Jungkook, geçen birkaç saattir, onu öldürmekle öldürmemek arasında gidip geliyordu.
Tribünlere yayılıp, Taehyung'un raketle topu kovalamasını izlerken bulmuştu kendini. Yaklaşık iki saattir de izliyordu bu çabaları.
"Sen de katılacak mısın takımlara" Namjoon bacağını diğerinin üstüne koyup ona dönünce Jungkook mecburen bakışlarını çekti.
"Düşünmüyorum"
"Doğru, zaten her şeyde iyisin. Bir şey kanıtlamana gerek yok... Şu çocuk da fena değil ama hiçbir seçmede oynayacağı adam yok diye seçilmedi. Cinsiyetsiz olmak istemezdim"
Gözleri yeniden duvarla tenis oynayan çocuğa gitmişti. Çocuk bir omegaya taş çıkartacak kadar güzel ve narin duruyordu.
"Namjoon" Jungkook havayı koklayıp arkadaşına döndü. "Bir koku alıyor musun?"
Namjoon havayı içine çekip kafasında tarttı. "Yemekhanede domuz göbeği var bugün?"
"Hayır dediğim o değil" Jungkook çantasını tutup ayağa kalktı ve gözlerini kapattı. "Taze zencefil gibi kokuyor. Gerçekten çok güzel"
"Ah, nadiren ben de alıyorum kokuyu, yemekhanede yemeklere koyuyor olmalılar. Neden bu kadar şaşırdın?"
Jungkook onu çekiştirdi. "Kalk hadi, yemekhaneden mi geliyor bakalım"
Namjoon ne olduğunu anlamadan peşinden sürüklenirken bulmuştu kendini. Belki de zencefil takıntısı vardı.
Taehyung havlusuna uzanıp boynunu silerken çantasının dibindeki açılmamış şişeyi fark etmesiyle panikledi. Sabah içmesi gerekiyordu, ama hala gördüğü şişe de ona yalan söylüyor olamazdı.
Kapağını çıkarıp hızlıca içti ve eşyalarını toplamaya başladı. Şişe ve havlusu da çantanın dibini boylamıştı bu sıralarda.
Jungkook, yemekhaneye yürüdükçe alamadığı kokuyla yutkundu. Koku tam olarak spor salonundan geliyor gibiydi.
"Siktir!" Namjoon'u bırakıp gerisin geriye koşarken Namjoon ne olduğunu anlayamamıştı.
"Nereye gidiyorsun şimdi?!"
Kapıyı sertçe itip açınca Taehyung da ses yüzünden oraya dönmüştü. Çantası omzundaydı ve çıkmak üzereydi.
"Olduğun yerde kal."
"P-pardon??" Taehyung garipçe ona bakıp kaşlarını kaldırdı. Jungkook merdivenleri indiğinde hızlı adımlarını ona yöneltmiş, ardından elleriyle sıkıca omuzlarını kavramıştı. Taehyung yakınlık yüzünden fazlasıyla gerildi.
"Özel alanıma girmiyor musun sence de?"
"Dün beni öpen sendin, ölmek istiyorsun herhalde?"
Jungkook'un kafası aniden kendi boynuna uzanınca Taehyung titredi. Boynunda ilerleyen sıcak nefes yüzünden gıdıklanıyordu.
"Burada senden başkası var mıydı?"
Taehyung'un bildiğine göre yoktu. "Şey evet... Soyunma odalarında vardı sanki"
Jungkook, Taehyung'u çöp gibi kenara itip soyunma odalarına yürüdü. Namjoon kaşlarını çatmıştı. Soyunma odalarından kimsenin kokusunu almıyordu. Tek cinsiyetsizde karşısında olduğuna göre...
"Neden yalan söylüyorsun?" Namjoon kollarını birleştirmişti. "Ona yalan söylemek ne kadar büyük bir suç haberin var mı?"
Taehyung kenara sıkıştığını hissediyordu. Başını iki yana salladı. "Yalan söylemiyorum. Gitmem gerek ama. Dersim başlayacak"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Brave Words, Braver Deeds ║Vkook&Yoonmin&Namjin
FanficOmegaverse (Delta, Alfa, Beta, Omega, Vita) "Bazen alıştığın yer, ait olduğun yer değildir Taehyung. Yolunu değiştirecek olman, kaybolduğun anlamına gelmez." 3.5.18, Hayran Kurgu, #18 27.2.19, BTS #5 17.5.18, Vkook #1 19.5.18, Alfa #1 23.9.18, Jungk...