'Ne kötüdür insanın aklıyla yüreği arasında kalması... Ne kötüdür ona an kadar yakın, bir asır kadar uzak olması...' #nazımhikmet
Deniz ve Cesur bir süre sessizce sarıldılar. Kulağa gelen tek ses dalgaların huzur veren sesiydi.
Bir süre sonra Deniz kendine gelerek ondan ayrıldı. Cesur zorluk çıkarmadan onu bıraktı. Zaten sarıldığına dua etsindi!!!
Deniz konuşmadan önüne dönüp gözyaşlarını sildi. Adeta iki kişi olmuştu Deniz.
Bir yanı ona sarıl affet yaralarını sarsın derken diğer yani affetme sakın seni dinlemedi diyordu. Aklı ve kalbi üçüncü Dünya savaşı içinde gibiydiler. Her koşulda kaybedilen birsey vardı ortada. Bebeği...
"Ben ne diyeceğimi bilmiyorum Deniz! Özür dilerim desem bile telafi edemem yaralarını. Dinlemeden seni yargıladım. Dinlemem gerekiyordu. Yaptığım hatanın bedelini seni ve bebeğimizi kaybederek ödedim. Ne diyeceğimi bilmiyorum..."dedi Cesur dalgaları izlerken.
Deniz gözlerini kapatıp dalgaların huzur veren sesini dinledi. Susmalı mıydı şimdi? Yoksa konuşmalı mı? Ne demesi gerekiyordu? Affettim diyip boynuna mı atlamalıydı yani? Tabiki bu kadar kolay olmayacaktı bu iş. Ondan vazgeçemiyordu kalbi ama mantığı şuracıkta kafasına sık diyordu. Bir kaşık suda da boğabilirdi aslında. Alternatifi çoktu.
Düşüncelerine sünger çekip derin bir nefes aldı. Gözlerini açıp sakince usul usul esen rüzgarın sesini dinledi. Ardından bakışlarını dalgalara sabitleyip konuştu.
"Seni suçlamadım aslında ben. Hiç bir zaman... sadece...sadece güvenmen gerekiyordu bana. Belki de o güveni veremedim sana! Bilmiyorum herşey o kadar üst üste geldiki. Hayat çok garip demek ki! Bir sabah mutlu olunca ertesi sabah mutsuzluktan geberebiliyorsun..."dedi Deniz. Kelimeleri toplarlayamıyordu. Aklında sekiz yılın birikmişliği vardı sadece. Şimdi onları dile getiremiyordu. Hiç onunla karşı karşıya çıkacak ve konuşacakmış gibi gelmemişti. Ama şimdi yanındaydı ve...konuşamıyordu adeta.
Cesur sessizce onu dinliyordu. Ağlamaklı sesi yüreğini paramparça ediyordu. Şimdiye kadar çektiği acı, acı değildi. Bu...bu yaşadığı çok farklıydı şimdi. Mutlu olmak istiyordu artık. Ama enkaza dönen bir aşkı nasıl toplayacaktı ki?
Bakışlarını Deniz'in yüzüne çevirdi. Deniz gözlerini kapatmış düşünüyordu. Gözündeki yaşlar usulca süzülüyordu. Ne zaman cümle kuramasa gözlerini kapatırdı Deniz. Cesur bunu biliyordu. Üşüyordu Deniz. Üstündeki ceketi çıkardı hemen. Usulca omuzlarına bıraktı. Dokunmak istiyordu ama yapamıyordu.
Deniz omuzlarına bırakılan ceketle irkildi bir an. Ama çabuk toparladı. Onun kokusu ceketten buram buram yayılırken konuşmak daha zor geliyordu. Gözlerini açıp dalgaları izledi dalgınca.
"Sana anlattığımda dinleseydin beni belki bunların hiç biri olmazdı... Sana anlatmaya çalıştım ama sen dinlemedin. Sonra ben...bende vazgeçtim!"dedi Deniz bir an da.
Vazgeçtim....
Vazgeçtim....
Vazgeçtim...
Cesur'un beyninde sadece bu kelime dolanıyordu. Vaz mı geçmişti gerçekten?
Pes mi etmişti? Bitmiş miydi?
Düşüncelerini bölen Deniz'in ağlamaklı sesi oldu.
"Sen gittin... sonra bebeğim de gitti. Neden sevdiğim herşey elimden uçup gitti?..."dedi Deniz tekrar ağlarken.
İşte bu sözler paramparça etmişti Cesur'u. Yanındaydı ama dokunamıyordu. Çekip alsa onu burdan gel benimle dese???? Çok geç kalmıştı değil mi?...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜZ YARASI
Teen FictionKüçük kız abisinin elinden tutmuş karşısındaki kocaman binaya bakıyordu. Abisi onun elini sıkı sıkı tutmuştu. Hiç birşeyin farkında değildi küçük kız. Şaşkın gözlerle abisine döndü. "Abi biz buraya neden geldik? Annem ve babam nerde?" Mert küçük k...