Bölüm 14 - Seni kırdım mı?

236 18 2
                                    

Yavaşça ayağa kalkıp kapıdan dışarı çıktım ve karşımda Sarp’ı görmeyi beklerken Cem’i karşımda buldum. Cem burada ne arıyordu? Ona şaşırmış bir şekilde bakmış olmalıyım ki yanıma geldi ve elimden tutarak “Sarp Bey ve seni çıkarken görmüş arkadaki güvenlikler haber verdi. Bana da haber verdiklerinde Sarp Bey’i arayayım dedim ve hastanede olduğunu öğrenince geldim.”

Aklımda sadece Sarp vardı. “Sarp nereye gitti?”

Şaşırmıştı. Evet bende pot kırmıştım bunun farkındaydım. ‘Bey’ kelimesi de nerede kalmıştı ah Serra. Bana daha çok yaklaşarak “Serra Sarp’ı nereden tanıyorsun?” Sarp kelimesini özellikle ima ederek söylediğinin farkındaydım.

Aklıma birkaç fikir geldi fakat Cem, ben yalan söylediğimde kolaylıkla anlayan biri olduğu için ayağımın acıdığını söylemek bana en azından bir süreliğine zaman verirdi ve şu anda açıklamak zorunda kalmazdım.

“Cem ayağım çok ağrıyor.” Gözlerimden birkaç damla yaş düştü. Kolay ağlayabilen biri olmam bu sefer işe yaramıştı.

Endişelenmiş bir tavrı vardı. “Oturmak ister misin? Ne yapmamı istersin sevgilim? Ağrı kesici almamı ister misin?”

Bu kadar endişelenmesi ve anında Sarp’ı unutması karmaşık gelmişti. Bir şimşek çakar gibi aniden o düşünce aklıma geldi: Beni gerçekten seviyordu. Eğer sevmeseydi bu kadar telaşlanmaz ve ne yapacağını şaşırmazdı.

Kafam hiç olmadığı kadar karışıktı ve ne yapacağımı bilmiyordum. Aklımda bir sürü soru işareti vardı. Sarp neden gitmişti? Cem beni gerçekten seviyor muydu? Bunlardan yüzlercesi vardı fakat hiçbirinin cevabını bulamıyordum. Düşüncelerimle boğuşurken birden Sarp’ı hastanenin kapısından girerken gördüm ve yüz kaslarımın ağrıyacağını ve Cem’in sorgularına maruz kalacağımı bildiğim halde yüzümdeki kocaman gülümsemeyi engelleyemedim. Engellemek isteyen de kimdi? Boşversene kimin umrunda dünyaya bir defa geliyorum ve mutlu olmak benim de hakkım.

Elinde eczane poşeti vardı. Büyük ihtimalle birkaç ağrı kesici almıştır diye düşündüm. Ne kadar da güzel görünüyordu kapıdan girerken. Saçları birbirine karışmıştı ve ben o saçların arasından parmaklarımı geçirmek istiyordum. Yaklaştıkça daha da dikkatli bakıyordum ve gözlerim bir anda dudaklarına gitti. Tanrım neden bu kadar çekici olmak zorundasın Sarp? Neden beni baştan çıkarmak için gönderilen bir Yunan Tanrısı kadar seksisin? Vücuduna oturan gömleğin tüm kaslarını ortaya çıkarıyor ve beni tekrardan ve tekrardan, defalarca yaptığın gibi baştan çıkarıyor. Bakışlarım gözlerine kaydı ve tekrardan o duyguyu hissettim: Önceden seni tanıyordum. Bu gözleri unutmam imkansızdı ama sen kimdin? Bir türlü cevap bulamadığım bir soru daha. Çok iyi Serra devam et. Cevap bulmak için çabalama sadece sor ve sonra da bu dünyaya isyan etmeye devam et. Ne kadar da güzel değil mi? Her suçu göremediğin, daha doğru düzgün inanamadığın bir varlığa at.

Düşüncelerimden sıyrılmama neden olan şey Sarp ve Cem’in birbirlerine olan saçmalık dolu bakışlarıydı. Bunların ne derdi vardı anlamıyordum ve anlamak da istemiyordum. Hastane kokusu midemi bulandırmaya başlamıştı, her zaman olduğu gibi. Sarp’a ve Cem’e ‘sizin derdiniz ne’ gibi bir bakış attığımda ikisi de kızgın gözlerini bana çevirmişti. Hey durun yaralı bir kızım ben ve bana sinirlenemezsiniz.

Masum bir tavır almaya çalışarak gözlerimi büyüttüm ve tebessüm ettim. “Artık çıkabilir miyiz? Çünkü ayağım çok ağrıyor.”

Her ikisi de aynı anda “Tabi.” Dediler ve birbirlerine o anlamsız ve sinirli bakışlarından attılar. Yoksa beni kıskanıyorlar mıydı? Evet beni her ikisi de kıskanıyordu ve bu inanılmaz derecede güzeldi.Tabi kendimi iki erkeği birden idare eden biri gibi görünce kötü hissetmiştim ama sonradan kendimi toparladım. Cem ile ilişkimizi çıkmazda görüyordum. Sarp desem ilişkimiz bile yoktu ki ortada. Rüyamda öpüştüğümüzü görmüştüm ve üç gün aynı yerde kalmıştık. Beni belki de bir arkadaştan farksız görüyordu ve bunu kendime dert etmemeliydim. Ama eğer ikisinden birini tercih edeceğim gün gelecek olursa… Ah bunu düşünmek bile işkence veriyor. Hangisini seçmeliydim bilmiyorum. Yanında iyi hissettiğim, mutlu olduğum bir insanı mı yoksa bu dünyadaki her şeyi bana verebilecek insanı mı?

Gerginliğin hat safhaya çıktığını her ikisinin gözlerinden de anlayabiliyordum bundan dolayı ayağa kalkmak için harekete geçtim ve ikisi birden koluma girdi. Gözlerimi büyütüp onlara baktım. “Beyler beni bu kadar şımartmayın. Ayrıca yürüyemeyen ağır bir hastalığım yok sadece ayağımı burktum o kadar.” Tamam beni şımartmalarını sevmiştim ama yürürken her ikisinin de beni kendi taraflarına çekeceğini biliyordum. Tabi böyle bir şeyi ilk defa yaşayacaktım fakat söz konusu iki çocuktan farksız kocaman insanlardı. Kolumu koparma ihtimallerini göz önünde bulundurmakta fayda vardı.

Kapının önüne geldiğimizde iki tane araba karşımda duruyordu ve ikisi de kendilerini seçmemi bekler gibi bir ruh haline bürünmüştü. Bu hallerine gülerdim fakat gerçekten de ayağım ağrıyordu. Ayrıca her ikisinin de çocukça tavırlarını ve bıkkınlık getiren soruları duymak istemiyordum. En iyisi bir taksiye binmek ve evime gidip huzurlu yatağıma kendimi bırakmak olacaktı.

Her ikisinin yüzlerine baktım ve hala o çocukçu ifade vardı. Hey koca bebekler ben bir oyuncak değilim ve beni oradan oraya çekiştirip duramazsınız demek istiyordum ama dudaklarımdan dökülenler kesinlikle buna kıyasla oldukça kibardı. “Ben şuradan bir taksiye bineceğim fakat yanımda yeterince para yok Cem maaşımdan kesmek üzere bir miktar avans verebilir misin?”

Görünüşe bakılırsa itiraz edecekti fakat buna fırsat vermeden “Cem lütfen biraz kafa dinlemek istiyorum verecek misin? Eğer vermezsen ilerideki bankamatikten çekeceğim ve lütfen çabuk karar ver çok yorgunum.” Elleri cüzdanına gitti ve maaşımdan daha fazla olan parayı parmaklarımın arasına bıraktı. Şaşkınlıktan nasıl baktığımı bilmiyordum ama komik olmalıydı ki ikisi birden kahkahalar atıyordu.

Bana gülüyorlardı ve bu moralimi bozmaya yetmişti. Benimle dalga geçilmesinden ya da benim yaptığım şeylerin komik bulunup buna insanların gülmesinden nefret ederdim. Özellikle de değer verdiğim iki insan bunu yapıyorsa gerçekten kırılırdım. Çoğu insan bunu saçma bulabilir çünkü her kim olursa olsun her ikisinin kahkalarını duyduğunda kendi de gülerdi fakat ben öyle biri değildim.

Ciddi duruşumu bozmadım ve caddede bir taksi durdurup onlar yanıma gelmeden önce çabucak bindim. Bunu her ikisi de hak etmişti. Özellikle Cem çünkü o benim nelere sinirlendiğimi ya da kırıldığımı bilirdi ve bunu yapmamalıydı. Biraz da onlar düşüncelere dalıp kırıldığımı anlasın. Neden ben hep erkeklerin çocukça tavırlarını çekeceğim ki? 

Taksi İstanbul’un boğucu kalabalığın içinden geçerken insanları seyrediyordum. Kimsenin başkasına ayıracak vakti yoktu çünkü İstanbul’du burası ve zaman önemliydi. Herkes zaman ve paraya kafayı takmıştı. Acaba bu dünya nereye gidiyor diye düşünenler var mıydı aralarında? Nükleer silahlar kullanılarak küçücük bebekler öldürülüyordu. Bu uçuk bir örnek değildi yakın zamanlarda böyle bir şey olmasa da yıllar önce bu olaylar olmuştu. Çok daha yakınımızda olan örnekler vardı: Deodorantlar. Sürekli uyarılmalarına karşın insanlar hala onlardan kullanıyordu. Bu sadece dünyaya da değil, kendi vücutlarına da çok zararlıydı. Fakat insanlar anlar mı? Tabi ki hayır. Onlar dünyayı mahvetmeye devam edecek ve aynı şekilde gelecek nesillerde. Savaşlar, susuzluk ve bunun gibi birçok olay baş gösterdiğinde çözüm bulmaya çalışacaklar ama bu gereksiz olacak.

Ben bunları düşünürken taksi ani bir frenle durdu. Ne olduğunu görmek için ön cama baktım ve Sarp’ın arabasını gördüm. Ona bir şey mi olmuştu? Neden buradaydı? Öğrenmek için aceleyle taksiden çıktım fakat taksici parayı ödemediğimi yüksek sesle hatırlattığında gereğinden biraz daha fazla parayı ona verdim ve Sarp’ın arabasına doğru yürüdüm. Sarp arabanın içinden çıktı ve yanıma gelerek güçlü bir şekilde bana sarıldı. Gözleri gözlerimi buldu ve dudaklarından şu sözler döküldü “Seni kırdım mı Serra?”

...TESADÜFLER...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin