"Herkesin sana bakması nasıl bir his Taehyung..." Merdivenlerin başında ikisi duruyordu. Herkes onlara bakıyordu ve birkaç kişi Taehyung'u tanımakta bile zorlamıştı. Jungkook kulağına eğildi. "Eğer benim eşim olsaydın... Herkes, her zaman sana böyle bakacaktı."
Taehyung gözlerini büyütüp ürperdi.
"Neyse ki böyle bir şey imkansız, öyle değil mi?" Jungkook arkasından çekilip yüzüne karşı bir sırıtış yolladıktan sonra merdivenleri inmeye başladı. Taehyung trabzana tutunup toparlanmaya çalışırken Hoseok merdivenleri sekerek çıkmıştı. Taehyung'un kolunu nazikçe tuttu.
"Kendini kötü mü hissettin? Dışarı çıkmana yardım edeyim mi?"
Taehyung kolunu sertçe onun elinden kurtardı. Hoseok'un şaşkınlığı yüzünden okunuyordu. Taehyung da neden böyle bir şey yaptığına anlam verememişti. Jungkook aşağıdan pis bir gülümseme sundu.
"İyiyim ben, ilgilenmen gereken başkaları vardır senin" bir cevap almadan merdivenleri adımladı. Jimin'in pörtlemiş gözleri görüş açısına yakalanmıştı.
Gerginliğini bastırarak Jimin'in olduğu masaya yürüdü. Kenarda bir masa olduğu için birazcık rahatlamış gibiydi.
"A-ah orası değil" Jungkook onun çenesini yakalayıp gitmesi gereken masaya çevirdi. "Şuraya"
"Biraz... Nazik olamaz mısın?" Taehyung başını geri çekip onun elini indirdi. "Buraya oturacağım"
"Oldukça inatçısın, öyle değil mi?"
Taehyung 'hah'layıp Jimin'in yanına geçti ve Yoongi'ye başıyla selam verdi. Bu sırada parmakları gömleğinin boynuna geçip kendine biraz yer ayırmak için kumaşı çekiştirmişti.
"Ben istesem böyle giyinmezdin" Jimin ağlamaklı bir sesle mırıldandı.
Jungkook boğazını temizleyip yuvarlak masada Taehyung'un yanına geçti. "Ne kadar da dinamik bir masa"
Taehyung eğilerek fısıldadı. Daha çok tıslar gibiydi. "Ne istiyorsun benden?"
"Buraya benimle geldin, en azından benimle oturman gerekiyordu"
Taehyung ağzını aralamak üzereyken gözü masaya yaklaşan iki silüete kaydı. Namjoon Jungkook'a selam vermişti.
"Oturabilir miyiz?"
Jungkook, başıyla onaylayıp arkadaşının yanındaki genci süzdü, aurasının çok koyu bir kırmızıya bürünmüş olması canını sıkmıştı. Ölecek olduğunu anlamak için yüzüne bakması bile yeterdi doğrusu.
"Geçmiş olsun" Jungkook garsonun getirdiği yemeğe bakarken mırıldandı.
"Ah, o çok daha iyi. İyileşti sayılır. Kalabalık yerleri sevmediği için sessiz" Namjoon, Jin yerine konuşmuştu.
"İyileşti sayılır mı?" Jungkook iğneyici bir sesle cümleye başlamıştı, Taehyung'un çimdiklemesiyle sustu. Taehyung, onun nasıl bu kadar odun olduğunu anlayamıyordu.
Salon birkaç dakika sonra dans eden çiftlerin mekanına dönmüştü. Yoongi ve Jimin uyum içinde yerlerinden kalkarken Namjoon nazik bir hareketle Jin'i dansa davet etmişti.
"Dans etmeyeceğim" Taehyung daha teklif gelmeden reddini öne sürünce Jungkook kaldırdığı elini indirdi.
"Pekala, konuşmayı burada yapacağım o halde"
Bu sefer meraklanmıştı Taehyung.
Jungkook suyunu içip arkasına yaslanana kadar konuşmaya başlamadı. Taehyung etraftaki boşalan masalara göz gezdirdikten sonra tekrar ona döndü.
"Dünyada sadece bir tane delta var..."
Yine egosu konuşuyor diye düşündü Taehyung.
"...ve bir tane vita. O çok özel. Pek âlâ ben de... Sence o bir tane Vita'yı bulamaz mıydım Taehyung-ah"
Şimdi tüm vücudu alarm vermeye başlamıştı Taehyung'un. Jungkook yamuk bir gülümseme takındı ama bunu o kadar kısa sürede yüzünden silmişti ki görenlerin kanını dondurdu. Sesi de buz gibi çıkmıştı.
"Buldum seni"
Taehyung ışık hızında yerinden kalkıp sandalyeyi onun önüne düşürdü ve merdivene koştu. Bir anda müzik kesilmiş, dans edenlerin hepsi oldukları tarafa dönmüştü.
Jungkook sadece birkaç adım uzağındaydı. Taehyung kaçamayacağını fark etti.
"Yaklaşma bana" feromonlarını daha önce hiç kullanmamanın acemiliğini yaşıyordu. Salondaki birkaç kişi gücünden etkilenmiş gibiydi ama Jungkook sakin adımlarla yürümeye devam etti.
Taehyung birkaç merdiven daha çıkıp tekrar ona döndü ve bir kez daha denedi. "Y-yaklaşma"
"Belki de başbaşa konuşmalıyız, bak insanlar dehşet içinde..."
Taehyung, Jimin'i görünce içi parçalandı. Arkadaşı yardım etmek için çırpınsa da Yoongi sıkı sıkı tutmuştu onu.
Yoongi'ye minnet duydu Taehyung.
Kaşlarını çatıp Jungkook'a döndü. "Yaklaşma dedim"
Jungkook adım atmayı kesti. Yüzündeki ifade bilmişlikten şaşkınlığa doğru geçerken Taehyung kapıya doğru geri geri yürüdü, Jimin'e güven veren küçük bir gülümseme sunmayı da unutmadı.
Jungkook önünde duvar varmış gibi kapana kısılmış hissediyordu. Sinirle bağırıp etrafa baktı. Gözüne Namjoon yakalanmıştı.
"Git getir onu bana"
Namjoon, Jin'e bakıp koşmaya yeltelenmişken Jin onu kendine çekti. Soğuk bakışları Jungkook'un üstündeydi.
Bir omega olarak, Vita'nın tarafında olmak doğasında vardı.
"Gitme, partnerini yalnız bırakmak kabalıktır Joonie"Jungkook adımını yere basabildiğini fark edince ellerini yumruk yaptı. Namjoon'u da öldürebilirdi elbet, ancak daha önemli işleri vardı.
Kaçak eşini yakalamak gibi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Brave Words, Braver Deeds ║Vkook&Yoonmin&Namjin
FanfictionOmegaverse (Delta, Alfa, Beta, Omega, Vita) "Bazen alıştığın yer, ait olduğun yer değildir Taehyung. Yolunu değiştirecek olman, kaybolduğun anlamına gelmez." 3.5.18, Hayran Kurgu, #18 27.2.19, BTS #5 17.5.18, Vkook #1 19.5.18, Alfa #1 23.9.18, Jungk...