Bölüm 12- Şaşırtıcı Tesadüf

253 17 1
                                    

Serra bu soruyu sormamanı diliyordum ama sordun ve ben bilemiyorum cevabını. Beni kendimden daha fazla tanıyan tek kişisin, gerçek beni gösterdiğim tek kişisin. Şu an tamamen kararsızım. Bu kararsızlığım senin kafanı karıştırıyor ve gerçek olamayacağını düşünüyorsun. Biliyorum çünkü aynı sen beni nasıl tanıyorsan bende seni öyle tanıyorum.” Yanakları kızarmıştı ve ilişkimizi bitirmek konusunda söylediklerim onu gerçekten üzmüştü. Bunu görebiliyordum.

“Neden az da olsa beni sevdiğini düşünüyorsan bana hiç vakit ayırmıyorsun? Neden bu kadar kötü davranıyorsun? İşin senin için önemli biliyorum fakat hiç dinlemeden bana bağırdın, hiçbir işe yaramadığımı söyledin? Cem söylesene ben bunu hak ediyor muyum?”

Gerçekten sevseydi böyle yapmazdı. Ben Sarp’tan hoşlandım ona çoğu insana davrandığımdan çok daha iyi, esprili ve eğlenceli davrandım, en azından bunun için çabaladım. Cem’in bana nasıl davrandığını, küçük bir eşyadan bile daha değersiz hissettirdiğini biliyordum. Ama ne olursa olsun içimdeki umut kıpırtılarını engelleyemedim.

Elini uzatarak elimi avucunun içine aldı. Koltukta biraz kenara kayarak oturmam için yer açtı. “Bunların hepsine cevabım var, hem de hepsi mantıklı cevaplar Serra fakat şu an kendim bile doğru düzgün hiçbir şeyden emin değilken sana açıklamamı bekleme benden.” Elimi yavaşça bırakarak yine eski Cem görünüşü aldı ve yerinden kalktı. “İşe dönebilirsin, iki saat sonra o şirkette işinin başında olmanı bekliyorum. Bu üç günün de yıllık izninden gideceğini bil. Unutmadan söyleyeyim, çok önemli başka bir iş var ve o işi sen alacaksın. Umarım bu işi de her zamanki gibi mahvetmezsin.”

Gözlerimi devirdim ve bende ayağa kalktım. Gözlerim ancak omuzlarına gelebiliyordu. Aslında benden çok da fazla uzun sayılmazdı fakat benim küçük bedenim ve onun olağanüstü kaslarını karşılaştırınca yanında küçük bir çocuk gibi kaldığım doğruydu. “Ne kadar dengesiz biri olduğunu biliyorsun değil mi Cem?”

Gülümsedi ve dudaklarımı dudaklarına yaklaştırdı. Nefesi beni tüm dünyadan uzaklaştırabilecek türdendi. Onu öpmemek için kendimi zor tutuyordum. Teni karşısında hemen duvarlarımı indiremezdim, buna izin verirsem beni sonsuza dek elde etmiş havalarına gireceğini biliyordum. O yaklaşmadıkça öyle kalacaktım. Ta ki dudaklarından “Öp beni sevgilim.” kelimeleri dökülene kadar.

Gözlerinin içine baktım ve yavaşça dudaklarına değdirdim dudaklarımı. Bu onun için yeterli olmuştu. Üç günün intikamını alır gibi öpüyordu. Ama diğer öpüşmelerimizden çok daha farklı bir şey vardı bu seferkinde. Özlem mi, yoksa bana anlatmak istediği kararsızlıklarından doğan gerçek sevgisi mi bilemiyordum. Her şeyi boşverdim ve bende çölde günlerce susuz kalmış ve sonunda o suya ulaşmış gibi onu öpmeye başladım. Onun dudaklarında ruh buluyordum. Bunun sevgi ile bir ilgisi olamazdı çünkü ben onu sadece arzuluyordum.

Dudaklarımı dudaklarından çektiğinde daha fazlası için yalvarabilirdim fakat gitmesi gerektiğini biliyordum. Kapıdan çıkarken farkında olmadan dudağımı ısırıyordum. Dilimde metalik tadı hissedene kadar ne dudağımı ısırdığımın ne de kanadığının farkında değildim. İçeriden peçete aldım ve kanayan dudağımı hiç de nazik olmayan bir şekilde sildim. Bir an önce kıyafetlerimi giyip işime gitmek istiyordum. Yeni verilecek işi sabırsızlıkla bekliyordum.

Yatak odama çıktığımda kendi dağınıklığımı ilk defa bu kadar çok kızdım. Belki biraz daha düzenli olsaydım kıyafetlerimi bulmam bir saat sürmezdi. Yatağım üç gün önceden kalma bir şekilde toplanmamıştı. Dolabımı açtığımda tüm kıyafetler üzerime düşmüştü. Hiçbirini katlamadan koyduğumdan dolayı ütüsüzdü ve ütü de yapmam gerekecekti. Kendime verdiğim fakat asla uygulamadığım sözlerden birini daha ekledim aralarına: artık evi toparlayacak, ütülerimi yapacak ve acil durumlara hazır olacaktım.

Kapıdan çıktığımda işe yetişebilmek için etmediğim dualar kalmadı. Genel olarak insanlar beni inançsız biri olarak tanımlardı fakat göründüğümden çok daha inançlıydım. Sadece insanlara öyle gösteriyordum kendimi çünkü bazı insanlar dünyada olan her şeyi inançlara bağlayıp duruyordu ve bu da sinir bozucuydu. İnançlarımızın yanında hep dünyanın fiziki olaylarından olduğunu düşündüğüm şeyler de vardı. Ne yani yağmur Tanrı ağladığı için filan mı yağıyor sanıyorlardı.

Devasa büyüklükteki kapıdan geçtiğimde beş dakika önceden şirkette olduğumu gördüm ve gülerek etrafa bakmaya başladım. Gerçekten de işimi seviyordum ve özlemiştim. Hiçbir zaman aylarca tatil isteyen insanlardan olmamıştım. Yorulmuyordum ki ben işte. Tamam fiziksel olarak bir yorgunluk duyuyordum herkes gibi fakat eğleniyordum ve dünyadan kopabiliyordum işte.

İstanbul Üniversitesi’nden mezun olduğum zamanı hatırlıyorum da ne kadar da umutsuzdum iş bulma konusunda. O zamanlar iş imkanı olmayan bir meslek seçtiğimden dolayı endişem bir süre devam etmişti. İş bulamadığım her geçen gün daha da stres altına giriyorum. Sonra karşıma tesadüfen Cem çıkmıştı ve hayatımı değiştirmişti. Uzun bir süre beklediğim işi ellerimin arasına vermişti. Üç yıldır çalıştığım bu şirketi ona borçluydum. Her tesadüfün içinde bir kader vardır, Cem’i bulmamın tesadüfü bir sevgiliye sahip olmamı ve hala düş gibi gelen işimi almamı sağladı. Belki de iş bulamayacağım için bu kadar fazla endişe ettikten sonra Cem’in karşıma çıkıp bana iş vermesinden dolayı çok fazla bağlıydım bu şirkete.

Daha fazla vakit kaybedemezdim. Hızlı adımlarla Cem’in ofisine yürüdüm. Beni neyin beklediğini merak ediyordum. Çok önemli bir iş olacağını söylemişti. Ofisin kapısına geldiğimde Cem beni kapının önünde bekliyordu.

Sitem ederek yüzüme baktı. “Biraz daha erken gelsen olmaz mıydı sanki Serra?”

Onun söylediği saatte gelmiştim ve hala bana kızıyordu. “Senin söylediğin saatte geldim Cem.” Yüzüm asılmıştı. Beni sinir etmeyi nasıl da iyi beceriyordu.

Kaşları çatılmıştı ve yüzünde endişeli bir ifade vardı. “İş yapacağın insanlar çok önemliler unutma. Karşı tarafla görüşeceğiz şimdi. Bizi bir sorun konusunda kendi söyledikleri şeye ikna etme çabalarındalar. Değerlendirmeden asla hayır deme.”

“Tamam giriyor muyuz?”

“Evet geç hadi.”

İçeri girdiğimde karşımda kırklı yaşlarında biri oturuyordu. Onun karşısında da tam yüzünü göremediğim biri. Ofisin ortasına doğru ilerlediğimde kim olduğunu daha net gördüm. Onun burada ne işi olduğunu bilmiyordum fakat bu tesadüf gerçekten şaşırtıcıydı.

...TESADÜFLER...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin