptığı şeyi farkedince içinden kendine küfür olarak ne biliyorsa hepsini saydı.
Hataydı. Oğlundan uzaklaşmasını isterken Tahire sarılması başlı başına hataydı."Iıııı... B-Ben en iyisi yemeği hazırlayayım."
Battıkça batıyordu Nefes. Durumu toparlamaya çalışırken kekeliyor eli ayağına dolanıyordu. Saniyede milyon kilometre hızla kendini mutfağa attı. İlk olarak musluktaki suyla suratını rahatlattıktan sonra sucukları çıkarttı. Oğlunun belinden sarılması ile irkilip yüz hatları gerilsede oğlunun minik elleri olduğunu fark ederek hemencecik gevşedi.
"Ben özür dilerim."
Nefes olabildiğince sevecen bir tavırla yüzünü oğluna çevirdi. Üzgündü Yiğit. Bir sorumlusunun da kendi olduğunu düşünerek kadında üzüldü.
"Hey ay ışığında uluyan kurt. Ne dersin bugün yıldızları seyredelim mi?"
"Olley belki kızılderelilerde vardır burda. Onlarla bir kabile oluruz. Kabile reisimizde Tahir Abim olur."
"Oğlum!"
Nefes bunu ne azarlar gibi ne de hoş bir şeymiş tarzında söyledi. Oğlunun kafasını gülerek yere eğmesiyle kırılmadığını anladı ve çok mutlu oldu.
"Uyy nenem uyy. Acuktum da acuktum. Bi sucuk pişiremedin mi?"
Nefes ocağın altını kapatıp oğluna tekrardan gülücükler attı. Ama bu sefer ki tehlikeli bir gülücüktü.
"Bazı altın kalpli hödük kişiler ayağımın yaralı olduğunu unutmasa nasıl olur ama ? Dimi Yiğidumm?"
Nefes bunu Tahirin duyacağı şekilde söylemiş ve sonunu bilerek dalga geçer gibi uzatmıştı. Şimdiyse üzerine gelecek olduğunu bildiği tehlikeyi beklemeye başlamıştı. Yaklaşık on saniye kadar sonra tehlikenin selüeti görünmüştü bile. Tahir Yiğitin kafasını okşayıp dışarı çıkarmış kendi tekrardan giriş yapmıştı. Kapının kilidini çevirmesi ile Nefesin kalp atışının yüzde bin beş yüz artması bir oluverdi. Tahirin bir kaşı havada yavaş çekimde Nefese yaklaşması accayip korkutucu görünüyordu. Adam kadının burnunun dibine gelince gözlerini gözlerinden ayırmadan kısık bir sesle konuşmaya başladı.
"Unutmuşum. Pardon."
"N-Neyi unut-unutmuşsun. Ayşş Tahir burnumun dibinden bi gider misin? Rica ediyorum."Tahir ciddiyetini bozarak hunharca gülüyordu. Kadın congaya düştüğünü anlayınca kollarını sinirle göğsünde birleştirdi. Gözlerindeki söndürücü olan su tekrardan alev topuna dönüşüvermişti.
"Bunu sana ödeteceğim denizden gelen kapl... yok sana kaplan maplan. Ödeteceğim bunu sana denizden gelen hödük."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR KARADENİZ MESELESİ 《NefTah》
FanfictionAşk çay karşılığı şeker Tiryakiler çayı şekersiz içer Ve Deli Tahir karşılıksız sever. 8 yıl boyunca şiddet görmüş bir kadın. Annesi şerefsiz bir kişi tarafından gözleri önünde öldürülen bir adam. Yolda o kadını arabasına alması ile başlamıştı her...